Solcu olmak istiyorum, olamıyorum. Niye?
Önceki gün, bir televizyon kanalında, çok değerli Muharrem İnce’yi izledim.
Muharrem Bey, CHP genel başkanlığına aday.
Kendince gerekçeler öne sürerek, Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu söylüyor. Bunlar, benim de katıldığım gerekçeler. Evet, Kılıçdaroğlu başarısız olmuştur. Bunu göstermek için bin dereden su getirmeye, milimetrik hesaplar yapmaya gerek yok. Her şey ortada... Kılıçdaroğlu, Gandi dolduruşuyla ve büyük bir medya desteğiyle CHP genel başkanlığına getirildi. Girdiği ilk seçimde, Baykal’ın aldığı oy oranının gerisine düştü. O günden beri düşüyor...
En son, yanlış hatırlamıyorsam, “Yüzde 40’ın altına düşersem, koltuğu bırakırım” demişti. Yüzde 25’in altını gördü, koltuğu bırakmadı.
Muharrem Bey’e sonra döneceğim... Yeri gelmişken, müddei arkadaşlarla ilgili tespitlerimi (ihtirazi kayıtlarımı) paylaşmak istiyorum.
Kemal Bey, bir değil, iki kez söz vermişti. İlkinde, “Başarısız olursam istifa ederim” şerhini düşmüştü, ikincisinde yüzde 40’ın altını göstermişti.
İstifa etmedi.
Koray Çalışkan, “AK Parti yüzde 47 alsın, metodoloji bilen bir öğretim üyesi olarak istifa ederim” demişti. Ak Parti yüzde 50’ye dayandı, Koray Çalışkan istifa etmedi.
Muhterem Aydın Doğan, bir iddialaşma üzerine, “İspatlarsanız, kendimi Taksim’de asarım” demişti.
İspatladılar, kendini asmadı.
Gün geçti, devran döndü, aynı Aydın Doğan bir kez daha sahneye çıktı ve yine bir iddialaşma üzerine, “İspatlayın... Bu kez gerçekten de kendimi Taksim’de asacağım” dedi.
İspatladılar, yine asmadı.
Değerli Yalova milletvekili Muharrem İnce, “AKP kazanırsa, bu işi bırakırım. Gider kitap okurum, tavuk yetiştiririm” dedi. AK Parti kazandı, bu işi bırakmadı. Bilakis daha da asıldı.
Önceki gün, bir televizyon kanalında izledim.
Biz, tavuk yetiştirmenin inceliklerini beklerken, Muharrem Bey tuttu, genel başkanlığa “getirildiğinde” bize nasıl bir CHP ve Türkiye armağan edeceğini anlattı.
Eski şedit tavrından eser yoktu. Olabildiğince ılıman ve yapıcıydı. Eskiden olsa, “İktidara geldiğimizde Yüce Divan’a otobüs seferleri düzenleyeceğiz, tüm yandaşlardan hesap soracağız” der, “doğrudan tehdit” yolunu seçerdi.
Eski Muharrem İnce’den eser kalmamış. Durulmuş, olgunlaşmış ve toleransı bir adam olmuş.
Mesela, konuşmasının bir yerinde, “bidon kafa” gibi benzetmelerden yana olmadığını, bu türden nitelemelerin halkı aşağılamak anlamına geleceğini söyledi ki, bunu Muharrem İnce’den duymak sevindiriciydi.
Başka sevindirici şeyler de söyledi elbette... Dediğim gibi, olabildiğince ılıman ve yapıcıydı... Ama bir yerde su koyuverdi. Daha doğrusu, ne dediğini (Muharrem İnce gibi entelektüellerin anlayacağı ifadeyle söylersek) neyi “imlediğini” anlayamadım.
Şuna benzer şeyler söyledi: “Kimse bizim entelektüel derinliğimizi ölçmesin. Onlar (AK Parti’ye oy verenleri kastediyor) 15 yıldır kitap okuyor, biz solcular 100 yıldır okuyoruz.”
Muharrem Bey, solculukla “okumak” arasında irtibat kuruyor. Daha çok okuyanların, daha solcu olacaklarını düşünüyor. Bir tarihte, Hurşit Güneş de benzeri laflar ediyordu; “Daha çok okuyan ve daha eğitilmiş kitleler CHP’yi tercih edecekleri için...” türünden cümleler kuruyordu. Şunu demek istiyordu: “Önce halkı eğitelim, CHP’ye oy verecek kıvama getirelim. Sonra nasılsa iktidarız...”
Okumakla “solculuk” (daraltarak söylersek CHP’lilik) arasında irtibat kuran Muharrem İnce en son hangi kitabı okudu, bilmiyorum ama 54 yıllık hayatının neredeyse 40 yılı okumakla geçmiş bir müptedi olarak bir türlü solcu olamadım. Olamıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu, en son “İnce Memed”i okuduğunu söylüyordu. 70’li yıllarda, öğrenciyken okumuş... Ve solcu olmuş... Ben İnce Memed’le birlikte bütün Yaşar Kemal külliyatını devirdim... En ağır, en sofistike, “deneysel”in tillahı sayılacak en kazık metinleri okudum. Bir türlü solcu olamadım.
Belki de nasip işidir, bilmiyorum.
Muharrem İnce, “100 yıldır okuyan” bir siyasal geleneğin temsilcisi olarak, bize solculuğu nasıl başaracağımızı anlatabilir mi? Lütfen!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.