Felsefeciysen din hakkında konuşma
Yaradan sana bir şey bildiriyor, sen “Aklım almıyor” diyorsun. E git gavur ol, bana ne? “Hem Müslüman olacağım hem felsefeci olacağım” deme. Din adına felsefe yapma. Başka felsefe yaparsan yap. İmam-ı Gazali felsefe yüzünden Farabi’nin de kâfir olduğunu söylüyor, İbn-i Sina’nın da kâfir olduğunu söylüyor. Koca İbn-i Sina güme gitmiş, sen kimsin?
İnsan ahiret hayatında aynı dünyadaki gibi etli, kanlı, canlı, kemikli olarak dirilecek. Onun için “Cesetler dirilmeyecek, ahirette ruhlar yaşayacak” diyen kâfir olur.
Hadis-i şerifte “Salih rüya mümin için müjdedir” buyruluyor. Bu şehitler rüyalarda görülüyor. Anaları görüyor, babaları görüyor. Hayat hikâyelerini dinlesen, haberlerde çıkanları toplasan bir araya getirsen “Beni merak etme. Ben çok rahatım, benim için üzülmeyin” gibi şeyler söylüyorlar rüyalarda. Eşine, çocuğuna görülüyor.
Şehit olmadan evvel görenler var. “Hakkınızı helal edin. Ben şehit olacağım” falan diyorlar. Bir gece evvelden annesi, babası görenler oluyor. Bu kadar insan yalan mı söylüyor? O zaman hediyelerin ulaştığı da görülür. Bu dünya var, ahiret var bir de ikisinin arasında alem-i berzah var.
Kur’an-ı Kerim’de “Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım. Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır” (Mu’minun-100) buyruluyor.
GEÇİT DÖNEMİ
Dünya hayatındaki insanlar öldükten sonra ötelerinde berzah var. Berzah geçit demek. Yani ne dünyada ne ahirette. Kabir alemi ne dünya sayılıyor ne de ahiret sayılıyor. Beden dünyada kalıyor, ruh ahiret canibine gidiyor. Yeniden dirilirken ruhla beden yeniden çiftleştiriliyor. Ama o ortada bir geçit dönemine giriliyor. Beden dünyada kalıyor, ruh ahiret canibine gidiyor, arada bir geçit var.
Ne zamana kadar sürecek bu? “Diriltilecekleri güne kadar” buyruluyor. Yani diriltilince berzah kapanıyor, geçit dönemi bitiyor, ahiret hayatı başlıyor. Ahiret hayatında aynı böyle etli, kanlı, canlı, kemikli olarak aynı insan kalkıyor. Çünkü geçit dönemi, ara dönem diriltilmekle bitiyor.
Onun için “Cesetler dirilmeyecek, ahirette ruhlar yaşayacak” diyen kafir olur. Birçok felsefeci inkar eder bunu. Cesetlerin haşrını inkar eden filozoflar, felsefeciler kafir olur. Çünkü ayet-i kerimelerin sarih beyanı vardır. “O dönem diriltilmeye kadardır” buyruluyor. Ve “Ruhlar bedenlerle çiftleştirilecek” buyruluyor. Bu kadar ayet varken sen nasıl inkar edersin?
Ondan sonra “Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz” (Kıyamet-4) buyruluyor. Ruhun parmak ucu mu olur? Ruh manevidir. Parmak ucu cesetle ilgilidir. Ayetlerde her şey beyan ediliyor. “Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz.
Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa-56) buyruluyor. Ruhun derisi pişmez ki. Sen şimdi bu kadar ayeti nasıl inkar ediyorsun? İşte felsefe kafası bu.
ÇOK AHMAK DURUMA DÜŞTÜ
“Felsefenin çoğu ahmaklıktır ekserisi ahmaklık olanın tamamı da ahmaklıktır.” (İmam-ı Rabbani Rahmetullahi Teala Aleyh) sözü. Şimdi anladınız mı? Ben felsefeciyim diye çıkıp din adına konuşup duranları durumu ne oldu. Çok ahmak duruma düştü. Çünkü felsefeciysen bu konuda konuşma. Mantıkla bu yolda gidilmez. Yaradan sana bir şey bildiriyor, sen “Aklım almıyor” diyorsun.
E git gavur ol, bana ne? “Hem Müslüman olacağım hem felsefeci olacağım” deme. Din adına felsefe yapma. Başka felsefe yaparsan yap.
