Kin ve nefret okumaları
Bir yazı şöyle bitiyor: “Ahmet Bey: Bütün bunlar bir tarafa yazılıyor.”
Bir başkası ise “Bundan böyle, gözüm ve kulağım sende olacak!” dedikten sonra “suratıma Kürdistan tokadı indireceği”nden söz ediyor.
İlki Ümit Kıvanç imzasını taşıyor, ikincisi ise Kadir Amaç’a ait. Ümit Kıvanç, “Riya Tabirleri” isimli kendi blogunda 16 Ekim’de yazmış, Kadir Amaç PKK yanlısı bir sitenin yazarı. Onun yazısı tam bir kusmuk.
Tehditte buluşmuşlar.
Ümit Kıvanç’ı bugüne kadar hiç okuduğumu hatırlamıyorum. Bir ara Taraf’ta yazıyordu, bakıp geçiyordum. Bu yazısından da 20 Ekim’de T24’te dolaşırken haberdar oldum.
T24’te yazı “Ümit Kıvanç: Ahmet Taşgetiren Kürt kıyımına taş döşüyor” başlığı ile verilmiş. Blogtaki başlık daha vahşi: “Taşgetiren’in ‘katli vaciptir’ yazısı.”
Yazıyı okudum, doğrusu insanların okuduklarından ne anladıkları ya da anlamadıklarına göre zeka seviyeleri ölçülüyor olsa, benim yazıma böyle bir yorum getirmenin sadece zeka sığlığına işaret olacağı kanaatine varırdım.
Kıvanç, benim Star’daki 15 ekim tarihli “Yoldaşlar moldaşlar” başlıklı yazımı değerlendiriyor ve ondan benim “Kürtlerin katli vaciptir” gibi bir kanaat belirttiğime dair sonuç çıkarıyor.
Ne demişim o yazıda: “Sol, Kürtleri taşıyıcı anne olarak kullanmak istiyor” demişim. “Kürtler var, Kürtler var, iş, içindeki cevherin niteliğinde” demişim. Bir kısım Kürd’ün bu zihniyetle enfekte olduğunu söylemişim.
Neresinde bunların “Kürtlerin katli vaciptir” görüşü? Nerede “Kürt kıyımına taş döşemek?”
“Kürtler var Kürtler var” sözü bin türlü çeşitlenemez mi? Müslümanlar var Müslümanlar var, Batılılar var, Batılılar var, Sol var Sol var... Bunu dediğinizde birilerini yok etmek mi istiyor olacaksınız? Kaldı ki Kürtler’in önemli bir kısmı PKK’nın Kürtlere ihanet ettiğini düşünüyor. Tersinden bakıldığında da PKK-HDP cenahı, kendilerine destek vermeyen Kürtleri Kürt saymıyor. Bu durumda PKK’nın dönüştürdüğü Kürtlerin asimile edilmiş Kürt sayılması neden yanlış olsun? PKK’nın Kürt saymadığı Kürtler’e ne yaptığını da yaşadığımız şu birkaç on yıl içinde binlerce kere görmüş bulunuyoruz. Ve ben “PKK’nın en büyük zulmü Kürtler’e yaptığını” ifade ederek geldim bugüne kadar. Ve ben, devletin Kürtler’e karşı politikalarının, devlet eksenli yargısız infazların kabul edilemezliğini vurgulayarak geldim.
Kıvanç’ın yazısına yeniden dönersek...
Ben Sol’la ilişkiyi bir tür “enfekte olmak” olarak nitelemişim, “PKK ile Kürtler arasında kan uyumu olmaması”ndan bahsetmişim, “Kürtler bu yabancı organı bünyelerinden atacak” demişim... Ümit Kıvanç bunlardan “kanı bozuk”u, “Tipik iç savaş-soykırım jargonu”nu çıkarmış. Vallahi “kanı bozuk” gibi tanımlamalar da bana yabancı “iç savaş-soykırım jargonları” da. Düşünce planında ifade ettiğim şeyleri götürüp, böyle şiddet bağlamına eklemlemek, gerçekten bir anlama boyutunu sergiliyorsa, yukarda yaptığım zeka seviyesi değerlendirmesi aklıma gelir, öyle değil de, kasti bir çarpıtma ile karşı karşıya isek, o da ayrı bir psikolojik problemin ifadesi olmalıdır.
Yazısının başında benimle ilgili “Ahmet Taşgetiren’i Türk İslâmcı camiasının aklı başında, efendi, ölçülü insanlarından biri olarak tanımıştık.” ifadesini kullanıyor. Sonra ne olmuş? “...arenalarda matador yardımcısı” olmuşum, “militan propagandacı elbisesinin içine girmeye çabalamışım”, “içimde zehir biriktirmişim...”
Yoo, bende bir şey olmadı. Benim yüreğim aynı yerde duruyor. Kıvanç ve benzerleri kendi yüreklerine baksınlar. Gördüklerini, okuduklarını kin ve nefret kazanında kaynatıp makine başına oturuyor olmanın ürünleri olmasın bu tür yazılar...
Bir de “Ahmet Bey: Bütün bunlar bir tarafa yazılıyor.” derken, PKK’nın “Yüzümde Kürdistan tokadı patlatacak” kalemşorları ile nasıl içiçe geçtiklerine baksınlar. Bir de bizde “Dinime dahleyleyen bari müselman olsa” diye bir söz var. Oradan hareketle, kıyımdan, katilden bahsedenler bari yüreklerinde birilerini biçme duygusu yaşamasalar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.