İpek ailesi ve yayınlar üzerine...
Medya.. Terör.. Duruş... Gülen hareketi... Girilen ittifaklar...
Bugün bu konuları, İpek ailesi ve benim Bugün günlerim ekseninde değerlendirmek istiyorum. Kimbilir, belki bir vicdan sorgulamasının kapısını zorlarım:
İpek Ailesi ile bir hukukum oldu, o hukuku gözetirim. Doğrusu gerek anne Melek İpek Hanım, gerekse Akın İpek hakkında Bugün’de yazdığım dönemlerle ilgili izlenimim olumlu. Ben gazeteden ayrılırken de üzüldüklerini biliyorum.
Medyada yer alan İpek ailesinin ekonomik ilişkilerine dair iddialar ve cevaplar konusunda en azından şu anda söyleyeceğim bir şey yok.
Akın İpek’in Fethullah Gülen’e “Bir tebessümüne servetimi veririm” diyecek ölçüde sevgi beslediği, kendi ifadelerine yansımış bulunuyor. Bu sebeple o harekete destek vermiş olmaları da tabii.
Şu anda Fethullah Gülen hareketi “Terör örgütü” olarak nitelendiği ve “Paralel devlet yapılanması” hüviyetiyle MGK gündemine girdiği için, o yapı ile ilişkinin “terörle ilişki” kapsamında değerlendirilmesi, dolayısıyla İpek ailesinin o yapı ile ilişkisinin bu yönden yargı takibine girmesi söz konusu. Ancak böyle bir takibat var mı bilmiyorum.
Akın İpek’in bir işadamı olarak işin tabiatı gereği kendi şirketleri bünyesinde bir “Paralel Yapı”ya göz yummayacağını düşünebiliriz. Sanırım bu konudaki tavırla tutarlı olarak Gülen hareketine yönelik “Paralel yapı” iddiası karşısında da, Bugün tv’de “Siz paralel misiniz?” sorusuna şu cevabı verdi:
“-Değilim! Benim devlet içerisindeki yapılanmalarla, bir abinin fısıldamasıyla iş yapanlarla ilgim yok.”
Ayrıca, devlet içinde böyle bir yapılanma varsa, onların tasfiyesinin de normal olduğunu ifade etti.
Ancak bundan sonrasında durum karmaşıklaşıyor.
Mesela Gülen hareketinin devlet içinde bir yapılanma oluşturduğu iddiaları karşısında bir kanaat belirtmiyor.
Buna mecbur mu, diye sorulabilir. Tabii ki herhangi bir insanın şu veya bu konuda hükümetle, devletle aynı kanaati paylaşması mecburiyeti yok.
Ancak sade bir insanın böyle bir mecburiyeti olmasa da bir medya patronu iseniz ve sahip olduğunuz medya organları tavır koyuyorsa, sizin ondan kendinizi soyutlamanız, sanki her şey kendi dışınızda cereyan ediyormuş gibi davranmanız mümkün olmaz.
Şöyle bir soru sorayım:
-Şu anda Bugün gazetesi, tv’si, Kanaltürk televizyonu, mesela devletin “Paralel yapı” hassasiyetini önemseyip, Gülen hareketini sorgulayan bir yayın yapsaydı, Akın Bey’in tavrı ne olurdu?
Öyle bir durumda ya Gülen’le ilişkilerini yeniden değerlendirme, ya da yayını sorgulama tavrına girmez miydi?
Şunu anlayabilirim:
Bir medya grubu olarak ülkede şu veya bu gruba yönelik yapılan haksızlıklara karşı çıkabilirsiniz. Bu noktada hak - hukuk, özgürlük duyarlılığı, aldığınız tavrı meşru hale getirebilir.
Ancak, diyelim bir “Paralel yapı” var ve ülkenin güvenlik kurumları bunu hayati bir sorun olarak görüyor. Üstelik, bu yapıya 12 yıl boyunca ülkenin bir çok kaynağını aktaran, bu yapı ile akraba bir siyasi çizgi de “Paralel yapı” tarafından vurulmak istendiği çığlığını atıyor.
Sormak istiyorum:
-Akın Bey, bir defacık olsun önemsemedi mi, Melek Hanım’ın “Kardeş” diye nitelediği siyasi yapının çığlığını? Bir Cemaat yapılanmasının asla girmemesi gereken savaş ortamına dair, Gülen Camiasına yönelik bir tek sözü olamaz mıydı? En azından adeta metamorfoz geçiren Cemaatin geleceği adına dostça bir ikaz sorumluluğu hissetmediler mi?
Bugün’ün genel yayın yönetmeni, “Akın Bey’in gazetenin görsel yapısı ile çok ilgilendiğini” söylemişti bana.
Merak ediyorum, acaba gazetenin görselliği ile bu kadar ilgili iken muhtevasına ilişkin bir değerlendirmesi olmadı mı Akın Bey’in?
Burada bir özel bilgiyi paylaşmak istiyorum:
Ben gazeteden ayrılacağımı bildirince hem Akın Bey aradı, hem Melek Hanım. Gazetenin yayınları üzerinde de konuştuk Melek Hanım ile, o da çok rahatsızdı Bugün’ün o günlerdeki yayınından. Şu söz ona aittir:
-Ben de nefret ediyorum Bugün’ün yayınından.
Evet, bu söz ona aittir.
Bilmiyorum şu anda Melek Hanım ve Akın bey gazetenin, tv’lerin, daha ötede Samanyolu grubunun, Zaman’ın, yılların İslam karşıtı gazete ve televizyonlarıyla aynı paralelde yayın yapmaları karşısında ne düşünüyorlardır?
Gazeteye, tv’lere taşınan simalarla kendi yürekleri arasında bir paralellik görüyorlar mıdır?
Şu terörle mücadeleyi, şehitleri bile “Erdoğan’ı vurabilmek” için kullanma tavrı içlerini yakıyor mudur?
Gülen Camiasının seyir defteri hakkında en küçük bir tereddütleri yok mudur? Böyle durumlarda en azından uyarmak da bir sorumluluk değil midir?
Son söz: Dilerim yazımı kalben okurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.