‘Faşizm’ diyene de bakın hele!
Dün, Sözcü gazetesinin internet sitesinde, hakkımda yüzlerce küfür mesajı yayınlandı... Bunlar edit edilmiş, muhtemeldir ki hukuki denetimden geçmiş mesajlar.
En hafifini söyleyeyim: “Sakalını s...”
Fena halde Kemalist, fena halde çağdaş, fena halde ilerlemeci arkadaşların, kendileri gibi düşünmeyenlere reva gördüğü muamele bu...
Bu gazetenin bir yazarı, Şile’de otelcilik yapan bir zat (ismini de söyleyeyim Mehmet Türker), bir vakitler, bu satırların yazarı hakkında,“İktidarın yalaka köpeği, kemik bulmuş gibi havlıyor” diye gayet terbiyeli bir yazı yazmıştı.
Böyleleriyle, mahkemede bile olsa, yüzleşmeyi zül addediyorum. Elimde kalemim var, icaplarına kendim bakmayı tercih ediyorum ve bakıyorum... Ama Türker’in saldırıları aynı zamanda çalıştığım gazeteye (Yeni Şafak’a) yönelik olduğu için, avukatlar gazete adına dava açtılar...
Ne sonuç çıktı, biliyor musunuz?
Mehmet Türker beraat etti. Yazar eleştiri hakkını kullanmış...
Ben de “eleştiri hakkımı” kullanıp, aynı sözcüklerle mukabelede bulunsam, Mehmet Türker mahkemeye koşacak ve açtığı davayı kazanacak...
Durum (yani matbuat içindeki durumumuz) bu...
İşbu Sözcü gazetesi, jiletçi saldırısına uğrayan Ahmet Hakan Coşkun’la ilgili yazdığım yazıyı, şurasından burasından kırparak ve iyice tanınmaz hale getirerek internet sitesinde yayınlıyor. Yazının altına da “okur yorumu” başlığıyla yüzlerce küfür döşüyor.
Ne yapmam gerek bu adamlar için?
Mahkemeye mi vereyim?
Basın kuruluşlarını, meslektaşları, Avrupa Birliği’ni, Amerika Büyükelçiliği’ni, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kınamaya mı çağırayım?
Hasan Cemal’e “geçmiş olsun” ziyareti mi düzenlettireyim?
Bol miktarda da ölüm tehdidi var elbette... “Sözcü”nün fena halde Kemalist, fena halde çağdaş, fena halde ilerlemeci okurları, istikbalde bana ne yapacaklarını, ne tür bir “ölüm”le (bunlar, işkenceli ölümler oluyor genellikle) öteki tarafa postalayacaklarını anlatıyorlar ballandıra ballandıra... Ve bu adamlar, Hürriyet yazarına yönelik saldırıyı kınıyor: Bir gazeteciye saldırı kabul edilemezmiş... Bir gazeteciye “işkenceli ölüm” kabul edilebiliyor ama...
Dün, “sahte özgürlük kahramanı” Hasan Cemal’in yazdıklarını okudum.
Böyle fırsatları kaçırmaz sahte kahraman.
Star gazetesine bomba konulduğunda sustuğunu hatırlıyorum.
Murat Sancak kurşunlandığında da susmuştu.
Dün, sevimsiz ve tahammülfersa “sükûnetiyle” ortaya çıktı; içinde “kahverengi gömlekliler”, “Hitler”, “faşizm” geçen son derece zavallıca bir yazı yazdı.
Faşizm onları korkutamazmış... Ahmet Hakan Coşkun’la konuşmuş, o da korkmadığını ve “aynı kararlılıkla yola devam edeceğini” bildirmiş.
Hemen söyleyeyim:
Hasan Cemal, Hürriyet yazarına saldırıyı AK Parti’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın organize ettiği inancında... Bunu “açıklıkla” söyleyemediği için, Erdoğan üzerinden analoji yapıyor: “Faşizm işte böyle bir şey...”
Faşizmin ne olduğunu, bütün yazı hayatını faşist cuntacılara servis yaparak geçirmiş bir yazar olarak elbette sen daha iyi bilirsin Hasan Cemal.
Bütün darbeleri destekleyeceksin.
Bütün muhtıralara omuz vereceksin.
Cuntacı generallere “erketelik” yapacaksın.
Sonra da, utanmadan, “Ahmet Hakan’a saldırı... Faşizm işte böyle bir şey” diye yazılar yazacaksın.
Faşizm böyle bir şey değil...
Psikopat saldırısından ve jiletçi dayağından faşizm çıkmaz.
Faşizm şöyle bir şey:
Bir sabah uyanıyorsun, imza hanesinde “Hasan Cemal” yazan bir yazıyla karşılaşıyorsun. Hasan Cemal, yazısında, “üst düzey bir general”e atıf yaparak, TBMM’den çıkmış meşru hükümeti darbeyle korkutuyor. Hızını alamıyor, “Sonu Menderes gibi olacak” diyerek seçimle gelmiş Başbakan’a yağlı urganı gösteriyor.
Faşizm işte böyle bir şey Hasan Cemal ve senin yazı hayatın hep bu kolpalarla geçti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.