Dünyanın en ikiyüzlü adamı!
Vicdani Ret Derneği, Türkiye’de savaşa son verecek büyük bir hamleye hazırlanıyor.
5-6 Eylül tarihinde, uluslararası katılımlı bir sempozyum düzenleyecekler.
Dernek yetkilileri ve ileri gelenleri, sempozyumun ikinci gününde (yani 6 Eylül’de) vicdani retlerini açıklayacaklar.
Bu etkinliğe gençler de davetli.
Vicdani retlerini açıklamak isteyen gençler derneğe başvurabilecek.
Bu bilgiyi “Vicdani Ret Derneği”nin internet sitesinden aldım.
Etkinliği duyuran zat, “büyük hamle”yle ilgili şöyle bir “bildiri” kaleme almış:
“Kendisine benzemeyen, kendisi gibi düşünmeyen, kendisini eleştiren herkese, her topluluğa öfke besleyen, şiddet kusan militer bir toplum yaratıldı. Ancak hani o ‘üç-beş ağaç’ dedikleri Gezi Süreci ile birlikte bu ülkede milyonlarca insan devletin baskı ve keyfiyetine hayır denildiğinde devletin nasıl şiddet ürettiğini gördüler. ‘Kentimi, sokaklarımı, hayatımı’ istiyorum dediğinde, muktedirlere ses çıkardığında başlarına nelerin geleceğini acı kayıplar ile bir kez daha yaşadılar. İşte şimdi, özellikle de son yıllarda yaşadıkları ile kendi bilgisini üreten, devlete, iktidara biraz buradan doğru bakan insanlar bu kez devletin başı çıkıp da; ‘haydi savaşa’ dediğinde arkasında durmuyorlar. Bu savaşın Recep Tayyip Erdoğan ve de AKP’nin kendi mutlak iktidarları için olduğunu biliyorlar.”
Okuduğunuzda hak veriyorsunuz, “Evet, “militer bir toplum yaratıldı” diyorsunuz ama militer toplum yaratan politik/ideolojik tutumla ilgili herhangi bir eleştiri cümlesine (herhangi bir anlama çabasına) rastlayamıyorsunuz... Bir “vicdani ret bildirisi” değil de, vicdani ret zaruretini AK Parti’nin yönetme anlayışıyla açıklayan son derece sığ ve kafa karışıklığıyla malul bir “siyasi parti bülteni” adeta...
İşin güzel tarafı ne, biliyor musunuz?
Selahattin Demirtaş’tan görüş almışlar.
Demirtaş, vicdani retçilerin “savaşa hayır” bildirisine kıyak bir destek çakmış.
Genel olarak “savaşa hayır” diyen, demesi gereken vicdani retçiler, (bildirilerinde de görüldüğü üzere) konuyu “PKK’ya karşı savaşa hayır” biçiminde daralttıkları ve PKK’ya (yani teröre) karşı yürütülen savaşın Recep Tayyip Erdoğan’ın özel savaşı olduğunu düşünmemizi istedikleri için, en uygun partner saydıkları Demirtaş’a koşmuşlar.
Demirtaş da desteğini esirgememiş sağ olsun.
Okuyalım, bakalım ne demiş: “Gençler çıkıp toplu halde ya da tek tek vicdanı ret hakkını açıklayabilir ve savaşmak istemediğini söyleyebilir. Bu ses çoğaldıkça savaş durur, zorunlu askerlik sonlanır...”
Aynı kafa karışıklığı, görüldüğü üzere, Demirtaş’ta da mevcut.
Mesele zorunlu askerlik mi, teröre karşı yürütülen güncel savaş mı?
Askerliğin zorunlu olmaktan çıkması/çıkarılması talebi, sadece savaşarak var olabilen bir yapının (PKK-HDP çizgisinin) desteklediği/destekleyeceği bir talep olabilir mi? Olmalı mı?
Daha doğrusu şu:
Demirtaş niye savaşa karşı ki?
Gençlerin çıkıp toplu halde ya da tek tek vicdani ret haklarını açıklamalarını isteyen Demirtaş, neden aynı duyarlığı PKK’ya asker yazılanlar (ya da zorla dağa kaldırılanlar) konusunda sergilemiyor?
Partisinin bazı il ve ilçe örgütleri, neredeyse “askerlik şubesi” gibi çalışıyor, PKK’ya “savaşçı” temin ediyor.
Demirtaş’ın buna bir itirazı olmayacak mı? “Kürt gençleri çıkıp toplu halde ya da tek tek vicdani ret haklarını açıklayabilir ve savaşmak istemediğini söyleyebilir” demeyecek mi?
Bunu söyleyen Kürt gençleri oldu...
Bazı Kürt anaları da “Çocuklarımızı dağa kaçırıp PKK’ya asker yazıyorlar” diyerek oturma eylemi düzenledi...
Demirtaş ne yaptı, biliyor musunuz?
Bu anaları “MİT ajanı” olmakla suçladı.
Her ağzını açışta “savaş karşıtı” olduğunu söyleyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak da, eylem çadırlarını ve stantlarını söktürdü, eylemcileri dağıttı...
İkiyüzlüler, evet...
Dünyanın hem en seri yalan söyleyen, hem de en ikiyüzlü adamları...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.