Kadir Gecesi afiyet isteyin
AYET-İ KERİME
Allah’tan başka ilahlar olsaydı, bu ilahlar, Arşın sahibi Allah’a elbette bir yol ararlardı. İlahlıkta ortaklık olmaz.
Onun için, Allah ile savaşıp Onu yok etmeye çalışırlardı. [İsra 42]
HADİS-İ ŞERİF
Allahü teâlâ buyurur: Kaza ve kaderime razı olan, rızkıma kanaat eden, benim için şehvetini terk eden genç, bazı melekler gibi kıymetlidir. Deylemî
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
Yarın ahirete affım için güvenebileceğim ne amel, ne iyilik hiçbir şeyim mevcut değildir. Yalnız küfür timsaline duyduğum gayz (hiddet) ve buğz (sevmeme hissi) belki yeter. Seyyid Abdulhakim Arvasi
Asr-ı saâdetten günümüze kadar bütün ümmetin, camilerde kalabalık cemaatlerle bu geceyi ihyada ittifak etmeleri, hiç şüphesiz ki Kadir Gecesi olarak en ümitli gecenin bu gece olduğunun delilidir.
Nitekim İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kadir Gecesini yirmi yedinci gecede arayın.” (Abd ibni Humeyd, no:791, Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:4808, 8/426, Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 15/558)
Mu’âviye ibni Ebî Süfyan (Radıyallahu Anhuma)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kadir gecesi yirmi yedinci gecedir” (Muhammed ibni Nasr, sh:106, İbni Cerîr, Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 15/558)
“YEDİYE SARIL”
Diğer bütün rivâyetlerde “Arayın” ifadesine yer verilirken, burada kesin ifade kullanılması dikkat çekicidir. Bu yüzden Ömer, Huzeyfe ve daha birçok sahâbe (Radıyallahu Anhum) Kadir Gecesinin yirmi yedinci gece olduğunda hiç şüphe etmezlerdi. (İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/512, 3/74)
İbni Abbâs (Radıyallahu Anhuma)dan rivâyete göre:
Bir adam Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e gelerek:
“Yâ Rasûlallah! Ben çok yaşlı biriyim, gece namazına kalkmak bana çok ağır geliyor, bana bir geceyi emret de, ola ki Allâh beni onda Kadir Gecesine muvaffak kılar.” dediğinde, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Sen yediye sarıl!” (Muhammed ibni Nasr, Kıyâmu’l-leyl, sh:107; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 1/240, Taberânî el-Mu’cemu’l-kebîr, no:11836, 11/311, Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3414; 5/272; es-Sünenü’l kübrâ, 4/312, 313) buyurarak, yirmi yedinci geceyi ihya etmesini kendisine emretmiştir.
TAKVA VE NİYET
Bu hadîs-i şeriften de anlaşıldığına göre; hastalık gibi meşrû bir mazeret yüzünden mübârek geceleri ihya edemeyenler mahrum edilmeyeceklerdir.
Nitekim İmâm-ı Cüveybir, Dahhak (Radıyallahu Anh)a:
“Hayızlı, nifaslı, yolcu ve (hastalığından dolayı) uyuyan kişinin Kadir Gecesinden nasibi var mıdır? diye sorduğunda, o:
“Evet! Allâh-u Teâlâ kimin (müsait zamanlarında yapmış olduğu) amellerini kabul etmişse, elbette ona Kadir Gecesinden nasibini verecektir.” buyurarak, meselenin, çok ibadete değil de, makbûliyete dayandığını ve itibarın, beden amelinden çok, kalbin takvâ ve niyetine bağlı olduğunu ifade etmiştir.
GÜNÜ DE DEĞERLİDİR
Nitekim nice namaz kılan mahrûm, nice uyuyan da merhûm vardır. Evet, biri uyurken kalbi zâkir, diğeri de kılarken, kalbi fâcirdir. Bu yüzden büyükler:
“Şüphesiz ki kaderler yardım edince, Uyuyanı kılana ilhak ederler” demişlerdir.
Şu bilinmelidir ki; Kadir Gecesinin günü de, gecesi kadar değerlidir.
Nitekim Âmir ve Hasen ibni Hurr (Radıyallahu Anhuma): “Kadir Günündeki amel, gecesindeki amel gibidir. Zira günü gecesi gibi, gecesi de günü gibidir.” demişlerdir. (İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/515, 14/23, 24)
Onların bu rivâyeti, Enes ibn-i Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen şu hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından açıkça bildirilmiştir:
“Dört gece vardır ki, geceleri günleri gibi, günleri de geceleri gibi (faziletli)dir.
Allâh-u Teâlâ, bunlarda yapılan yeminleri doğru çıkarır(; ism-i şerîfi adına and verilerek yapılan duaları kabul eder), canları (cehennemden) âzâd eder ve bol mükâfatlar ihsan eder.
(Bunlar da:)
(1) Kadir gecesi ve sabahı,
(2) Şabânın yarı (onbeşinci)
gecesi ve sabahı,
(3) Arefe gecesi ve sabahı,
(4) Cuma gecesi ve sabahıdır.”
(Hafız Ebû Nu’aym, Ahmed ibn-i Hıcâzî, Tuhfe-tü’l-ihvân, sh:51, Necmüddîn el-Ğaytî, Kitâb-u Leyleti’n-nısf-i min şa‛bân, Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166, varak:191, Şihâbüddîn, Ahmed el-Kalyôbî, Nebzetün Azbetü’l-menhel fî zikr-i leylet-i nısf-i şa‛bâne’l-mufaddal, Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166, varak:221)
Kadir gecesi duaları
Âişe (Radıyallahu Anha) şöyle buyurmuştur:
“Bir kere ben: ‘Yâ Rasûlâllâh! Kadir gecesine denk gelirsem, ne diyeyim?’ dediğimde:
“‘Ey Allâh! Gerçekten sen çok affedicisin, affı seversin, öyleyse beni affet.’ de” buyurdu” (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:25384, 25495, 25497, 25505, 25742, 26215, 42/236, 315, 317, 321, 483, 43/277; Tirmizî, no:3513, Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, no:10708-10709, 10711-10714; İbni Mâce, no:385; Muhammed ibni Nasr, sh:108; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3700)
Âişe (Radıyallahu Anha) şöyle buyurmuştur: “Şayet ben Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilseydim, onda Allâh-u Teâlâ’dan ancak âfiyet isterdim.” (İbni Ebî Şeybe, 10/206, Muhammed ibni Nasr, sh:108-109; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3702)
Bu rivâyetten de anlaşıldığı üzere; Kadir Gecesinde en çok istenmesi gereken şey âfiyettir. Âfiyet ise dünya-âhiret, maddî ve manevî tüm belalardan kurtuluş demektir.
Bu konuda birçok dua mevcutsa da, en üstünü, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in sabah-akşam asla terk etmediği şu duadır:
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma)nın beyânına göre; Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hiçbir sabah ve akşam şu kelimeleri bırakmazdı.
AZAMETİNE SIĞINIRIZ
“Ey Allâh! Muhakkak ben Senden dünya ve âhiret hususunda âfiyet isterim. Ey Allâh! Şüpehiz ki ben Senden, (günahlarım için) af (ve mağfiret), dinim ve dünyam, ailem ve malım hususunda da âfiyet isterim.
Ey Allâh! Ayıplarımı ört, korkularımı emniyete çevir. Ey Allâh! Beni önümden ve ardımdan, sağımdan ve solumdan, bir de üstümden (gelecek tüm musibetlerden) koru.
Altımdan (gelecek zelzele gibi âfetlerle) helak edilmemden de Senin azametine sığınırım.”
(Ebû Dâvûd, no:5074, İbni Mâce, no:3871, Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 2/25, Hâkim el-Müstedrek, 1/517)
Zührî (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Herkim üç kere:
‘Halîm ve Kerîm olan(; kullarına ceza vermekte aceleci olmayan ve çok büyük lütf-u kerem sahibi olan) Allâh-u Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur.
BÜYÜK ZİKİR
Yedikat göklerin Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi olan Allah’ı (tüm noksan sıfatlardan tenzîh ve) tesbîh ederim.’ derse, Kadir Gecesine yetişmiş kimse gibi olur.” (Taberânî, el-Câmi’u’l-kebîr; Dûlâbî, İbni Asâkir, Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no:3867, 2/226, Tefsîru’s-Sâvî, 4/341)
İmam-ı Üchûrî, (Rahimehullâh) Kadir Gecesinde bu kelime-i tevhîdi okumanın fazileti hakkında özel bir bab açmış
ve bu hadîs-i şerîfi şöyle nazmetmiştir:
Bir şahsın hiçbir gece bu zikri,
Bırakmaması gerekir ki, ulaşsın.
Büyük Allah’ın anlatılan fazlına,
Bir de daima sürekli hayırda dolaşsın.
(Fedâil-ü şehri ramazân, sh:176-178)
Ebû Osman Hazretleri sohbet meclislerinde ve diğer zamanlarda çok kere:
“Ey (son derece affeden) Afüvv! Hayatta da affını isterim, ölümde de affını isterim, kabirlerde de affını isterim.
Kabirden çıkışta da affını isterim, amel defterleri uçuşurken de affını isterim.
AFFINI İSTERİM
Kıyâmette de affını isterim, hesap münakaşasında da affını isterim.
Sırattan geçerken de affını isterim, mîzanda da affını isterim, tüm hallerde de affını isterim.
Ey (son derece affeden) Afüvv! Ben daima Senin affını isterim.” derdi. Vefatından birkaç gün sonra, mânâ âleminde görüldüğünde, kendisine:
“Dünyadaki amellerinden hangisi ile faydalandın?” denildi.
O da: “Affını isterim! Affını isterim!” sözümle.” diye cevap verdi. (Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, Sıyam, No:3429, 5/282, Fedâilü’l-evkat, no:115, sh:258-259)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.