Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Cemaatle namaz hac sevabı kazandırır

Cemaatle namaz hac sevabı kazandırır

Ebû Ümâme (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: 

“Her kim güzelce abdest alıp, evinden farz bir namaza (katılmak için) çıkarsa, onun sevâbı, ihrama girmiş bir hacının ecri gibidir.

Her kim de kuşluk namazına çıkarsa ama onu ancak o(na çıkmak) yormuşsa, onun da ecri umre yapanın sevâbı gibidir. 

Bir namazın peşine diğer bir namaz kılınır da, aralarında hiçbir fuzûlî iş bulunmazsa o Illiyyîn’de (mukarreb meleklerin yanında bulunan bir kitapta kaydedilmiş)dir.” 

(Ebû Dâvûd, Salât:48 no:558, sh:92; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no:18961, 7/297)

BENZERLİK MEVCUT

Ali el-Karî (Rahimehullâh)ın, “Mirkatü’l-mefâtîh” isimli eserindeki beyanı vechile; kişi ancak Arefe vakfesinde hac yapmış olmaktaysa da, evine geri dönünceye kadar hac sevâbı devam ettiğinden, namaz için câmiye çıkan da evine dönünceye kadar namaz ecri alması hasebiyle hacıya benzetilmiştir. 

Hac için ihram şart olduğu gibi, evde alınan abdest de namazın şartı olduğu için, bu cihetten de aralarında bir benzerlik mevcuttur. Demek ki ihrama evinde giren hacının sevâbı fazla olduğu gibi, namaza evden aldığı abdestle çıkanın da sevâbı fazla olur. 

Bu hadîs-i şerîften, kuşluk namazının câmide kılınmasının efdal olduğu anlaşılmaz. Ancak burada: dünyâ işlerinin yoğun olduğu kuşluk vaktinde, evinden yahut çarşıdan veya iş yaptığı yer-den kuşluk namazı için vakit ayırıp o namaza yö-nelenin umre sevâbı alacağı bildirilmek istenmiştir. Yoksa nerede kılarsa kılsın bu sevâbı alır. 

NAMAZ ARASINDA KONUŞMAMAK

Gerçi bâzı âlimler, bu hadîs-i şerîfi delil getirerek, kuşluk namazının, evde kılınması daha fazîletli olan nâfilelerden müstesnâ olduğunu söylemişlerdir. 

Nitekim Üstâdımızın Üstâdı Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhumâ) nın, kuşluk namazı için Fâtih câmiine çıktığını Dülgerzâde imamı Hacı Tevfik Efendi (Rahimehullâh) gibi bâzı zevattan dinlemiştim.  

Hadîs-i şerîfin sonunda geçen “Bir namazın peşine diğer bir namaz kılınır da, aralarında hiçbir fuzûlî iş bulunmazsa o Illiyyîn’dedir” ifadesi, aralarında dünyâ kelamı konuşulmayan namazların derecesinin üstünlüğüne ve kabûlüne işaret etmektedir. 

Zîrâ “Illiyyîn”; iyi kulların amellerinin kendisinde kayıt altına alındığı hayır dîvânının ismidir. Nitekim Allâh-u Te‘âlâ: 

 “Hayır! (Bu inkârı bırakın da iman ederek iyilere katılın!) 

Şüphesiz iyilerin (yaptıkları güzel amellerin kayıtlı olduğu) kitap(lar)ı elbette Illiyyîn’dedir.

MELEKLER ŞAHİTLİK YAPAR

Illiyyûn’ün ne olduğunu sana hangi şey bildirmiştir? (Kimse bilemez ki bildirsin, ancak Ben bilirim! İşte şimdi bildiriyorum ki; o,)

Yazısı açık olan/(bütün hayırların, kendisinde bulunduğuna dâir bir alâmetle) nişanlı olan/ büyük bir kitaptır.

(Melâikenin efendileri olan Kerûbiyyûn meleklerinin sâkin bulunduğu yedinci kat gökte, Arş’ın altında bulunan bu kitapta, meleklerin amelleri dâhil, ins-ü cinnin sâlihlerinin tüm amelleri kayıtlıdır. İşte her müminin özel defteri bu büyük kitabın içindedir.)

