Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yahudi IŞİD’ciler

Yahudi IŞİD’ciler

Ergenekon her yere kon’ diye bir tekerleme vardı. IŞİD de küresel bir marka. Müslümanı, Hıristiyanı veya Yahudisi yok. Hıristiyanların da Ceyşullah veya Hizbullah tarzında örgütleri var. Sözgelimi Uganda’da faaliyet gösteren Tanrının Direniş Ordusunun, Boko Haram veya IŞİD gibi örgütlerden farkı ne? Haçlı savaşlarının yakıtı olan kitleler ve güruhlar bunlardan farklı mıydı?  Asla ve kella. ‘Şiddeti doğuran şiddet’ ifadesinin çağrıştırdığı gibi aslında bölgeyi karıştıran, dağdan gelen bağcıyı kovmaya çalışan Siyonistler ve İsrail’in yedek gücü ve redifi olan Amerikan işgal orduları değil midir?  IŞİD’in birçok çeşidi var. Dincisi var, laiği var, Yahudisi var dahası Hıristiyanı da var?

 Lübnanlı Flanjistler böyle bir ordu değil miydi? Sözgelimi Robert Fısk,  Mısır’ın iki deli arasında gidip geldiğini söylemektedir. Mısır, Sisi örsü ile IŞİD çekici arasında sıkışmış vaziyette, çarmıha gerilmiş gibi kasılmaktadır. Robert Fısk, Sisi’yi deliye benzetirken Mısırlı sürgün gazeteci Vail Kandil ise Sisi’yi Mısır’ın deli hükümdarı El Hakim Biemrillah’a benzetmiştir. Daha sonra da onun seviyesine bile çıkamayacağını ifade etmiştir. Sisi, yel değirmenlerine savaş açan Donkişot gibi bir milyar Müslümanın dünyanın geri kalanına savaş açtığını ileri sürmüştür. Habuki, kendisi 14 milyon Yahudi kitlesi ile birlikte İslam dünyasına ve ötesinde kainata savaş açıyor!
  Günümüzde her türden IŞİD’lerin çatışmasına ve çarpışmasına tanık oluyoruz. 11 Eylül sonrasında da 68 kuşağından Tarık Ali dünyanın fundemantalizmlerin kapışma/çatışma alanına döndüğünü yazmıştı. Robert Fısk’ın ifadesiyle bu kapışmada Batılılar laik IŞİD’cileri İslamcılara tercih etmektedirler (http://www.thenewkhalij.com/ar/node/17460 ?

İkinci Dünya Savaşı’nın kavramları üzerinden düşünecek olursak; Batılılar bu kapışmada Hitler’e karşı Stalin’i ortak olarak almakta ve bu yönde bir tercihte bulunmaktadırlar. Bunun günümüze yansımalarından birisi Türkiye’nin iki terörü de aynı mesafede görmesinden, eşitlemesinden dolayı nem kapmaları dahası Türkiye’yi paylaşmalarıdır. IŞİD’i menfur olarak görürken onun laik yüzü olan PKK makbulleridir. İsterse Türkiye’yi yaksın. Gam değil! Kendilerinin onayı yetmemiş gibi tüy dikerek bizden de onay almak istiyorlar.  IŞİD’e karşı onların ışık ordusu PKK’dır. Humeyni- Saddam karşılaşmasında nihai kertede Humeyni rejimini kollamışlardır. Halbuki, Saddam laik bir zeminden geliyordu. Lakin burada ekstra bir kriterle; İslam dünyası genelinde Şii-Sünni, azınlık çoğunluk dengesi devreye girmiş ve Şiileri tercih etmişlerdir. Meratip veya skala biçiminde tercih nedenleri vardır. Tercihte ehem mühim olduğu gibi düşman kategorisinde de tehlikeli ve daha az tehlikeli şıklar vardır. Çoğunluğa ve Sünnilere karşı bütün azınlıkları ve mezhep olarak Şiileri, ideoloji olarak komünistleri desteklemektedirler. Nitekim, skandal bir biçimde Wall Street Journal gazetesi PYD (zımni olarak PKK)  hakkında ‘bizim komünist ortaklarımız’ ifadesini kullanmıştır. Kapitalist-Komünist ortaklar. ABD’nin, matruşka biçiminde kapitalizmi komünizme yamayan Çin’den farkı nedir? Dinsizler onların nazarında İslamcılardan daha kutsallar!

 1952 yılında nasıl ki Müslüman Kardeşlere karşı Nasır’ı desteklemişse aynı şekilde 2013 yılında da yine Mürsi’ye karşı Sisi’yi desteklemişlerdir. Bir türkü sözüyle ifade etmek gerekirse ağlatırsa Mevlam yine güldürür elbet talih bize de yar olacaktır. O zaman ABD Brezilya seviyesinde olarak kalabilmeyi bile düşleyecektir.

***

İsrail’in kurucu ataları olan yerleşimciler Batı Şeria’nın Nablus şehri Duma köyünde korkunç bir cinayete imza attılar.  Daha önce Muhammed Ebu Hudeyr’i  Deir Yasin köyünde yaktıkları gibi 8 aylık bebek olan Ali Saa’d Devabişe ve ağabeyini de öyle hunharca bir şekilde yaktılar. İsrail 2014 Temmuz ayında Gazze’de 1500 kişiyi öldürmüş ve bunların 500’ü çocuk ve bebek kapsamında gerçekleşmiştir. İsrail bu konuda sabıkalıdır. Keza yerleşim politikalarından kendisi sorumlu olduğu halde kıçını kurtarmak için nifakla, failler hakkında söylemediğini bırakmamıştır. 

Bu kınamalarla fırtınayı atlatmak ve zaman kazanmak istemiştir. Vartayı ve tepkileri atlattıktan sonra bildiğini okuyacaktır. Bunu anlamak için mazisine bakmak kafidir. Çocuk katliamıyla ilgili BM raporunun okunduğu günü Netanyahu ‘BM’nin kara günü’ ilan etmiştir. Zira onlara göre Allah’ın halkı ne yaparsa haktır ve hakkıdır.  

İsrail, ABD gibi IŞİD’in selefi bir devlettir. Bütün IŞİD’ler İsrail ve ABD’nin abası altından çıkmıştır. İsrail’in kendi halinde bir IŞİD devleti olduğu gerçeği giderek geniş kesimlerde revaç bulmaktadır. Başta Yair Lapid gibi İsrailli politikacılar yeni holokost mimarlarını Yahudi IŞİD’ciler olarak tanımlamıştır. Ali Devabişe’yi öldürenleri İsrail IŞİD’cileri olarak tanımlamıştır Lakin sonrasında yine çark etmiştir. İsrail ve Filistin’in ortak düşmana ve teröre karşı yek vücut ve tek vücut olarak hareket etmelerini istemiştir. Filistin Otoritesi ve İsrail’in Hamas ve IŞİD’e karşı ortak cephe kurmasını talep etmiştir. İsrail Yahudi terörüyle arasına mesafe koyarak esasında kendini kandırmakta ve terörün tanımını karartmaktadır. Terörün kaynağı İsrail ve Batı’dır. İslam dünyasının yakasından düşerek gölge etmekten kaçınabilirler. Geçmişte Şark Meselesi gibi günümüzde terör meselesi üretmişlerdir. Onlar sahamızı terk ederlerse Şark meselesi de onun yerini alan Yahudi meselesi de, terör meselesi de sona erer.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi