Mücahit nefsiyle cihat edendir
İcabında mangalda kül bırakmıyorsunuz ama sabah namazını yatakta kaçırıyorsunuz. Böyle mücahit olmaz. Mücahitlik özellikle bu zor zamanda nefsiyle cihat edip İslam’ın bütün emir ve yasaklarına riayet etmekle olur.
İsviçre’de çarşaf referandumu yapacaklarmış. Çarşafı kadınların giymesi serbest mi olsun, yasak mı olsun diye. Oradaki bizim cemaatlerden çarşaflılar çok üzgün haldeler. Oralarda da cemaatlerimiz var. Ben İsviçre’ye kaç defa sohbete gittim. Ramazanlarda falan milleti topluyorduk. Allahım sen onlara yardım eyle. Çarşaflarına, örtülerine, tesettürlerine, İslam kıyafetlerine, cübbeye, sarığa, sakala dokunulmasına müsaade eyleme ya Rabbi.!
BİR YERDEN DİNİNİ KAÇIRMAK
Hicret niye lazım işte? Eğer bir yerde İslam’ı yaşamak yasak oluyorsa oradan İslam’ı yaşayabileceğin yere gitmen farzdır. “Bir yerden bir yere dinini kaçıran, diniyle kaçan karış adım atsa cenneti kendine vacip eder” buyruluyor.
“Çoluk, çocuğum gâvur olacak burada ne yapayım?” deyip Müslüman bir yere gidiyor. Efendi Hazretlerimiz “Sen evden televizyonu kaldıramadın veya kötü programlar, diziler izlenmesine engel olamadın ama İslam’a, şeriata muhalif bir yayın varken sen onların izlendiği odadan, o yayını görmeyeceğin ve duymayacağın başka bir odaya bir iki adım atarak geçsen hicrettir” derdi.
NEFSİNİ DİNLEMEZSEN CİHADI KAZANIRSIN
Mücahit kimdir? Mücahit kuru kuruya pehlivanlık yapan değildir. Mücahit nefsiyle cihat edendir. İcabında mangalda kül bırakmıyorsun ama sabah namazını yatakta kaçırıyorsun. Böyle mücahit olmaz. Hani “Eski çamlar bardak oldu” diyorlar ya o hesap. “Mücahitler, müteahhit oldu, ondan sonra her şeye müsait oldu” diyorlar.
Mücahit nefsiyle cihat edip İslam’ın bütün emir, yasaklarına riayet edendir. Hele ki bu zor zamanda. Hadis-i şerif mücahit budur diyor. Nefsin sana “Sabah namazında yat” diyor. Sen onu kaldırabilirsen cihadı kazandın işte. “Sakal bırakma” diyor. Sen bıraktın, sünnete ittiba ettin, haramdan kurtuldun ve kazandın. Kolay işler değil ki bunlar. İslam nişanları zor oldu.
HİCRETİN KAPSAMA ALANLARI
Muhacir kimdir? “Muhacir Allah’ın yasaklarını terk edendir” buyruluyor. Sen bir haramı terk ettiğin anda hicret ettin işte. Hicretin bugünkü kapsama alanlarını da ihmal etmeyelim. Bir Eminönü müftüsü vardı, Efendi Hazretlerine çok gelirdi. Mübarek bir zattı. Bulgaristan muhaciriydi. Bir kere Efendi Hazretleri ile ona gitmiştik.
Bulgaristan’daki Türklerin isimlerini falan hep değiştirmeye kalktılar, mezar taşlarından falan sildiler ya o dönem. Orada otururken “Bizim eski akrabalardan geldiler. Yatırdım, misafir ettim. Neyse Cuma günü ezan okunduğunda ‘Hadi abdest al namaza gidelim’ dediğimde ‘Bana ne namazdan’ dedi. Ben de ‘Bana ne senden o zaman. Hadi çık, nereye gidersen git’ dedim” demişti.
Yani geldin ama niye geldin? Senin “Orada Cuma kılamıyorum” diyerek buraya gelmen lazım. Buraya ah ezanlar, ah camiler, ah namaz, ah din diye hicret etmen lazım. Sen “Bana ne namazdan” dedikten sonra senin muhacirliğin mi olur arkadaş!