(Allâh-u Te‘âlâ’ya mânen son derece yakın kılınan) mukarreb (melek)ler onun yanında bulun(arak kendisini koru)maktadır

/On(da bulunanlar)a şâhitlik yapmaktadır/! (Mutaffifîn Sûresi:18-21) buyurmaktadır. (Azîmâbâdî, Avnü’l-Ma‘bûd, sh:284-285)

TERÖR BELASINDAN KORUNMAK İÇİN DUA

 Osman ibni Affân (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim, akşamleyin üç kere:

 ‘O Allâh’ın ismiyle (akşamladım) ki, O’nun ismiyle birlikte ne yerde, ne de gökte hiçbir şey zarar veremez. O hakkıyla işiten, çok iyi bilendir’ derse, sabaha kadar ona ani bir bela gelmez. Sabahladığında da bu duayı üç kere okuyana akşama kadar ani bir bela isabet etmez.”

Bu duayı Osman ibni Affân (Radıyallâhu Anh)dan rivayet eden Ebân ibni Osman (Radıyallâhu Anh)a felç vurmuştu. Ondan bu hadîs-i şerîfi duyan kişi ona taaccüple bakmaya başlayınca o: “Bana neden öyle bakıyorsun? Vallahi ne ben Hazreti Osman’a, ne de Hazreti Osman Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e iftira etmiş değiliz. Lakin başıma bu felç geldiği gün (bir şeye) kızgınlığımdan bu duayı okumayı unutmuştum (onun için bu bela başıma geldi)” dedi. (Ebû Dâvûd, Edeb:110, no:5090, 4/484; Tirmizî, De’avât:13, no:3388, 5/465)

BEDDUA EDEN SEN MİSİN?

Nakledildiğine göre Haccac-ı Zâlim bir kere Abdullâh es-Sekafî’yi Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)a göndererek, emîru’l-müminine icabet etsin diye çağırttığında, Enes (Radıyallâhu Anh): “Allâh onu alçak etsin. Zira Azîz kişi Allâh’ın taatıyla izzet bulan, zelil kişi ise Allâh’a isyan ederek alçak olandır” dedi ve sonra, gelen kişiyle beraber kalkıp gitti.

Haccac’ın huzuruna vardığında o: “Bizim aleyhimizde konuşan ve beddua eden sen misin?” deyince, Enes (Radıyallâhu Anh): “Evet” buyurdu. O: “Peki neden böyle yapıyorsun?” deyince, Enes (Radıyallâhu Anh): “Çünkü sen Rabbine isyan ediyor, peygamberinin sünnetine karşı geliyor, Allâh’ın düşmanlarını aziz, dostlarını ise zelil ediyorsun” diye cevap verdi.

O zaman Haccac: “Seni çok kötü şekilde öldürürüm” diyerek Enes (Radıyallâhu Anh)ı tehdit edince o zaman Enes (Radıyallâhu Anh): “Bunun senin elinde olduğunu bilsem elbette sana ibadet ederim” dedi.

Enes (Radıyallâhu Anh)ın bu cesaretini gören Haccac: “Peki sen neyine güveniyorsun?!” deyince Enes (Radıyallâhu Anh): “Çünkü Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bana bir dua öğretti ve ‘Her kim her sabah bu duayı okursa, kimsenin ona yolu yoktur. Yani ne zehir, ne sihir, ne de zalim bir sultan asla ona zarar veremez’ buyurdu. Ben de bu sabah o duayı yapmıştım” diye cevap verdi.

Bunu duyan Haccac: “Bu duayı bana öğret” deyince Enes (Radıyallâhu Anh): “Ben yaşadığım müddetçe, sen de hayatta iken, onu herhangi kimseye öğretmekten Allâh-u Teâlâ’ya sığınırım” dedi.

O zaman Haccac: “Salın bunu gitsin” deyince, etrafındakiler ona “Sen pire için yorgan yakan adamsın. Nasıl oldu da bunu saldın?” diye sorduklarında Haccac: “Ben onun iki omzunda ağızlarını açmış bana doğru saldıracak iki büyük aslan gördüm” diye cevap verdi. (İsmâîl Hakkı, Rûhu’l-Beyân, 3/630)

Sonra Enes (Radıyallâhu Anh) öleceği vakit hizmetçisine: “Senin, benim üzerimde hizmet hakkın var” dedi ve bu duayı ona öğretti.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi