IŞİD’in Bir Numarası Kim?
Dilin kemiği olmadığı gibi kahpeliğin de sınırı yok. IŞİD’i kim üretti sorusuyla ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor. IŞİD adeta bir yakar top, herkes bu topu rakip veya hasım sahaya atmaya çalışıyor. Aslında mesele hep böyledir. Aleyhimizdeki adaleti istemeyiz. Bundan dolayı da haklı haksız hep karşı tarafa yükleniriz. Allah’ı da yanımızda sayarız. 19’uncu yüzyılda İran’da Bahailik patlak verdiğinde mollalar hasımlarıyla hesaplaşmanın yolunu bulmuşlardır. Her molla hoşlanmadığı adama Bahai kulpu takar. Bu, Bahailiği söndürmek yerine kökleştirmiş. Zira karşı tarafın haksızlığı veya adaletsizliği asabiyetlerini bilemiş ve kökleştirmiş. Şimdi her batıl fikir ve düşünce IŞİD üzerinde kendisine pay çıkarmaya, aklamaya ve haklılık üretmeye çalışıyor.
Son sıralarda Irak’ta Sistani’yi de arkasına alan Haydar Abbadi devlette bazı tasfiyelerde bulundu ve Nuri Maliki’yi silkeledi. IŞİD üzerinden üçüncü kez başbakan olmak isteyen eski Başbakan Nuri Maliki ise IŞİD dalgasına bindi ama evdeki hesabı çarşıya uymadı. Amerikalılar IŞİD’i tersinden kullanarak Nuri Maliki’yi alaşağı ettiler. Nuri Maliki, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Şimdi meselenin kokusu çıkmaya başladı. Musul’un IŞİD’in eline düşmesinden sorumlu olanların listesi çıkarıldı. Başında Nuri Maliki bulunuyor. Ninova İli Askeri Operasyonlar Komutanı Mehdi el Garravi 9/6/2014 tarihinde Nuri Maliki’nin kendisine telefonla çekilme ve askeri malzemeleri de geride bırakma talimatı verdiğine tanıklık etmektedir. Üstelik bu talimatın kendi özel telefonunda kayıtlı bulunduğunu da ifade etmektedir.
* * *
Denildiği gibi Musul teslim ve tesellüm ile IŞİD’in eline geçmiştir. Öncesinde Taci veya Ebu Gureyb Hapishaneleri’nin boşaltılması, toplu firarlar da aynı şekilde tecelli etmiştir. Nuri Maliki süreçte cumhurbaşkanlığı yardımcılığını da kaybedince baş molla veya Tahran Deccalının yanına sığınmış, koşmuş ve orada kendisine uzatılan mikrofon ve arzına sunulan ekranlardan Türkiye aleyhine çemkirmeye başlamıştır.
IŞİD hesabını vermek yerine hesapları karıştırıyor. IŞİD’i iktidar için Esad ile birlikte manipülatif amaçlar doğrultusunda kullanan Nuri Maliki aynı şekilde Türkiye meselesini de halt karıştırmak için kullanmaktadır.
‘Ben ne söylüyorum tanburum ne çalıyor’ misali Bağdat Nuri Maliki’yi baş suçlu ilan etmesine karşılık Nuri Maliki hamisi Tahran Deccalının yanında Türkiye’yi hedef alıyor. Kahpelikte sınır tanımıyor. Sanki Musul’u Türkiye idare ediyor da IŞİD’e terk etmiş gibi meseleyi Türkiye’ye bağlıyor. O sırada kendisinin ne halt işlediğini söylemiyor.
Tahran Deccalı Hamaney’in bütün adamları böyle. 19’uncu yüzyılda Osmanlılara karşı Batı’nın müttefiki olan Marunilerin izinden giden Michel Aoun bu defa Mollaların ve Hizbullah’ın eteğine tutunmuş ve onların menzilinden Sünnilere ateş ediyor. Batı’nın takdis ettiği azınlıklar ittifakının bir parçası olmuş ve Sünnilere karşı salya sümük çemkirmeye başlamıştır. Michel Aoun Tahran Deccalının Hıristiyan ortağıdır. O da Tahran’dan almış olduğu şeytani ve kötü enerjiyle birlikte Sünnilere ağzına geleni söylemektedir.
* * *
Ekran gülü kimi PKK’cıların Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında ‘Baş IŞİD’ci’ kabilinden yakıştırmada bulunmaları gibi Michel Aoun da aynısını Lübnan Başbakanı Selam Temmam için söylüyor! Halbuki, Selam Tammam Sünni aidiyete sahip olsa bile diğer Sünni başbakanlar gibi pek dinle diyanetle alakası yoktur. Sadece asabiyet anlamında Sünniliğe bağlıdır. O da ne su götürür. Michel Aoun diyor ki “Lübnan’da bir numaralı IŞİD, Temmam Selam’dır. IŞİD’cilerin illa da sakallı olmaları gerekmez. Temmam Selam örneğinde olduğu gibi kel olabilmeleri ihtimali de vardır. Kellikleri de kabil ve varittir.” Hazım el Emin adlı yazarın da ifade ettiği gibi Temmam Selam IŞİD olursa zorunlu olarak bütün Sünniler IŞİD mensubu olur. Michel Aoun da üstü olan Rafizi deccalları veya PKK’cılar gibi Sünnilere yönelik olarak büyük bir kin birikimine sahip. Düşmanlığını her yana sıçratarak bu kinini veya hastalığını tatmin etmeye çalışmaktadır. Musul’u IŞİD’e peşkeş çeken Nuri Maliki Şii olması hasebiyle anti IŞİD’ci, Erdoğan ile Temmam Selam ise Sünni olmaları hasebiyle doğuştan yani kan bağıyla IŞİD’ci oluyorlar! Deccal avanesi kimi Rafiziler de pürü pak.
Şimdi ulusalcı anlayışla senkronize olan Amerikalı Neoconlar da Ortadoğu’da, Suriye’de olanları bazen Obama idaresine yıkıyorlar bazen de Hillary Clinton’a atfediyorlar. Obama’nın rütbeli şeytanlardan olduğu bir gerçek. IŞİD’ciler onun hakkında İsrail’in merkebi (mule of the Jews ) diyorlar. Hasımlar veya dostlar birbirlerini daha iyi tanırlar. Jennifer Rubin adlı Yahudi asıllı gazeteci, Cumhuriyetçilerin IŞİD’in yükselişinden Hillary Clinton’ı sorumlu tuttuklarını zira muhaliflere yardım ederek Suriye’de boşluk meydana getirdiğini ve bu boşluktan da IŞİD’in yükseldiğini söylediklerini aktarıyor. Esad ve Türkiye’deki ulusalcıları da aynısını Türkiye dış politikası için söylemiyorlar mı? Halbuki, Hillary Clinton meselenin yarım bırakılmamasını ve Esad rejiminin sökülmesini istiyordu. Obama diretti bu plan yürümedi. Sonunda devrim üzerinde İsrail çarkı işlemeye başladı. Kısaca ve mealen: Ulusalcılar, Rafıziler ve bir kısım Maruniler, Neoconlar hepsi aynı kampta, aynı kazanda kaynıyorlar. Aynı fezada deveran ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.