Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Resulüllah'ı (SAV) ziyaret Allah için hicret etmektir

Resulüllah'ı (SAV) ziyaret Allah için hicret etmektir

Müslümanların Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek mağfiret edilmeleri için aman dilemeleri onun da bağışlanmaları için Allâh-u Teâlâ’ya yönelmesi Müslümanların vicdanlarının Allâh-u Teâlâ’ya bağlı olmasına delâlet eder.

Her Müslüman bilmelidir ki, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kabrini ziyaret etmek Kitap, Sünnet ve İcmâi ümmetle sâbittir. Kur’ân-ı Kerîm’e göre bunun delîli:

 “Eğer gerçekten onlar (günahlar işleyerek) nefislerine zulmettikleri zaman (senin huzurunda tevbe etmek üzere sağlığında veya vefatından sonra) sana gelseler ve Allâh’tan (af ve) mağfiret dileseler, o Rasûl de kendileri için bağışlanma talebinde bulunsa, elbette Allâh’ı (tevbelerini çokça kabul eden bir) Tevvâb ve (lütfuyla kendilerine çok acıyan bir) Rahîm olarak bulurlar” (Nisâ Sûresi:64’den) âyet-i kerîmesidir.

ÖLÜMÜYLE SON BULMADI

Bu âyet-i kerîme Müslümanların, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in huzuruna gelmeleri ve Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in de ümmetinin mağfiretini istemesi için yanına gelerek af dilemelerini teşvik eder ve bu, ölümü ile de son bulmaz. Müslümanların Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek mağfiret edilmeleri için dehâlet etmeleri (aman dilemeleri) onun da bağışlanmaları için Allâh-u Teâlâ’ya yönelmesi Müslümanların vicdanlarının Allâh-u Teâlâ’ya bağlı olmasına delâlet eder.

TEVBELER KABUL OLUR

Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bütün müminler hakkında istiğfar etmesi: “Sen hem kendi günahın için, hem de inanan erkeklerle inanan kadınlar için bağışlanma talebinde bulun!” (Muhammed Sûresi:19’dan) âyetiyle sâbittir. Müminlerin Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yanına gelmeleri Allâh-u Teâlâ’nın tevbelerini kabul etmesini îcâb ettirir. İleride gelecek hadîs-i şerîflerden Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in istiğfârının yalnız hayatta iken olmayacağı anlaşıldığı gibi, ümmetine olan çok fazla şefkatinden dolayı yanına gelerek af dileyenlere Allâh-u Teâlâ’dan bağışlanmalarını istemekte gecikmeyeceği katiyetle anlaşılmaktadır.

HACCIN MENÂSİKLERİNDEN

Yukarıdaki âyet-i kerîme Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hayatta 

iken bazı kimseler hakkında nâzil olmuş ise de Peygamberlik vasfının hayatta iken ve ölümünden sonra da devam edeceği gerekçesiyle, İslam âlimleri, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mezarını ziyarete gelenlerin kabrinin başında bu âyet-i kerîmeyi okumasını, orada Allâh-u Teâlâ’ya istiğfarda bulunmasını müstehab kabul etmişler ve hatta: “Bu fiil yapılması sünnet olan ziyaret âdâbındandır” demişlerdir. Dört mezhebin âlimleri de kitaplarında bunun haccın menâsiklerinden olduğunu kaydetmişlerdir.

MESAFE FARKI YOKTUR

Yine böylece Nisâ Sûresi’nin 64. âyet-i kerîmesi, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ziyaretine gelenlerin yakından ve uzak yerlerden olması arasında bir fark olmadığına delâlet eder. Çünkü âyet-i kerîmede geçen: “Sana gelseler” sözü umûma delâlet etmiştir.

Nitekim Allâh-u Teâlâ: “Her kim Allâh’a ve Rasûlüne (onların emrettikleri yere) hicret eden biri olarak evinden çıkar da sonra (hedeflediği yere varamadan) kendisine ölüm ulaşırsa, muhakkak onun ecri(ni vermek) Allâh’a düşmüştür” (Nisâ Sûresi:100’den) buyurmaktadır.

