'Eser' denilen tüm rivayetler başımızın tacıdır
Büyüklerin kitaplarında yazanların hepsi dinimiz, dünyamız için faydalı şeyler. Siz bizi dinleseniz ve amel etseniz iki cihanda rahat edersiniz. “Akıllı düşünene kadar deli köprüyü geçer” derler. Hadisçiler, rivayetin sıhhatini, zafiyetini araştırayım derken ayvayı yerler, siz öğlende elma yediğiniz için rahat edersiniz.
İmâm-ı Safûrî, “Nüzhetü’l-mecâlis” isimli eserinde hadis olarak: “Peynir de derttir, ceviz de derttir, birleşirlerse deva olurlar” (Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/120) rivayetini zikrettikten sonra özellikle eski peynirlerin çok zararlı olduğunu ancak cevizle birlikte yenilirse bu zararın ortadan kalkacağını belirtiyor. Ben bunu denedim, gerçekten cevizi de tek yesem midem rahatsız oluyor, peyniri de tek yesem aynı. Hele eski kaşarda bu durum çok daha zahir oluyor. Şimdi bir insan bu rivayeti göz önünde bulundurarak yaşasa ne zarar eder?! Elbette dünyalık olarak rahat eder. Hadis olmasa bile 700 senelik bir eserde takva sahibi bir âlimin, hatta Allâme Safûrî diye meşhur olan bir zatın nakline itibar etsek kötü mü olur?!
İTİBAR ETMEK LAZIM
Bahar ayları geldiğinde gazetelerde “Bahar yorgunluğunu elma yiyerek yenin” diye haber geçiyor. Lokmân-ı Hakîm’in: “Karnında elma varken ölene şaşarım” dediği biliniyor, araştırmalarda elmanın kalp-damar ve şeker hastalıklarının önlediği, cildi genç tuttuğu, hazmı kolaylaştırdığı, kolestrolü düşürdüğü, kabuğunun kanserin yayılmasının engellediği sabit olmuş.
Hazreti Ali (Radıyallâhu Anh)ın: “Dört şey ömür uzatır; öğlenleri elma yemek, bâkirelerle evlenmek, akan suda yıkanmak ve sola doğru uyumak” şeklinde bir rivayeti vardır. Hakkında: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır” buyrulan bir zatın böyle önemli bilgilere sahip olması yadırganamaz. Şimdi size diyeceğim şu ki; bu rivayetlere itibar etmek lazım, illa hadis olmayabilir, sahabe ve tabiînden hatta selef-i sâlihinden gelen ve kendilerine “Eser” denilen tüm rivayetler başımızın tacıdır, kabulümüzdür. Siz “Eserde varid olduğuna göre” sözünü duyduğunuz zaman eser sözünü kitap sanıyorsunuz, halbuki eser, me’sûr yani “Geçmiş büyüklerden nakledilen söz” demektir.
KAYNAĞINA GEREK YOK
Buna göre elma yemek özellikle de öğlen vakti yemek insanın uzun yaşamasına vesile oluyor, bakirelerle evlenmek zaten birçok hadîs-i şerifte teşvik edilen bir husustur ki “Eş Seçiminde Aranacak Vasıflar” kitabımda bu rivayetleri zikrettim, imkân varsa insanın bakire biri ile evlenmeyi tercih etmesi uygun görülmüştür ve bunun insanını ömrünün uzamasına vesile olacağı bildirilmiştir. Akan suda yıkanmak temiz ırmaklarda yıkanma anlamına gelir, bunun da faydası çoktur. Eyyûb (Aleyhisselâm)ın şifası yerden fışkıran serin bir suyla yıkanması neticesinde gelmiştir.
“Şiratü’l-İslam” gibi eserlerde yani âdâb kitaplarında bahsedilen hususlara riayet edilmesi insana çok sıhhat ve rahatlık bahşeder. Bunların kaynağını araştırmaya hâcet yoktur, çünkü itikat ve fıkıhla ilgili olmayan konularda bu büyüklerin rivayetleriyle amel edilir. Ancak iman ve amelle ilgili hususlarda ince elenip sık dokunur, tabi bunu da ehli yapar, siz zaten önünüzde hazır olan itikat ve ilmihal kitaplarıyla amel etmelisiniz. Bu saatten sonra yeni bir hüküm çıkaracak değilsiniz.
GÜZEL BİLGİLER
Mesela kitaplarda “Gusülden sonra ayaklarını soğuk suyla yıkayan ebedi baş ağrısı çekmez” diye geçiyor. Ben bunu gençliğimden beri tatbik ederim, hayatta başımın ağrıdığını bilmem ama nazar etmeyin hâ “Mâşâallâh” deyin. İşte bunlar güzel bilgiler.
