“Çözüm süreci” Uygulaması Çözümün Nasıl Olmayacağını Gösterdi!
Bulunduğumuz noktada ciddi bir durum değerlendirmesi yapmakta geç kalmamalıyız. “Çözüm süreci” ne maksatla ve hangi şartlarda başlatılmıştı?
Maksat barıştı, kanın durmasıydı... Güneydoğunun nefesini kesen, halkını korku iklimine hapseden, buna karşılık diğer bölgeler halkını evlat acısıyla tehdit eden bir dönemi sona erdirmek.
Çözüm sürecinin tek faili var: Hükümet! Ne yaptıysa, hükümet yaptı.
Öbür tarafın yaptığı, “yaptın ama iyi yapmadın”dan öte bir şey değil.
Şimdi terörden beslenen ve sürecin tarafı tafrası atanlar şişinip duruyorlar. “Biz olmazsak olmazdı” makamında.
Hakikaten öyle olup olmadığını görme fırsatı ellerine geçti. Sürecin gölge taraflarından KCK, gerçekten sudan bir sebeple ateşkesi sona erdirdiğini açıkladı! Bizim için bu açıklamanın hiç bir anlamı yok, çünkü ateşkes hiç olmamıştı.
Ateşkes varmış gibi yapılarak zaman ve mevzi kazanılmıştı. Sürecin yağlı ballı günlerinde bile teröristler yol kesiyor, dağa adam kaçırıyor, küçük çocukları askere alıyor, tır yakıyor, silahlı gösteriler gerçekleştiriyor, şehirlerde hendekler kazarak kantonculuk oynuyorlardı...
Bu aslında komik görünümlü bir trajedi idi. Gerçekten komik! Cizre’nin bazı mahallelerini hendekle ayırıp kantonculuk oynamak! Son yıllarda beni en fazla güldüren eylemlerden biri idi...
Hadi bunu yaptın, sonra ne yapacaksın? Hendekçiliği bütün güneydoğuya yayacak mısın? Hani muhayyel sınırlar var ya, oradan geçen bir hendek kazmak! Çin Seddi gibi “Kürt hendeği.” Nasıl olsa belediyeler elinizde, hadi ne duruyorsunuz, seferber edin kepçeleri, kazın kuyunuzu!
Hükümet karşı tarafa beklediğinden fazlasını verdi. Yine tatmin olmadılar. Çünkü tatmin oldukları anda bitecekler.
Tatmin olmamak, yapılanlardan rahatsızlık duymak işin tabiatında var. Varlık sebepleri o.
Terör örgütüne “alın lan istediğiniz yerleri verdik, ne haliniz varsa görün” deseydik memnun olurlar mıydı?
Daha fazlasını isterlerdi! Daha fazlası nedir? “Paramızı pulumuzu (haracımızı) eksik etmeyin, hatta artırın, muhaliflerimizi tasfiyemizi engellemeyin... Hukuku iptal edin! İstedikçe de verin!”
Bazı aklı eren bölge yöneticilerinden dinledim: Devlet bölgeye kaynak aktarmayı bıraksa, sistem çöker!
Bu da ne demek? “Batman”ı biliyorsunuz değil mi?
Bir Batman var ya hani, Amerikan menşeli süper kahraman, “yarasa adam”... Bir de Batman ili, şehri var, Türkiye’de... İşte 1950’de sadece 915 kişinin yaşadığı bir köy... Şimdi 350 binin üzerinde insanın yaşadığı bir şehir haline geldi. Peki bütün Batman vilayetinin nüfusu? 570 bin civarında... Vali’nin açıklamasına göre, nüfusun yüzde yetmiş beşi devlet yardımı alıyor, yani 420 bin kişi!
Gerçi vilayetin tek Ak Partili milletvekili bu rakamın abartılı olduğunu açıklamış. Onun verdiği rakam 127 bin! Yani diyor ki: Yüzde yirmi beş!
Tabiî bu rakama devletten maaş, ücret alanlar dahil değil... Onlar dahil edilirse, devletten beslenenler yüzde elliden aşağıda kalmaz. Diğer yarısı da aile mensupları!
Çözüm süreci, “kararlılık sürecine” dönüştürülmeli. Vatandaşın her türlü hakkı tanınmalı, örgüt ise asla kaale alınmamalı. Bölgenin silahlı unsurlardan arındırılması için harekete geçilmeli...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.