Sandık taşıma: CHP ve MHP’nin derdi ne?
Doğu - Güneydoğu’da bazı ilçelerde sandıkların bir yerde toplanmasına önce HDP karşı çıktı, ardından CHP ve MHP geldi.
HDP’yi anlamak mümkün. Çünkü sandıklar ve seçmenler üzerindeki örgüt ablukası en çok ona yarıyor.
Peki CHP ve MHP’nin derdi ne?
Bence şu:
Bir: Doğu-Güneydoğu’da vatandaş özgürce oy kullanabilirse CHP ve MHP’ye oy gitmeyecek, ama Ak Parti’ye oy gidecek.
İki: HDP’nin oyu azalacak, barajı aşmama riski oluşacak, o da Ak Parti’nin tek başına iktidarına yol açacak.
Öyleyse Ak Parti’nin tek başına iktidarına yol açacak, bu iki partiye hiçbir şey getirmeyecek bir sandık güvenliğini CHP ve MHP neden savunsun? Bu kadar erdem siyaset için fazla değil mi?
İş bu kadar basit ve bu kadar çirkin hesap işi.
Yoksa CHP ve MHP, bölgede, Ak Parti hükümetinin hatası veya değil, çözüm sürecinin oluşturduğu gaflet veya değil, nefes almayı güçleştiren bir güvenlik sorunu olduğunu bilmiyor olabilirler mı?
Bazı sandıklardan çıkan sonuçlar, orada bir acayiplik olduğunu görmeyenlere bile gösterecek çarpıklıkta değil mi?
Cizre’de, Sur’da, Bismil’de ve böyle pek çok ilçede normal bir durum mu var?
Örgütün “Devrimci Halk Savaşı” başlattığını ve bunun için sivil alanları savaş meydanı haline getirdiğini, bazı ilçelerin bu projenin uygulama zemini olarak belirlendiğini sağır sultan duymadı mı?
İktidarda CHP veya MHP olsaydı, diyelim Cizreli bir vatandaş, “Ben örgüt terörü sebebiyle oyumu özgürce kullanamıyorum, bana oyumu özgürce kullanacak bir ortam hazırlayın” diye seslendiğinde o sesi duymazdan mı geleceklerdi?
Diyarbakır-Sur’da evinin önüne hendek kazılan Hüda-Par sempatizanı bir vatandaş oyunu özgürce kullanabilecek mi? Ve bu vatandaşın çığlığı Kılıçdaroğlu’nu hiç mi alakadar etmiyor?
HDP dışındaki partilerin ölümle tehdit edilen sandık görevlileri yok mu?
Eline dürülüp bükülüp sadece HDP kısmı açık bırakılmış seçim pusulası verilen ve kabinde kaç saniye kaldığı gözetlenen vatandaş özgür mü?
Soralım:
Cizre İstanbul’da bir ilçe olsaydı seçim güvenliği konusuna CHP-MHP ve medyanın bir kısmı yine de böyle mi bakarlardı?
Büyük şehirlerde seçim hilesi olur mu diye sivil inisiyatifler oluşturulacak ama Cizre’yi, Sur’u, Yüksekova’yı cehenneme çeviren örgüt terörüne karşı seçim güvenliği çalışması yapılmayacak, bunu akıl ve iz’an kabul eder mi?
AGİT’in temsilcileri gitsinler, Bismil’deki sandık başlarında dursunlar ve insanların seçme özgürlüğünün olup olmadığına tanıklık etsinler.
CHP Genel sekreteri Gürsel Tekin, “Dört partinin temsilcileri olarak gidelim Cizre’ye, sandıkları denetleyelim” diyor, iyi bir fikir, aslında her sandığın başında her partinin gözlemcilerinin bulunabileceği bir ortam hazırlanabilse zaten mesele kalmayacak ama örgüt tarafından insanların çoluğuna çocuğuna yönelik tehditler devreye girdiği için gözlemci bulmak mümkün olmuyor.
Muhalefet “Sandıkların taşındığı yerlerde devlet yok demektir” söylemini çok önemsiyor. Böyle bakarsanız evet, devlet çok daha fazla yerde yok demektir. Bazen bir canavar koca cinayet işlerken devlet yetişemiyor, bazen trafik canavarı devreye girdiğinde, bazen de terör örgütü bir alana el koyduğunda. Buralarda devlet neden yok, konusu ayrıca tartışılabilir, sorumluluklar irdelenebilir ama devleti var kılacak tedbirlerin alınmasına karşı çıkılamaz. Zaten güvenlik operasyonları da devleti her yerde var kılmak içindir.
Ve Yüksek Seçim Kurulu, bir yerde sandığın olmasına, gerekirse başka yere taşınmasına karar veriyorsa, orada vatandaşın oy kullanma özgürlüğünü temin edecek bir devleti var kılmak içindir.
Devlet bazen askerdir, bazen polistir, bazen YSK’dır, yargıdır, bazen mahkemedir, bazen Cumhurbaşkanı, Başbakan, ya da TBMM’dir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.