BİR ODADAN DİĞER ODAYA
Mücahit nefsiyle cihat edip yenendir, muhacir haramları terk edendir. Efendi Hazretleri’nin manası ne kadar güzel. “Şeriata uymayan programlardan kaçmak için odanı değiştirsen, ‘Kapatın’ diyorsun kapatmıyor. Öyle de bir gücün olmadığı noktada ‘Ben bunları nasıl seyredeyim. Şeriatsız bir program bu. Günahlarla dolu bir yayın’ deyip öbür odaya geçse cenneti vacib eder” diyor. Çünkü hadis-i şerif “Dinini bir yerden bir yere bir karış da olsa kaçırırsa…” diyor.
ALLAH FIRSAT VERMESİN
İlk hicret eden “Rabbime muhacir çıktım” diyen İbrahim (Aleyhisselam)dır. Onun için İbrahim (Aleyhisselam) ile Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in cennette komşusu olur. Niye komşusu olur? Muhacirlik vasfından dolayı.
Ve bu muhacirlik içinde 500-1000 km falan gidip, memleket değiştirmek de gerekmiyor.
Haram ve günah işlenen ortamı Allah için terk edebilmek dahi bugün hicrettir.
Onun için İsviçre’de de inşallah Rabbim müsaade etmez, İslam nişanları yasaklanmaz.
Ama bunu yasaklayıp “Başını açacaksın” dendiği anda “Benim orada tıkırım yerinde, tuzum kuru” demeyeceksin.
O günahlara düşmemek için, hanımının, kızının başını açık dolaştırmamak için bunları serbest olduğu yerlere geçmek gerekecek. İnşallah Avrupa bu duruma dönmez.
Çünkü orada dolu Müslüman kardeşlerimiz var. Aileleri çarşaflı, kapalı, mütesettire vaziyette. Zor olur tesettür yasak olursa. Bir de bu Avrupa ülkeleri bulaşıcı gibi birisi yapınca öbürü de başlıyor. Yönetimlerine Allah fırsat vermesin. Allah Müslümanlara bu zulmü reva görmesin.
SEVDiGiNiZi ALLÂH iCiN SEViN
Elli dört farzdan on sekizincisi “Sevdiğini Allâh için sevmek, düşmanlık ettiğine de Allâh için düşmanlık etmek”tir. Çünkü Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allâh-u Teâlâ’ya ve kıyâmete îmân eden bir kavmi, Allâh-u Teâlâ’ya ve Rasûlüne muhâlefet edeni sever bir halde bulamazsın.” (Mücâdele Sûresi:22) yâni hâlis mümin olanlar, Allâh’a ve Rasûlüne muhâlefet edenleri sevmezler.
YÜZLERİ NURLU KİMSELER
Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Arş’ın etrafında nurdan minberler gördüm, üzerlerinde öyle kimseler var ki elbiseleri nur, yüzleri nur idi. Hâlbuki peygamber ve şehit değildiler fakat peygamberler ve şehitler onlara gıpta ediyorlardı.”
Orada bulunanlar: “Yâ Rasûlallah! Onları bize anlat da bilelim kimlerdir?” dediklerinde:
“Onlar Allâh rızası için birbirine muhabbet edenler ve Allâh rızası için birbirini ziyaret edenler ve Allâh için birbirinin meclislerinde hazır olanlardır” diye vasf ve tarif buyurmuşlardır. (Salâhî Efendi, Ellidört farz şerhi, sh:21)
ALLAH İÇİN DÜŞMANLIK
Hazreti Mûsâ (Aleyhisselâm) a âlemlerin Rabbi tarafından: “Ey Mûsâ! Benim için hiçbir amel işledin mi?” diye vahyolunmuştur.
Hazreti Mûsâ da: “İlâhî! Senin için namaz kıldım, Senin için oruç tuttum, Senin için sadaka verdim, Senin için Seni zikrettim.” demiştir.
Hazreti Hakk Celle ve Alâ: “Namaz senin burhânındır, oruç senin kalkanındır, sadaka senin başın üzerine sayibanındır (gölgendir), zikir senin için nurdur. Artık hangi ameli Benim için işledin?” buyurmuştur.
Hazreti Mûsâ da: “Bana bir amel göster ki o amel ancak Senin için olsun.” demiş, Allâh-u Teâlâ ise: “Ey Mûsâ! Hiç bir dosta, Benim için dostluk ettin mi ve hiç bir düşmana Benim için düşmanlık ettin mi?” buyurmuştur. (Salâhî Efendi, Ellidört farz şerhi, sh:21)
Artık Hazreti Mûsâ (Aleyhisselâm) bu kelamdan anlamış ki Allâh-u Teâlâ’ya amellerin en sevgilisi Allâh için sevmek ve Allâh için buğzetmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.