İstediğiniz bu muydu liberaller?
PKK’ya, “Erdoğan’la yapacağınız dar çerçeveli barış size bir şey kazandırmaz, daha büyük düşünün, Kobani direnişiyle dünyanın hayranlığını kazandınız, bunu fırsata çevirin, bölgenin liderliğine oynayın” diye akıl veren Profesör Mehmet Altan, Türkiye’yi yeniden şiddet sarmalına sokan hadiselerden bahisle şöyle bir mesaj atmış: “Gülümseyerek ‘Kobani düştü, düşüyor’ diyenlerin, terör merkezi yaptıkları ‘ustalık dönemi’ eseri Yeni Türkiye... Gurur duyun!”
Kim gurur duyar bilmiyorum ama profesörün yazdıklarından dolayı biz utanç duyduk.
Erdoğan’a karşı olabilirsiniz...
Hatta ondan nefret edebilirsiniz...
AK Parti hükümetinin “başımıza gelmiş en kötü şey” olduğuna inanabilirsiniz...
Yapılan hiçbir olumlu icraatı görmeyebilirsiniz...
Haklıya hakkını teslim etmeyebilirsiniz...
Hepsine eyvallah!
Ama gerçeği çarpıtıyorsanız, bile bile yalan söylüyorsanız, yalan söylediğiniz defalarca yüzünüze vurulduğu halde arsız bir pişkinlikle bunu devam ettiriyorsanız ve üstüne bir de “yüksek siyaset” bina ediyorsanız, orada başka bir “halet” aranır... “Kötülük” bile hafif kalır yaptığınız işi tanımlamaya...
Mehmet Altan, kavrayışı yüksek bir bilim adamıdır.
Hassa sahibidir.
Birlikte çalıştığımız dönemlerden biliyorum; körü körüne karşı çıkmak ve hüküm vermek yerine, araştırmayı, anlamayı, doğru nakletmeyi tercih eder. Ya da bizde bıraktığı izlenim böyleydi.
Fakat artık duygularını aklının önüne geçiriyor.
Üstelik “kötücül duygular” bunlar.
Hiç perva göstermiyor.
Perva göstermeden yalan söylemeyi akademik titrine ve ahlakına yakıştırabiliyor.
Erdoğan, Gaziantep’te yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Havadan bombalamak suretiyle bu sorunlar çözülmez. İşte IŞİD terör örgütü çıktı. Bu Suriye’de güç buldu. Bunlar İslam adına Allah-ü ekber diyerek, Allah-ü ekber diyenleri öldürüyorlar. Müslüman müslümanı bu şekilde öldürebilir mi? Müslümanın müslümana kanı, canı, malı, ırzı haramdır. Kardeşlerim şunu çok iyi bilmemiz lazım. Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü sona erdiremezsiniz. Aylar geçti herhangi bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor. Uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. O bölgeye paralel güvenli bölge ilan edilmesi lazım. Suriye’de ve Irak’ta ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem donatılması lazım...”
Konuşma, müttefikimiz Amerika’ya yönelik bir dizi sitemi içeriyordu. Çünkü “müttefikimiz”, Türkiye’nin taleplerini göz ardı ediyordu; yani tampon bölge oluşturulmasına, DAEŞ’in lojistiğini kesecek tedbirlerin alınmasına ve kuzey paralel hattının “uçuşa yasak bölge” ilan edilmesine karşı çıkıyordu.
DAEŞ, çünkü, bu hattı kullanarak Kobani’yi kuşatmış, büyük bir göç dalgasına neden olmuştu.
Profesör Mehmet Altan bunu
bilmez mi?
Bilmez olur mu hiç!
Profesör Mehmet Altan, bu konuşmayı yaparken Erdoğan’ın gülümsemediğini, ayrıca konuşmanın hiçbir yerinde “gülme efekti” bulunmadığını, konuşmanın bilakis “öfke”yle yapıldığını bilmez mi?
Bilmez olur mu hiç!
Profesör Mehmet Altan, “Kobani düştü düşüyor” ifadesinin bir “temenni”yi değil, bir “endişe”yi dile getirdiğini bilmez mi?
Profesör Mehmet Altan, terör üreten biricik odağın “Kandil” olduğunu bilmez mi?
Bilmez olur mu hiç?
Profesör Mehmet Altan şunu da çok iyi bilir:
Kendisinin de destek verdiği proje partisi HDP, “Kobani düştü, düşüyor” üzerinden misli görülmemiş bir “dezenformasyon kampanyası” yürüttü ve maalesef kazandı.
Projecilerin kazandığı yerde, kaybeden elbette Kürt halkı ve çözüm süreci olacaktır.
Elbirliğiyle bunu da başardılar.
Eski Türkiye’yi çağrıştıran eserleriyle de kendileri gurur duyabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.