‘Yollar Türkleri Özleyecektir”
100 yıl önceki İlmi Heyet’in izinden Çanakkale yollarına düştük. Yolculuk esnasında Mahmut Dugaym ve Esma Çamlı Helvani gibi dedeleri Çanakkale gazisi olmuş torunlarla tanıştık ve torunlarının dilinden gazilerin hikayelerini dinledik. Mahmut Dugaym beyin dedesi bilahare Irak cephelerinden Şuaybiye muharebesinde şehit düşüyor. Esma Çamlı Helvani’nin büyük amcası (dedesinin kardeşi) Mehmet Selim Çamlı Çanakkale’den sonra Romanya’da; Dobruca cephesinde de savaşmış ve bu savaşlarda şehit düşmüş. Dedesi Osman Selim Çamlı ise Şuaybiye muharebesinden sonra Beyrut’a dönüyor ve uzun yıllar şimdi başbakanlık konutu olarak kullanılan Saray’da adliye teşkilatında memur olarak çalışıyor. Büyük amcası Mehmet Selim Çamlı ise Dobruca veya Romanya’da hakkın rahmetine kavuşuyor. Fransız dili ve edebiyatı profesörü olan Esma hanım iki soyadını birden taşıyor. Dedesinden yadigar olarak Çamlı lakabını taşırken diğer Arap dedesinden de Helvani lakabını tevarüs ediyor. Çamlı Bulgaristan sınırında bir ecdat köyü. Dedesinin çok vakur birisi olduğunu ve hiç gülmediğini ve daime Türk töresi ve seciyesini anlattığını ve hatırlattığını ifade ediyor. Hatta kendisine ‘ Türk kanı taşıyan birisi olarak çok vakur olmalısın ve asaletini muhafaza etmeli, davranışlarında ölçüyü gözetmelisin’ dediğini ve bu yönde tembihlerde, telkinlerde bulunduğunu aktarıyor. Türkler onca diyarda asaletleriyle ve edepleriyle hatırlanmaktadır. Türklere hafiflikler reva görülmemekte ve yakıştırılamamaktadır.
Elbette Türk töre ve İslami ananeyi muhafaza edemediğimizden dolayı bu vakur hali üzerimizde taşıyamıyoruz. Ben de böyle bir vakıanın şahitlerindenim. Şam’da özellikle Türkler için açılan ve ilk talebeleri de Türkler olan Fethülislam Medresesinin idareci ve hocalarından Hüsameddin Ferfur elimde Nasirüddin Elbani’nin, ‘Sıfatu Salatinnebiy/ Peygamberimizin Namazının Sıfatı’ adlı eserini görünce ona taraftar olduğumu zannederek bana çıkışmış, ecdada saygı ve hürmette Türk ulemasını örnek ve model olarak göstermişti. Türklerin ve Türk ulemasının hazreti Peygambere çok saygılı olduklarını ve benim de onların izinden gitmem ve yolunu takip etmem gerektiğini telkin etmişti. Gerçekten de Türkler sadece muharebede efsane değil aynı zamanda kibarlıkta ve yüksek seciyede de nam salmışlar ve tarihe ad ve yad bırakmışlardır. Roma gibi, büyüklükleri, askerlikten veya kaba güç kullanmalarından değil kibarlıklarından ve asaletlerinden ileri geliyor. Elbette şimdi o yüksek Türk seciyesini ve bu seciye ile meşbu bulunan Türk nesillerini göremiyoruz! Hem biz hem de insanlık mahrum. Bunun nedenini elbette anane ve geleneklerimizden kopmakta aramalıyız. Dostlarımız bizim faziletimizi tasdik ediyor. Osmanlı büyük çapta Türklerle kaim olsa da onun şemsiyesi altında yaşayan sair milletler de bir nevi Osmanlı idiler. Dolayısıyla bize dedelerimizin yolunu göstermeleri, bizi onunla ikaz etmeleri tabiidir. Bununla birlikte kadim ortağımız lakin bilahare hasmımız haline gelen Sırplar gibi Hıristiyan tebaa da aynı yüksek seciyeleri bize yakıştırmaktadırlar. Bu nedenle de “el fadlu ma şehidet bihi’l a’da/Fazilet odur ki; düşmanlar dahi onu tasdik etsin.” Denilmiştir!
Kafilemizde bir de türkolog bulunuyordu. Prizren’den gelerek kafilemize katılan prof. Dr. Nimetullah Hafız gerçekten de kibar mihmanlardan birisiydi. İlgi alanlarından birisi de elbette hatırattır. Yolculuk boyunca kaynaştık ve bu kaynaşma vesilesiyle bana yayınladığı ve kaleme aldığı bir hatırat kitabını takdim etti. Bu kitap Osmanlı’nın girdiği ve bir daha çıkamadığı savaşlar silsilesinin ilkine dairdi. Şükrü Dilege hayatı ve eserleri ‘ devr-i hayatım’ ve ‘Balkan Harbi ve Harbi Umumi’ adlı çalışmasını büyük bir zarafet örneği göstererek bana da takdim etti. Kapaktaki bir Sırp atasözü veya anonim şiiri çarpıcıydı. Söylemek istediklerimizi somutlaştırıyor: ‘ Yollar Türkleri Özleyecektir…” Bu özlem aynı zamanda arayacaktır manasına gelir.
Gerçekten de Batı’dan gelen rüzgarlar milliyetçi akımlar oluşturur ve bu rüzgarlar Osmanlı’yı darmadağın eder. Daha sonra Yugoslavya deneyimleri yaşanır ve karşılıklı ahmaklıklar bu bağları da köreltir, koparır. Şimdi ise Balkan milletleri eski birliklerini özlemektedir. Farklı dokuları bir araya getiren birlikleri aramaktadır. Irkçılık onları yalnızlaştırmıştır ve AB kapısında yalnızlıklarını giderecek birlikleri dilenmektedirler. Lakin AB de mikro milliyetçiliklere çözüm değildir. Belçika, İspanya ve İngiltere’de hala ayrılık türküleri çalınmaktadır. Kafilemizde tarihçi bir Boşnak ile Nimetullah Hafız Yugoslavya kalıntısı ortak diller üzerinden anlaşıyorlardı. En acısı şimdi Kosova’dan ve meşhed-i Hüdavendigar’dan Makedonya’ya geçişlerin pasaport ile gerçekleşmesi. Eskiden ise bir köyden diğerine geçer gibi elini kolunu sallayarak bir bölgeden diğerine geçiliyordu. Milliyetçilik nefreti milletleri darmadağın etti. Acaba Kürtler ibret alır mı? Herkes elbirliği ile yıktığı eskiyi arıyor. Demek ki, anonim Sırp atasözü veya şiiri bugünlerin idrakiyle söylenmiştir: Yollar Türkleri özleyecektir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.