Bu Bakanları Kim Seçti?
Elbette bugünün mevzusu “seçim bakanları” değil, Dağlıca’dan gelen yürekleri dağlayan haber… Gencecik canlarımızın kalleşçe, alçakça, hunharca katledilmesi...
Onların şehadeti o toprakları bir daha vatan yaptı, sonsuza kadar...
“Terör”e eskiden “tedhiş” derdik. “Dehşet”le aynı kökten ve “dehşet uyandırma”, “yılgınlık verme” demek. Evet biz uzaktan o dehşeti hissediyoruz, fakat yakından çok daha fazla hissedildiğini, halkta yılgınlık meydana getirdiğini tahmin etmek zor değil.
Türkiye’nin bir bölgesinde şehirler, kasabalar bir süredir normal hayatın dışına çıkarıldı. Oralara yuvalanmış silahlı gruplar kendilerini ıspata çalıştı, son kullanma tarihi çoktan geçmiş ideolojilerini dayatmak için çukurlar açarak kendi yönetim bölgesini kurma akıldışılığına saplandı, buna karşı devlet güçleri tabii olarak güvenliği tesis etmek, halkın normal hayata dönmesini sağlamak için tedbirler aldı.
Bütün bunlar olurken terör örgütünün siyasi uzantısı nasıl bir tavır takındı?
HDP, PKK’ya râm olacağına, bölgedeki halka, Kürtlere arka çıksa idi, bugün çok farklı bir konumda olabilirdik.
Böyle olmadığını biliyoruz. İmtihanı kazanmak esas değil, kazandıktan sonra başarmak önemlidir. Bu parti seçim imtihanını geçti, fakat demokrasi imtihanını külliyen kaybetti.
Eş başkanlardan, diğer yetkili yetkisiz isimlere kadar yaptıkları açıklamalara bakarak söylenecek şu: Ülkeye, kardeşliğimize, birliğimize bu sivil görünümlüler PKK’dan daha fazla zarar vermiştir! Ülkenin medyası, siyasi gayri siyasi kuruluşları, terör örgütüne mesafeli durmak gerektiğini iyi biliyorlar. Fakat teröre destek olabilecek tavırlarını bu sivil siyasi uzantı üzerinden gösteriyorlar. Sivil siyasi uzantının Meclis’te milli meselelerdeki aykırı tavrı gerçek bir siyaset sonucu değil. Sıkı sıkıya bağlı olduğu merkezden aldığı işaretle ilişkili. Meclis’teki sekter muhalefet nihayet bakanlar seviyesine yükseldi. Seçim hükümetinin iki bakanı “hıyarı görünce soğan doğrayan” edasıyla açıklama yaptı.
Açıklamanın akıldan, mantıktan, iz’andan ve vicdandan yoksunluğu bu bakanların bugüne kadar nasıl baktıkları, neye baktıkları konusunda tereddüt uyandırdı. Bunlar güya, o partinin içinden seçilmiş olanlar. Yani kendilerine bakanlık teklif edilenler...
Kim seçti bunları?
Bu soruyu sormak durumundayız. Sadece bunu mu? Çözüm sürecini gözü kapalı sürdüren, hep pembe tablolar çizerek üst yönetimi ve kamuoyunu yanıltan bir zamanların bakanlarını, yetkililerini de bilmek ve deftere kaydetmek zorundayız. Ne için? Yarın yeniden listeye alınmaları sözkonusu olduğunda gereğini yapmak için. Bir eski bakan seçim süreci içindeyken çözüm sürecinin askıya alınmasını anlayamadığını açıklamıştı. O eski bakanı bugün Dağlıca’ya göndermeliyiz ve ondan orada bir saatçik nöbet tutma özverisini beklemeliyiz.
Hadi Hürriyet çarpıt! Hadi Özgür gündem zaferini yaz! Dünkü Özgür Gündem’in manşeti “Dağlıca zaferi” olmalı değil miydi? Tek satır yok. Sanki hiçbir şey olmamış! Eğer öğünülecek bir iş yapıyorsanız, bunu açıkça ortaya koyun. Yaptığınız şerefsizlikse, neden bu yolda devam ediyorsunuz, bunu açıklayın.
Bu şerefsizliğin, haysiyetsizliğin siyasi uzantı partinin açıklamasında da yansımaları var. “Hangi üniformayı taşırsa taşısın”mış... Bir ülkede bir üniforma olur. Hiçbir devlet kendisine savaş açmış terör örgütüne resmiyet tanımaz. Nitekim kendini devlet yerine koyan terör örgütü de devletin nizami güçlerinin üniformasını tanımıyor.
Bir de tehdit: “Artık zaman kalmadı.” Demek ki bunlar senaryoya vakıflar, o yüzden bu tonda konuşuyorlar. Devletin, hükümetin yapması gereken, bu senaryoyu her ne pahasına olursa olsun bozmaktır. “Terörle mücadele”yi kapsama alanı dışında tutan, terörist kuruluştan emir ve talimat alan onun safında demektir. İster vekil olsun, ister bakan. Elbette onlarla ilgili de yapılması gerekenler vardır.
Yılmayacağız, dehşete kapılmayacağız; terörü alt edeceğiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.