Şüphe yok ki, kendisinde az da olsa ilim zevki olan bir kimse Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ziyarete gelen kimsenin Allâh ve Rasûlü için hicret etmiş olduğu hükmüne varır.

DAHA LAYIK VE DAHA EVLA

Gelecek hadîs-i şerîflerin delâletinden anlaşılacağı gibi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i vefatından sonra ziyaret etmek, hayatta iken ziyaret etmek gibidir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hayatta iken ziyaret edilmesi, muhakkak ki âyeti kerîmenin delâletidir. Vefatından sonra ziyaret edilmesi ise, ileride gelecek hadîs-i şerîflerden anlaşılmıştır. Bu meselede kıyas ile varılan hüküm ise mezar ziyareti hakkında rivayet edilen hadislerin sahih hadisler olduğudur. Buna göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kabr-i şerîfi ziyaret edilmeye daha çok lâyıktır. Hattâ başkalarının kabrini ziyaret ile Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kabrini ziyaret arasında bir benzerlik kurmak bile doğru değildir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Bakî mezarlığını ve Uhud şehitlerini ziyaret ettiği sâbittir. Böyle olunca da Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kabrini ziyaret etmek daha evlâ ve daha çok tâzimi icâb ettirir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ziyaret ancak ona saygı, ondan feyiz ve bereket ummak ve ziyaretçinin onun ziyaretinde salât-ü selâm getirerek büyük rahmete kavuşmayı arzulaması amacıyla yapılır.

TERORiSTLERDEN KORUNMAK iCiN DUA

l Hûd Sûresi misk, zâferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile yazılıp nuska şeklinde taşınırsa, Allâh-u Teâlâ’nın izniyle bu kişiye silah bile zarar veremez.

l Misk, zâferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile yüz doksan (190) kere (Er Rahim) ism-i şerîfi bir kağıda yazılıp bu nuska çatışmaya girecek bir askerin üzerine asılırsa, Allâh-u Teâlâ’nın izniyle bu kişi çatışmadan sağ salim çıkar.

l Çatışma anında Fîl (Elem tera keyfe) Sûresi’ni okuyan asker Allâh-u Teâlâ’nın izniyle düşmanına galip olur.

l Şu dua harp günlerinde her vakit namazdan sonra yedi kere okunur:

“Ey Allâh! Dilediğin ve istediğin şekilde düşmanlarımıza karşı bize kâfi gel. Ey Allâh! Onların şerlerinden Sana sığınıyor ve onların boğazlarına Senin savuşturmanı yerleştiriyoruz.”

 (Abdülhâdî Muhammed Harse, el-Edviyetü’l-İlâhiyye ve’l-edıyetü’n-nebeviyye li cemîi’l-emrâzi’n-nefsiyyeti ve’l-cesediyye, sh:195-196, 207-208)

ALLÂH’IN DÂVETÇİSİNE İCÂBET

Bâzı ulemaya göre: “Allah’ın dâvetçisine icabet edin” (Ahkaf Sûresi:31) âyet-i kerîmesindeki dâvetçiden maksat beş vakit namazda insanları cemaate çağıran müezzinlerdir. (İsmâil Hakkî, Rûhu’l-beyân, 1/35; 3/398)

Bu durumda cemaate katılanlar: “Bâzı günahlarınızı bağışlasın ve sizi çok acı verici büyük bir azaptan korusun!” (Ahkaf Sûresi:31) müjdesine nail olurlar. Ezanı duydukları hâlde hiçbir meşrû mazeretleri yokken cemaate katılmamayı âdet edinenler ise: “Her kim Allâh’ın dâvetçisine icabet etmezse o, yer(yüzün)de (nereye kaçsa da, Allâh-u Te’âlâ’yı, ona yapmak istediği azaptan) asla âciz bırakacak biri değildir.” (Ahkaf Sûresi:32) âyet-i celîlesinin tehdidine dahil olurlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi