Geleceğe Geri Dönmek
Maziye geri dönüş’ tabirini sık duyarız. Buna mukabil geleceğe geri dönmek tabiri de kullanılır. Keza tarihin tekerrür etmesi tabiri bütün dillerde yaygındır. Türkiye’de ‘barış sürecinin’ silahlı eylemlerle yeniden kesilmesi, bozulmasının ardından geçmişe döndüğümüz kanaati belirdi. Bununla birlikte hangi geçmişe döndüğümüz noktasında farklı görüşler var. Yeni durum ve ateşin, ateşkesin yerine geçmesiyle birlikte genel olarak 1990’lı yıllara dönüldüğüne dair endişeler dile getiriliyor. Deniz Ülkü Arıboğan ise gidişin darbeye doğru olduğunu ve 1980’li yılları yeniden yaşayabileceğimizi varsaymakta veya öngörmektedir. Ağzından yel alsın denildiği gibi inşallah akla gelenler ve korkulanlar abartıdan öteye gitmez. Çatışmaların yeniden başlaması hatta yoğunlaşması geriye döndüğümüzün işaretidir. Bununla birlikte farklı bağlamlarda bir geriye dönüşten bahsetmemiz gerekir. Ayniyet değil benzerlik vardır. Bugün yaşadıklarımızla geçmişte yaşadıklarımız arasında bağlam farkı vardır. Obama, 1961 yılında dünyaya gelmiş. Baby boom/er denilen kuşağın son halkasını, karesini veya faslını temsil eden çocuklardan birisi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de doğum patlaması yaşanıyor ve bu patlama 1945 ile 1962 arasına denk geliyor. Obama bu kuşağın son temsilcilerinden. Bu aynı zamanda Amerikalılar açısından özgüven patlamasıdır.
***
Geriye dönüş edebiyatı bizde olduğu gibi Amerikalılarda da var. Onlar da çeşitli zaman dilimlerini birbirleriyle mukayese ederler. Bugünü düne veya dünü bugüne bağlar, benzetirler. Obama görevine umutla başlamış ve gönülleri umutla doldurmuştu. Lakin fiiliyata gelindiğinde izlediği politikalar geçmişin kötü bir devamı veya en azından kopyası olmuştur. 2009 yılında Kahire Üniversitesindeki konuşmasıyla İslam dünyasına hitap etmiş ve gönüllerine su serpmiş ve umutlarını yeşertmiştir. O Obama’dan geriye Sisi ve Esad’ın vahşetlerini seyreden donuk ve hissiz bir adam kalmıştır. 4 yıl sonra 3 Temmuz 2013 tarihli darbeye destek vermiştir. Obama’nın dönüşü veya dönüşümü de Condoleezza Rice’ın, önce Mübarek ve rejimini payladıktan sonra 18 ayın ardından ‘istikrara’ yani diktatörlüğe geri döndük demesi gibidir. Rice da Ortadoğu’da Amerikan düşmanlığının nedenini müstebit ve otoriter ve yolsuz rejimlere bağlamış ve 60 yıllık politikalarını gözden geçirdiklerini söylemişti. Sözleri 18 ayını doldurmadan işlevsiz hale gelmiş ve otoriterlerin hanesine geri dönmüşlerdi.
***
Türkiye gibi Obama döneminde de ABD, ileri gitmekten ziyade bağlam ötesinde de olsa geriye savrulmuştur. Zamanın ileri olması muhtevasının ileri olması anlamına gelmez. Kıyamet insanların şerlileri üzerine kopacaktır. Biz ileriye giderek aslında kıyamete yani dünyanın sonuna doğru gidiyoruz. Kaldı ki, zaman uzunlamasına (mustatil) değil dairevi ve yuvarlaktır. İç içedir. Bundan dolayı bağlamsız olarak veya farklı bağlamlarda sürekli olarak deveran ve tekerrür eder. Bu nedenle de Ben Shapiro adlı Amerikalı yazar ‘Return of The 1960s’ başlıklı yazısında Obama’nın vaatlerinin hilafına ülkeyi 1960’lar atmosferine geri döndürdüğünü ifade etmiştir.
Daha senatör iken Obama 2007 yılında Amerikan politikalarında köklü değişikliğe gideceğini vaat etmiştir. Lakin dönemi Amerikan tarihinin her dönemine intibak eden onlardan enstantaneler devşiren, taşıyan bir gökkuşağı olmuştur. Özellikle zencilerle ilişkilerde tam bir geriye dönüş yaşanmıştır. Obama döneminde Zencilerle devlet veya polis arasında yaşananlar 1967 yılındaki Detroit yangınını hatırlatmaktadır. Sen Shapiro ‘sakın 2014 yılını 1967 ve 1972 yılından farklı tutmayın ve görmeyin’ demektedir. Obama gerçeklerden kaçmak için veya kendisini olduğundan farklı göstermek için zevzeklik yapıyor, iyi bildiği edebiyata başvuruyor. Sihirbazlık yapıyor. Hadiste denildiği gibi güzel söz sihirden bir demettir. Ben Shapiro sözlerini şöyle noktalamaktadır: Başkan Obama ve onun ekibi 1960’lı yıllardaki gibi umutlu ve değişim yıllarına geri dönmek istiyorlar. Bizi geleceği döndürmek istiyorlar. Ne yazık ki ve esefle bizim geleceğimiz geçmişin çılgınlığının kötü bir kopyasından ve tekrarından ileri gitmeyecektir …”
Sisi ile birlikte Mısır 1954 yılına yeniden avdet etmiş oldu. O gün Nasır’ı destekleyen Amerikalılar da 2013 darbesini ve Sisi’yi destekleyerek Mısır’da 1954 yılına avdet ettiler. Ötesini bile söylemek mümkün. Zira 29/5/2015 tarihli New York Times gazetesinde Thomas Friedman ‘Hala Ortadoğu’da 1979’dan çıkamadık’ başlıklı bir makale kaleme almıştır. İran Devrimi ve Camp David anlaşmasının imzalandığı yıla işaret ediyor (rethinkingislamwithsultanshahin.wordpress. com/2015/07/31/for-the-mideast-its-still-1979/). Demek ki kolay kolay tarihin labirentlerinden veya zindanlarından kurtulamıyoruz.
Obama döneminde zaman zaman içine dürülmüş ve saklanmıştır. Veya bütün zamanların kareleri bir dönemin renklerine sinmiştir. Obama istese de geçmişin labirentlerinden kendisini kurtaramıyor. Zaten böyle bir iradesi de bulunmuyor.
Peki! Biz nereye dönüyoruz? 1993/94’e mi, yoksa 1980’e mi, yoksa 1908 ve öncesi mi? Bu soruya yine zaman cevap bulacak. Yeni ve eski Türkiye tartışmaları eşliğinde tarihteki asıllarımıza veya kopyalarımıza koşuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.