Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Madem öyle, Erdoğan’ın tuzağına düşmeyin!

Madem öyle, Erdoğan’ın tuzağına düşmeyin!

Malum cemaat dergisinin rezil kapağı da elbette aynı tezi işliyordu: “Erdoğan 400 milletvekili istediği için bu kadar insan ölüyor.”

Erdoğan 400 milletvekili istemeden önce de aynı şeyleri yazıp çiziyorlardı, “Ne yapsak da çözüm sürecini akamete uğratsak, ne yapsak da yeniden çatışma sürecini başlatsak?” diye her türlü melanet senaryosuna balıklama atlıyorlardı. 

Hep böyleydiler...

Birileri dağlara vurmuştu: “Sakın silah bırakmayın” diyordu.

Biricik özelliği Wolfowitz’e mikrofonluk yapmak olan zat, Kürtlerle Türkleri kardeş kılan vasata saldırıyordu.

Doğan Medya Grubu, çözüm sürecini itibarsızlaştırmak için neredeyse şapkadan tavşan çıkarıyordu.

Kürt kanaat önderlerinin “şiddeti tecrit eden” açıklamalarına rağmen bile, bir kısım Beyaz Türk, PKK terörünü “anlayışla” karşılayan yazılar yazıyordu. 

Maksat, sivil siyaseti sıkıştırmaktı...

Demokratik açılımlar bu kesimi mutlu etmedi çünkü.

Olağanüstü Hal’in kaldırılmasından ve “haklar” temelindeki iyileştirmelerden de mutlu olmadılar.

Hep mutsuzdular...

Devlet Kürtçe televizyon kanalı açar. Mutsuz olurlar.

Kürt dili “yasak” olmaktan çıkarılır... Mutsuz olurlar.

Üniversitelerde lisans düzeyinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü açılır... Mutsuz olurlar. 

Kürtçe şarkı söylemenin bile ağır yaptırımlara bağlandığı sol ve sağ hükümetler döneminden, her şeyin rahatlıkla konuşulabildiği, her fikrin kendisine ifade kanalı bulabildiği, sivil hükümet dönemine geçilir... Mutsuz olurlar.

Bu mutsuzlardan biri, “Kürt sorununu çözelim derken, bir Türk sorunu yaratmayalım” demişti.

Hani, HDP’nin (o dönemki BDP’nin) seçim otobüsünde zılgıt çekerken yakalanan hanımefendi.

Bir ara, hükümetin duble yollarla bölgeye şiddet götüreceğini öne sürmüştü. Sıkı PKK’cı bir görüntü veriyordu. Ne zaman ki müzakereler başladı, çözüm umudu belirdi, HDP’nin isteği üzerine İmralı devreye sokuldu, HDP otobüsünden inip “Türkiye Türkleridir” otobüsüne bindi ve “Kürtlere verilen hakların istikbalde bir Türk sorununa yol açacağı” düşüncesini seslendirmeye başladı. Bugünlerde yeniden HDP otobüsünde görüyoruz onu ve hiç şaşırmıyoruz. Aynı otobüsün müdavimleriyle birlikte, bu kez, “Erdoğan’ın 400 milletvekili hırsı terör gailesini başımıza serdi” tezini işliyor ve bu düşünceye taraftarlar bulmaya çalışıyor.

O zaman soralım bu “400”cü taifesine:

Erdoğan istediği için mi Bese Hozat “Devrimci halk savaşı başlamıştır” çağrısı yaptı?

Erdoğan istediği için mi Demirtaş militanlarını sokağa döküp 53 Kürt vatandaşını katlettirdi?

Erdoğan istediği için mi kentler silah deposu haline getirildi?

Erdoğan istediği için mi uykudaki polisler kurşunlandı?

Erdoğan istiyor diye mi yollara mayınlar döşeniyor?

Erdoğan istiyor diye mi insanlar “iç savaşın kanlı cehennemine” çağrılıyor?

Efendim, yeniden çatışma süreci Erdoğan’ın 400 milletvekili hedefine hizmet ediyor. Ne kadar çok şehit gelirse, AKP o kadar oyunu artırır. 400 milletvekili PKK’nın sonu demektir. Bu tuzağa düşmeyelim...

Düşmeyin o zaman.

Erdoğan’ın elindeki (sizin tabirinizle) “savaş oyuncağını” alın.

Birimlerinize, birliklerinize, militanlarınıza “Biraz sakin olun, asker ve polis öldürmeyin, sivilleri taramayın, yol kesmeyin, dağa adam kaldırmayın, haraç toplamayın” çağrısı yapın.

Koşulsuz ateşkes isteyin ve “savaşçılarınızı” silah bırakmaya zorlayın.

Ki, Erdoğan 400 milletvekili hedefine ulaşamasın, PKK da yok olmaktan kurtulsun.

Şu aşamada gerillaya silah 
bıraktıramayız...

Niye?

Sözümüz geçmez.

Sözünüzün geçmeyecekse, ne diye HDP’yi yüksek oy oranıyla parlamentoya 
taşıdınız?

Ne diye insanları terörize ettiniz?

Bu işi “meşru siyaset”le çözemeyecekseniz, nasıl çözeceksiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi