Bu da oldu: Asker terörle mücadele etmesin!
27 Mayıs ve 28 Şubat’ın “ilerici asker”, “gerici polis” edebiyatını yeniden hortlattılar.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, terörle mücadele eden güvenlik birimlerini “Saray’ın ordusu” diye tanımlıyor. PKK’nın katlettiği siviller de, bu durumda, Sarayın bendeleri oluyor.
Hayır, henüz “ilerici-gerici” tasnifi yapmıyor. Buna şimdilik aklı kesmiyor.
Bütün derdi, PKK’yı “hukuksuzluklara” karşı savaşan (öyle ya, Erdoğan darbeyle gelip Beştepe’ye kurulmuştu) meşru “halk güçleri” ilan etmek... Doğan Medya Grubu’nun memurları ve kendisine liberal süsü veren çakallar da bu “kabul”ün üzerine balıklama atlıyor.
Demirtaş’ın akledemediğini, eli kanlı terörist Duran Kalkan akletti. Bir beyanatında aynen şöyle dedi: “Bizim sorunumuz Türk polisiyle. Türk ordusu aradan çekilsin. Onlarla bir meselemiz yok.”
Duran Kalkan böyle der de, Ankara Barosu durumdan vazife çıkarmaz mı?
Hemen Danıştay’a koşmuşlar...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “artan terör saldırıları sonrası 81 ilde ‘devlet otoritesini pekiştirmek için’ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyulan her yerde görevlendirilme” talimatını vermişti.
Baro, bu genelgenin iptal edilmesini istiyor.
Danıştay, Ankara Barosu’nun başvurusunu dikkate alır da, Başbakanlık genelgesini iptal ederse, Duran Kalkan’ın istediği şey olacak. Terörle mücadelede polis yalnız kalacak.
Fakat bir sorun var:
Sadece polis öldüren bir silah icat edilmedi. Yola mayın döşediğinizde, bundan asker de etkilenebilir/etkileniyor. İlerici Ankara Barosu ve Duran Kalkan bunun garantisini verebiliyor mu? “Sadece polis ölecek” diyebiliyor mu?
Dahası, Ankara Barosu’nun bu müthiş yargı atağını Doğan Medya Grubu’nun memurları ve kendilerine “liberal” süsü veren modernist çakallar nasıl karşılıyor?
HAMİŞ:
Gazetecilikte “fikri takip” önemlidir... Bir haber yapıyorsanız, bir iddiada bulunuyorsanız, bir gerçeği faş ettiğinizi düşünüyorsanız, iddianızın ya da haberinizin takipçisi olacaksınız...
Bugün gazetesi, Akçakale gümrük kapısından IŞİD’e silah gönderildiğini belgeledi.
Üzerinde YPG yazan güya zırhlı araçlar...
Havan topu namluları...
Hareket halinde birtakım insanlar...
Gazete, haberini, bu görüntüler (fotoğraflar) eşliğinde verdi.
Bu fotoğraflara bakarak, biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, gümrük kapısını kullanarak, IŞİD’e (asıl ismiyle DAEŞ’e) silah gönderdiğine ikna olacaktık.
Fakat bir şey oldu...
Gazete, bırakın “fikri takip” yapmayı, haberine sahip bile çıkmadı.
Sebebi şu olabilir mi?
Haber yalandı...
Bunu, Bugün gazetesinin “masa başı” ekibi de biliyordu.
Patronaj da biliyordu...
Haberi sündürüp, “Bakın işte, gördünüz mü? Köşeye sıkıştıklarını anladılar, gazetelere operasyon yapıyorlar” diyen ahlaksız müntesipler de biliyordu.
Herkesin yalan olduğunu bildiği bir haberi ısrarla manşete çekmenin amacı şuydu: Paralel örgütün finans kaynağı olduğu iddia edilen holdinge yönelik operasyonu itibarsızlaştırmak, gerçeği karartmak.
Bunu da biliyorlardı...
Nitekim öyle yaptılar: Yalan olduğu herkesin malumu o fotoğrafları gazetelerine yönelik operasyonun gerekçesi olarak sundular ve bu ahlaksızlığı devam ettiriyorlar.
Madem yaptığınız haber birilerini ürküttü, niçin haberinize sahip çıkmıyorsunuz?
Niçin fikri takip yapıp, “Türkiye-DAEŞ işbirliğini” detaylandırmıyorsunuz?
Niçin faş ettiğiniz gerçeklerin üzerine gitmiyorsunuz?
DAEŞ’e gönderildiği öne sürülen zırhlının üzerinde neden bir başka örgütün ismi yazıyor?
İlk bakışta “su borusu” olduğu anlaşılan o borular, nasıl havan topuna dönüşüyor?
Hareket halindeki o insanlar kim?
Haberin üzerinden neredeyse bir hafta geçti. İddianızı destekleyecek bir tek kanıt, işbirliğini doğrulayacak bir tek belge sunamadınız.
Niçin muhteremler, niçin?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.