Sola yatma meselesine gelince İmâm-ı Süyûtî (Rahimehullâh)ın “Kitâbü’t-tıbbi ve’l-hikme” isimli eserinde şöyle görmüştüm: “Uyku dört türlüdür, enbiyânın, ulemânın, umerânın ve şeytanların. Peygamberler özellikle de vahyin ağırlığına tahammül ve beyin gücünü çalıştırma için sırt üstü yatarlar. Âlimler sünnete uymak için sağ tarafa yatarlar. Krallar çok yediklerinden hazmetmek için sola yatarlar. Şeytanlar ise yüz üstü yatarlar.”
SOLA DOĞRU UYUMALI
Şimdi “Biz niye sağa yatmıyoruz” demeyin. Bakın Ali (Radıyallâhu Anh) “Sola yatmak” buyurmuyor, “Sola doğru uyumak” buyuruyor. Çünkü biz geçmiş ulemâya ve sulehâya göre çok yiyoruz, hem de ne kadar çok değirmen boğaz gibi öğütüyoruz. Onun için sünnet üzere sağa yatsak da sonra dönüp sol taraf üzere uyusak kalbin mide basıncına maruz kalmadan rahat çalışmasına vesile olması hasebiyle uzun ömre nail oluruz. Nitekim nenelerimizden öğrendiğimiz uyku duasında: “Yattım sağıma döndüm soluma, zıddım şeytanıma, melekler şahit olsun dinime, imanıma” diye söylenmesi de bu görüşü teyit etmektedir. Ama Efendi Hazretleri gibi yemesi, içmesi de sünnet vechi üzere olanlar elbette sağa yatıp sağdan kalkarlar. Yemesi, içmesi sünnet üzere olmayanlar ise sünnet yerini bulsun diye sağa yatar, okuyacaklarını okur sonra sola dönüp uyurlar!
YATMADAN ÖNCE ZİKİR
Daha ne yazayım size? Her konuda yazıyorum. Haberleri yazıyorum, yemek, içmek, uyumak gibi konularda yazıyorum. Siz bizi dinleseniz ve amel etseniz iki cihanda rahat edersiniz. “Akıllı düşünene kadar deli köprüyü geçer” derler, hadisçiler rivayetin sıhhatini, zafiyetini araştırayım derken ayvayı yerler, siz öğlende elma yediğiniz için rahat edersiniz. Bu büyüklerin kitaplarında yazanların hepsi dinimiz, dünyamız için faydalı şeyler, yok efendim şimdi yatmadan önce meditasyonu öneriyorlarmış, neymiş bu, yatağa otur, hindi gibi düşün, inek gibi yoga yap. Yahu siz hiç Buhari okumadınız mı?! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yatmadan önce “33 kere Sübhânellâh, 33 kere Elhamdülillâh, 34 kere Allâh-u Ekber” zikrini tavsiye ediyor.
İmâm-ı Rabbâni (Kuddise Sirruhû) bunun izahını yaparken: “İnsan Sübhânallah derken o gün yaptığı tüm ibadetlerini düşünmeli ve onların Rabbine yakışmadığını düşünerek Allâh-u Teâlâ’yı tenzih etmeli, sonra yine de zâhiren de olsa bu salih amellere muvaffak kaldığı için Rabbine hamdetmeli. Sonra Allâh-u Teâlâ’nın bu tespih ve hamdlerinden de çok yüce olduğu mülahazasıyla tekbir getirmeli. Diğer veliler yatmadan bu zikirleri yaparak günlük muhasebelerini tutarlar. Muhyiddin-i ibni Arabî (Kuddise Sirruhû) ise ‘Ben bu muhasebeye aklıma gelenleri de kattım yani bir gün içinde neler düşündüğümü de hesap ediyorum’ diyerek işi ne kadar derinlere götürdü” diye anlatmıştır.
SÜNNET OLMASI YETMEZ Mİ?
Al sana meditasyon, biz bir gün de düşündüklerimizi değil yatmadan önce yahut bir gecede, bir senede bile toparlayamayız. Onun için “Dualarım” kitabımda “Yatmadan önce okunacaklar” bahsinde zikredilen duaları, manalarını düşünerek okusak bundan iyi meditasyon olur mu?! Siz bu lafları kullanmayın, ben hikâyeten söylüyorum, yoksa “Tefekkür”, “Tezekkür” gibi Kur’ânî tabirler neyimize yetmedi?!
Yine bir haberde “Kedi sevmek stres atıyor” diye yazmış. Bunun için kim bilir ne kadar para ve zaman harcamışlardır. Oysa bunun çok meşhur bir sünnet olduğu bize faydasını ispat yönünde yetmez mi?!
CAHiLLER PANiK iCiNDE YASIYORLAR
Yine geçmiş yıllarda bir haber çıkmıştı. Japonya’da trafik kazalarının üç katı fazla ölüm banyolarda yaşanmış, banyoda uzun durdukları için kalp çarpıntısı, kriz, termal şok yüzünden 14 bin kişi bir senede ölmüş. Halbuki bizim kitaplarımızda ve hadîs-i şeriflerde: “Hamam (banyo)dan sakının, oralar şeytanların yuvalarıdır” buyruluyor. İnsan helâda ve hamamda yani tuvalet ve banyo gibi yerlerde ihtiyacı kadar duracak, oralar çay, kahve, sigara içme, gazete okuma yeri değil. Bir doktor da “Bağırsağınızı çalıştırmak için 20-25 dakika oturun” diyor. Yahu desene adama Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Bu sinamekiyi bırakmayın, o ölüm hariç her derde devadır” buyuruyor. 20 dakika pis kokular içinde kalacağına dozunu aktara sorarak bir miktar kaynatıp iç, rahatla. Ama dozunu kaçırırsanız uçkur elinizde dolaşırsınız sonra kabahati bana bulmayın hâ!
BİZ HABERDARIZ
Daha ne yazayım size? Kalem aldı başını gidiyor, kendi kendine yazıyor, bunda da başka bir tecelli yaşanıyor. Siz bu fakire güvenin, dediklerimle amel edin. İki cihanda rahat edin inşâallâh. Cahiller Kur’ân’dan, sünnetten haberi olmayanlar daima kalek (panik) içinde yaşıyorlar. Halbuki biz öyle değiliz, dünyanın sonundan, ölümden, ötesinden, kabirden, mahşerden, cennetten ve nimetlerinden haberdarız. Çıktığım tv programlarında çoğu kez kıyamet sorularıyla karşılaşıyorum. Bana “İşte maya takvimine göre 2012’de kıyamet kopacakmış” diye soruyorlardı, ben de “Rahat olun, biz kıyameti göremeyiz, daha var” diyordum. Çünkü bunu âyet ve hadislerden biliyordum ama dinsizler, cahiller devamlı uzaya bakıp “Göktaşı çarptı, yok teğet geçti” diye yazıp çiziyorlar. Şimdi diyorlar ki “Guatemala’nın antik Maya kentinin kalıntılarında inceleme yapan arkeologlar takvimin devamına ulaşmışlar, yeni bulguya göre daha 7.000 yılımız varmış.” Şimdi rahat etmişler ama yine yanlış çünkü 7.000 yılımız yok, hele kendi adımıza 7 dakikamız bile belli değil, uydurmanın sonu yok ki desteksiz atıyorlar.
EN FAZLA 800-900 SENE
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Ben kıyamete şu iki parmak kadar yakın olarak gönderildim” buyuruyor. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den bu yana 1430 küsur sene geçti, zaten dünyanın tüm ömrü 7.000 sene kadar, bir o kadar daha uydurmuşlar. İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Îsâ (Aleyhisselâm) ile Mehdi (Aleyhırrıdvan)ın ikinci binde mutlaka gönderileceğini açıklıyor, onlardan sonra kıyamete pek az zaman kalır, Hazreti Mehdi’nin kırk senelik hilafeti, 7 sene beraber geçirdiklerini hesap edersek Îsâ (Aleyhisselâm)ın Hazreti Mehdi’nin ardından 33 senelik devleti, ondan sonra insanların tekrar bozulmaya başlaması, güneş batıdan doğduktan sonra dünyanın 220 sene daha yaşaması ve kıyamet, taş çatlasın 800-900 senelik bir süreçten bahsediyoruz.
BAŞKALARINI DİNLEMEYİN
Siz doğruları bu sohbetlerde, ilim meclislerinde ve Ehl-i Sünnet ulemâsının eserlerinde arayın, başka kimseyi dinlemeyin. Esas siz: “Ölenin kıyameti koptu” hadîs-i şerîfini düşünerek kendi kıyametinize hazırlanın, tabi ki ben de buna dahilim. Nasreddin Hoca’ya geceki gürültüyü soranlara “Hanım cübbeyi yuvarladı” demiş de, “Hocam, cübbe o kadar ses çıkarır mı?!” dediklerinde “Ben de içindeydim” demiş ya, işte tam da öyle bir şey. Rabbim cümlemize iman selameti ve kelime-i şehâdetle, hüs-ü hâtime nasip etsin. Âmîn!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.