Bu Küfürbazdan Kahraman Yapmayın!
Mürüvvetini gördük. Nihayet gördük. 45 yıl sonra Hasan Cemal’i, Adliye kapısında bekleşen gazetecilere “kahramanca sırıtırken” gördük.
Dün, Çağlayan Adliyesi’ne, ifade vermeye gitmiş...
Rutin bir ifade işlemi... Herkesin, hepimizin başında olan bir iş...
Hakkınızda açılmış bir soruşturma varsa, savcılıktan “tarafınıza” çağrı yapılır. Filanca gün, filanca saatte “teşrifiniz” istenir... Gitmediğinizde çağrı tekrarlanır. İkinci kez icabet etmezseniz (ve de mazeret bildirmezseniz), bu kez polis zoruyla Adliye’ye götürüleceğiniz söylenir.
Siz de icabet edersiniz. Genellikle böyle olur.
Gidersiniz savcılığa, ifadenizi ikmal eder, normal hayatınıza dönersiniz.
Hakkınızdaki soruşturma davaya dönüşürse, bu kez mahkeme süreci başlar. Belirtilen gün ve saatte duruşmada bulunmanız istenir. Duruşmaya gider, savunmanızı yapar, sonra tekrar normal hayatınıza dönersiniz.
Mahkemeden umumiyetle “hürriyeti bağlayıcı” kararlar çıkmaz. Mahkûm olsanız bile, cezaevine tıkılmazsınız. Çok çok, para cezasına çarptırılırsınız. “Hürriyeti bağlayıcı” bir karar çıkması durumunda ise “hakkınızdaki hükmün açıklanması 5 yıllığına” ertelenir. 5 yıl içinde ikinci bir suç işlememeniz gerekir.
Nerden mi biliyorum?
Başımdan geçti de, oradan biliyorum.
Daha önce de yazmıştım. Hakkımda 100’ü aşkın “suç duyurusu”nda bulunuldu. Bunların 30 küsuru “ceza davası”na dönüştü. Yıllarca o Adliye senin, bu Adiye benim dolaşıp durdum. Bir şey olmadı. Daha doğrusu, bir şey çıkmadı. Rahşan Affı’nın da bunda katkısı var, hemen hatırlatayım...
Elan başımda, ikisi Fethullah Gülen tarafından açılmış, 5-6 civarında dava bulunuyor. Ne çıkacak, bilmiyorum. Savcı birkaç kez ifadeye çağırdı, gittim... İlk kez yaşadığım bir durum değil. Mesleğe adımımı attığım andan itibaren, sürekli soruşturmalara muhatap oluyorum, sürekli mahkeme celbi alıyorum. Mesaimin neredeyse önemli bir bölümü il ve ilçe Adliyelerinde geçiyor. Amiyane tabiriyle, şerbetlendim, kaşarlandım.
En son, CHP milletvekili ve kripto cemaatçi Eren Erdem’in açtığı dava için ifade vermiştim. Eren Efendi, bir yazımdan rencide olmuş. Hakkımda yazdığı ve bol hakaret ihtiva eden yazısına uygun bir karşılık verdiğim için bozulmuş. Kalemiyle icabıma bakacağına, mahkemeye koşuyor.
Hasan Cemal’in ifadeye gittiği haberini okuyunca, gülümsedim.
Biraz da kıskandım.
Neredeyse bütün haber mecralarında Hasan Cemal...
Haber kanallarını dolaşıyorum: Hasan Cemal.
İnternet portallarına bakıyorum: Hasan Cemal.
Sosyal medya hesaplarını karıştırıyorum: Hasan Cemal.
İlaveten, “kahramanımızı” Adliye önünde, mikrofonlara konuşurken görüntüleyen yüzlerce, binlerce fotoğraf... “Sonunda daima demokrasiden yana olanlar kazanır” diyor, “Sonunda daima özgürlüğü savunanlar kazanır. Sonunda daima mesleklerinin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunan, bu konuda titizlik gösteren gazeteciler, gazeteci milleti kazanır.”
Bilmeyen, tanımayan da, “demokrasi mücadelesi” verdiği için savcılığa çağrıldığını sanacak. (Demokrasi mücadelesi verilirken Hasan Cemal susuyordu. Ne susması! Darbecilere servis yapıyordu.)
Hemen düzeltiyorum: Hasan Cemal, meslek açısından “yüz kızartıcı suç” sayılan “tahkir ve tezyif” suçunu işlediği için, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği için savcılık karşısına çıkarıldı.
Bugüne kadar hep “steril” ve “güvenli” ortamlarda yazmış. Darbe kışkırtıcılığı yapmış, militarizm güzellemelerinde bulunmuş, “sakın silah bırakmayın” diye terör örgütlerine akıl vermiş, “Paşa beni aradı, dedi ki...” diye başlayan makaleler döşenmiş, bir demokratın işlememesi gerekli ne kadar cürüm varsa, hepsini “hakkıyla” işlemiş ama bir şey olmamış...
İlk kez (45 yıl sonra) bir savcı çıkıp, “Hadi Cumhurbaşkanını eleştiriyorsun. Eleştir tabii... Niye bir de tahkir ve tezyif ediyorsun?” diye soruyor. Hukukun gereğini yerine getiriyor.
Mesele bundan ibarettir.
Durup dururken kahraman yaratmayın bu küfürbaz ve ağzı bozuk adamdan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.