Seküler Güçler ve Kürtler!
Unutuyoruz...
Hele zamanın çok hızlı aktığı dönemlerde hafızamız zayıflıyor.
O yüzden sık sık yakın geçmişe dönüp bakmak gerek.
Mesela...
Başörtülü kadın görünce HDP'lileri çılgına döndüren mekanizmayı ve o mekanizmayı harekete geçiren karanlığı anlamak için aklımıza sadece IŞİD geliyorsa...
Diyarbakır Yenişehir belediyesinin afişlerinin arkasındaki pervasızlığı anlamak için sadeceörgütün Marksist köklerine başvuruyorsak...
Yanlış yapıyoruz.
O kadar "refleksif" değil bu işler.
Öyle rasgele eylemler ve güncel tercihler değiller.
Şimdi dönüp 27 Mayıs 2007'de Radikal gazetesinde Aysel Tuğluk'un yazdıklarına bakın.
O sırada DTP Eşbaşkanı olan Tuğluk "seküler güçleri ve Kemalist aydınları Kürtlerle birleşmek için göreve" çağırmıştı.
Milli bütünlüğü savunur gözüken cümlelerin ve "ölümsüz lider Mustafa Kemal" övgülerinin arasından yeni bir ittifakın şekillendirilmeye çalışıldığı görülüyordu.
Hatırlatayım...
O tarihte ülkenin her yanında Cumhuriyet mitingleri yapılıyordu.
Sonra olaylar farklı gelişti.
Barış ve çözüm süreci konusunda kimsenin hayalini bile kurmaya cesaret edemediği gelişmeler oldu.
Ulusalcı, seküler, "beyaz" kesimler bu gelişmelere öfkeyle baktılar.
Böylece Tuğluk'un dile getirdiği stratejik plan örgüt ve iç/dış destekçileri tarafından rafa kaldırıldı.
Fakat 2013 Nevrozunda Öcalan'ın mektubundaki "modernitenin insanlık dışı etnik imalatları" ve "İslam bayrağı altında ortak yaşam" vurguları havanın dönmesine yol açtı.
Cihangir'le Kandil'in, Brüksel'le Washington'un huzuru aynı anda kaçıverdi.
Ne yapıp edip 2007'nin planı raftan indirilmeliydi.
Bugün samimiyetsizce "barış" kavramını ağzına sakız edenler çözüm sürecine tavır almaya başladılar. Kandil'e gidip "sakın barışmayın!" diye akıl verenler çıktı.
Dönüşüm hızlı oldu ve bir yıl sonra, yani 2014'te Aysel Tuğluk tekrar sahnede belirdi ve baklayı ağzından çıkardı:
"Seküler güçler gericiliğe karşı hızla sorumluluk almalıdır."
Bunları niye anlattım?
Bazen şaşırdığımız oluyor hani...
Dolmuşta yanına bir Kürt oturur mu diye tedirgin olanlar; fabrikasına Kürt işçi almayan işverenler Demirtaş'ın sazına sözüne bayılmaya başlayınca ağzımız açık kalıyor ya...
Birdenbire olmuyor hiçbir şey. Gelecek uzun sürüyor ve geçmiş boyunca uzun uzun kurgulanıyor.
Peki ne yapmalı?
Uyanık olmalı.
Güncel olanı sadece "bugünün işi" sanmamalı.
Hafızayı sık çalıştırmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.