Boşlukları dolduran boşluk!
Hava çok sıcak, nem çok yüksek.
Ama vapurun güvertesi püfür püfür.
Biri yirmili yaşlarda, diğeri orta yaşlı, akraba olduklarını sandığım iki kadın telaşla kendilerine iyi bir yer arıyorlar.
Haklılar. Bu manzara kaçmaz!
Böyle diyorum ya, bakmayın siz...
Çünkü ne zaman güzel manzaraları doya doya içimize çekme fırsatını yakalasak ya kanıksamış gibi davranıyoruz ya da zihnimiz başka şeylerle dolup taşıyor; gözlerimiz baksa bile görmüyor.
Ben de bazen içimden defalarca "düşünmeyi bırak, şu güzel İstanbul'a bak!" diye tekrarlarsam, toparlanabiliyorum.
Nitekim iki kadın az sonra çantalarından "yetişkinler için boyama kitapları"nı ve kalemlerini çıkartıp kafalarını önlerine eğiyor. Yanına birer de çay. Değmeyim keyiflerine. Kafalarını bir daha hiç kaldırmıyorlar.
Güneşin yaktığı Sarayburnu, Boğaz'ın Marmara'ya açılan ağzında suların hafifçe gümüşlenmesi, hızla arkamızda kalan Üsküdar ve Kuzguncuk sahili...
Bunlarla hiç ilgilenmiyorlar.
Çünkü önlerindeki "Esrarengiz Bahçe"yi renklendirmekle meşguller.
Yazıya böyle başladım diye...
Yetişkinler için boyama kitapları modasına kapılanları yerden yere vuracağımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Kolaycılık olur bu!
Olup biteni anlamaya çalışmak daha doğru.
Gördüğüm şu...
Nasıl günümüz insanı hakiki bir bahçe kurmaya kalktığında...
Mümkünse elini toprağa bile değdirmiyor; parası varsa işi peyzaj mimarı ve botanikçiye; parası buna yetmiyorsa, bahçıvan olduğuna inandığı birine işi bırakıp sadece sefasını sürüyorsa...
Boyama kitapları da benzer bir mekanizma üzerinde işliyor.
Biliyoruz; resim insana iyi gelir, resmetmek huzur verir.
Ama kimsenin kendi bahçesini çizmeye mecali yok artık! Uzun boylu hayaller kurmaktan bile sıkılınıyor.
Joanna Bashford bu işi onlar için görüyor; onlara "esrarengiz bahçe", "gizemli orman" çiziyor.
Milyonlarca kadına da boyamak kalıyor.
Sonuç?..
İçindeki "boşluğu" dolduramayan modern insanı resimdeki boşluğu doldurmakla meşgul eden muazzam bir endüstri.
Hiperaktivite çağının kadınlarını minik kız çocukları haline sokmak değilse, nedir bütün bunlar?
Anglosakson basınında bu moda üzerine bazı makalelere rastladım.
Ciddi ciddi "boyama faaliyeti adrenalin deşarjını ve endişe duygusunu azaltıyor" diye iddia ediliyordu.
Bizim online kitap satış sitelerinde bu kitaplar şöyle pazarlanıyor: "Günün stresini atmak için birebir!"
Kalkıp "Ne stresmiş kardeşim!" demeyeceğim.
Fakat hani diyeceğim ki..
Sürekli o stresi üzerimizden atmaya çalışmak yerine biraz da o stresi yaratan nedenlerüzerine odaklanıp yüzleşsek?..
Olmaz mı?
Hımmm... Ses yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.