Olanlar hepimizin gözünün önünde cereyan ediyor. Böyle bir dönemde şu haklıydı, bu haksızdı demenin hiçbir anlamı yok. Cumhuriyet tarihimizin en riskli en netameli dönemlerinden birisini yaşıyoruz. Acımız büyük. Kederliyiz, kahroluyoruz. Yazılarını hiç aksatmayan birisi olarak hayatımda ilk defa elim klavyeye gitmiyor.

Ama bizleri de bu zor zamanda büyük sorumluluk bekliyor. Bu vatana bir borcumuz var. Ölsek de dönmeyeceğiz inşallah. Bağrımıza taş basıp, kan yutup, kızılcık şerbeti içip; bu kutsal vatan için, şehitlerimizin aziz ruhu için üzerimize düşeni yapacağız, çalışacağız, kahpe düşmana fırsat vermeyeceğiz.   

Düşmanlarımız bizi en zayıf olarak addedilen yerden vurmak istiyor: Bölücülük…

Uzunca bir dönem solcu-sağcı diye böldüler. Ardından laik-anti laik. Sonra alevi-sünni ve Kürt-Türk diye sürdürüyorlar zehirli planlarını. 

Oysa ki hepimiz biriz. Etle tırnak gibi. Ortak tarihten, ortak kültürden, ortak gelenekten geldik, aynı kaderi paylaştık. Zaten zor taraf da bu ya… Biz istesek de ayrılamayız, bölünemeyiz, parçalanamayız. Anadolu bu… Bunu bilen şer odakları bu sarmala sokmak istiyor sürekli bizi… Çıkmaz sokağa itip kirli çarkını işletmek istiyor.

Böyle böyle 90 yıl kaybettirdiler bize ve İslam coğrafyasına…

Ne zaman ki kabuklarımızı kırıp dışa açıldık, başımıza bin bir türlü çorap örmeye kalkıştılar. Artık bu tuzağa düşmememiz lazım. Müslüman yılanın deliğinden bir kere ısırılır. 

Önceki gün Cumhurbaşkanımızın Beştepe’deki Külliye’de rektörlere dönük açıklaması tarihi nitelikteydi. Sayın Erdoğan’ın zor zamanlarda kritik çıkışları, önemli adımları  olmuştur. Cumhuriyet mitingleri, gezi vs. kamplaşmalarının yaşandığı dönemde gidilen seçimlerin ardından “balkon konuşmaları” ile toplumun her kesiminin gönül tellerine dokunup birleştirici rol oynamıştır. Başarılı da olmuştur.

Sorumluluğu omuzlarında hisseden Sayın Erdoğan’ın açıklamalarını, yaklaşımını çok önemli buluyorum.

Keza Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da birlik, bütünlük, kardeşlik ile sorumluluk yüklü açıklamaları büyük bir değere sahipti.

Muhalefet partileri ise bugünlerde siyaseti bir yana bırakıp millet ve ülke bütünlüğü için sorumluluk yüklendiler. Acil servisteki hastaya ilaç gibi geldi bu yaklaşım. 

Hem Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, hem de Sayın Devlet Bahçeli’nin zor dönemde tabanlarına hitaben yaptıkları açıklamalar hanelerine artı puan olarak yazılacaktır.  

Tabii sırtını kahpe örgüte yaslayan HDP’yi ayrı tutmak gerekiyor.

Bir Türkiye partisi gibi değil de İsrail partisi gibi davranmaya devam ediyorlar halen.

Etsinler…

Terörden medet uman bütün ihanet çetelerinden, illegal yapılardan, terör örgütlerinden mutlaka hesap sorulacaktır. Ama bugün ama yarın…

Yeter ki serinkanlı olmayı bilelim, kenetlenelim, samimiyeti elden bırakmayalım, devletimizin kolları kanatları altında tavizsiz mücadeleye devam edelim.

Belki bugün belki yarın. Kökü dışarda olan bu hain işbirlikçi örgütlerin kökü kazınacaktır.

Karanlığın en koyu olduğu dönemler, aydınlığın en yakın olduğu dönemlerdir.

Devletimize de, milletimize de güvenimimiz sonsuz.

“Bizi Allah tutmuş kim eder azat” deyip, titreyip kendimize dönersek başaramayacağımız hiçbir mesele, hiçbir zorluk yoktur Allah’ın izniyle… 

Şer güçlerinin bir hesabı varsa 

Allah’ın da bir hesabı vardır.

O, doğrularla beraberdir.

Rabbim birliğimizi bütünlüğümüzü ilelebet bozmasın, şer güçlere fırsat tanımasın.