KOCA ADAMLAR GÜME GİTTİ
İmam-ı Rabbani 70 bin evliyanın reisi. İmam-ı Gazali Hüccetül İslam’da naklediyor. İmam-ı Gazali Farabi’nin de kâfir olduğunu söylüyor, İbn-i Sina’nın da kafir olduğunu söylüyor. Koca İbn-i Sina güme gitmiş, sen kimsin?
Felsefeden koca Farabi güme gitmiş. O felsefeyle “Allah’ın evveli yok, alemin de evveli yok” demişler. Ve “Bu şekilde dünya yoksa bile bunun ham maddesi vardı. Mahlukatın aslı Allah ile var oldu” demişler. Bu sefer Allah’ın yaratma sıfatı iptal oluyor.
Çünkü Allah var ama hiçbir şey yoktu. O yaratıp başlatıyor. Kur’an böyle söylüyor. Felsefe gidiyor, gidiyor orada takılıyor. Takılınca “Kıdem-i alem” diyor, “Alemin evveli yok” diyor.
EZELİ VE EBEDİ
Kur’an’a “Kelam-ı kadim” diyoruz. Kadim evveli yok demek. Ehl-i Sünnet’in itikat metninde “Kainatı yaratan ilahımız kadimdir. Evveli olmayan bir tek O’dur” diyor. Sen “Evveli olmayan başka maddeler de var” dediğin anda Allah’ın yaratıcılığı iptal oluyor. “Allah varken o da varmış” yani. Bu sefer de cesetlerin haşrı inkara gidiyor. Çünkü felsefe de bir kural var; Kıdemi sabitse ademi muhaldir. Bu “Bir şeyin evveli yoksa sonu da yoktur” demek. Çünkü evveli olmayan “Başka biri başlatmadı, varlığı kendindendir. Varlığı kendindense o kendini yok etmez. Dolayısıyla onu da kimse yok edemez” demektir. Varlığı kendinden olan bir tek Allah’tır. Onun için de yokluğu düşünülemez. Ezeli, ebedi de bu demektir. Ezeli evveli yok, ebedi sonu yok demektir. Başka var mı onun gibi? Yok!
YARI DÜNYA YARI AHİRET
Sen “Bu alemin de ham maddesi gaz halinde vardı” dediğin anda Allah’tan başka kadim var demiş oldun.
Bu sefer o kadimse onun da yok olması düşünülemez. Ahiret haşır hepsi güme gidiyor. İbn-i Sina olsan ne yazar, Farabi olsan ne yazar. Ehl-i Sünnet itikadının ayetten, hadisten metinleri var. Sen buna karşı Felsefe ile ne konuşabilirsin?! O zaman felsefe yapmayacaksın.
Cesetler haşr olacak, aynı bu beden dirilecek. Ahirette dirilmek ruhla bedenin birleşmesiyle aynı dünyadaki gibi olacak. Ama kabir aleminde berzah var. O ara dönemdir, geçiş dönemidir.
Orası dünyaya da benzer, ahirete de benzer. Yarı dünyadan, yarı ahiretten hesabı. Beden burada, ruh orada.
Allah için sevmek
Nakledildiğine göre Ebû Müslim el-Havlânî (Radıyallâhu Anh) Dimaşk mescidine (Şam’daki Emevî Câmii’ne) geldiğinde cemaatin nur yüzlü bir zata çok tâzim ettiklerini, onun sözünden hiç çıkmadıklarını görmüş, o zatın kim olduğunu sorunca Muâz (Radıyallâhu Anh) olduğunu öğrenmiş, o gece mescide erkenden gidip onunla tenhada görüşmek istemiş, fakat onun kendisini geçtiğini görmüş.
‘BENİM DE SEVMEM VACİP OLDU’
Muâz (Radıyallâhu Anh) sürekli namaz kılıyormuş, namazını bitirince yanına varıp selam vermiş ve:
“Seni Allâh için seviyorum” demiş. Muâz (Radıyallâhu Anh): “Sen beni gerçekten Allâh için mi seviyorsun?” diye üç kere ant vermiş, o: “Evet” diye yemin edince Muâz (Radıyallâhu Anh): “Müjde olsun sana! Çünkü ben Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in:
‘Allâh-u Teâlâ: ‘Benim için birbirini sevenleri, Benim için birbirini ziyaret edenleri, Benim için birbiriyle oturanları, Benim için birbirine cömertlik yapanları Benim de sevmem vacip oldu(kesinleşti)’ buyuruyor’ dediğini işittim” demiş. Ne büyük müjde!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.