Kemal Bey’in Tuhaf Arkadaşları
Kurtuluş Tayiz sosyal medya hesabından paylaşınca haberdar oldum.
Kemal Kılıçdaroğlu, hendek kazıp mayın döşeyen PKK militanlarına seslenirken şöyle demiş: “Hendek kuran arkadaşlar, Tahir Elçi’yi seviyorsanız o barikatları derhal kaldırın.”
Tahir Elçi’yi sevdikleri kanaatinde değilim.
Sevmezler...
PKK’yı eleştiren, açıkça PKK’sız bir hayatı arzuladığını söyleyen birini niye sevsinler ki? (“PKK terör örgütü değildir” sözünün hangi saikle söylendiğini merak edenler, Tahir Elçi’nin yayınlanmayan son röportajına bakabilirler Tahir Elçi, PKK’nın hoşlanmayacağı bütün gerçekleri peş peşe sıralamış. “Hendek siyaseti”nin çok yanlış olduğunu söylemiş. Elbette sevmeyecekler...)
Fakat ben, Kılıçdaroğlu’nun “arkadaşlar” ifadesine takıldım.
Bunu bir “ikrar” ya da “itiraf” saymıyorum.
Öküzün altında buzağı da aramıyorum.
Bir ifadeden ya da hitaptan yola çıkarak, bir “yargı” oluşturmaya da çalışmıyorum.
Peki, ne yapmaya çalışıyorum?
Bir zihniyeti, bir zihniyetten türeyen bakışı anlamaya çalışıyorum.
Ki, oldukça toleranslı bir “bakış” bu.
Bazen ifade biçiminiz ele verir sizi... Sözcük tercihleriniz bilinçaltınızı ortaya serer... “Arkadaşlar” hitabı bunun tipik örneği. Çokça anlayış barındıran bir ifade bu... Çok mu abartıyorum bilmiyorum ama “hendek kurmak” ifadesi de aynı şekilde... “Kurmak” dediğiniz zaman, yapılan işe farklı bir anlam yüklemiş oluyorsunuz. “Olumlu” bir eylemi anlatan bir ifade bu; “inşa etmek”, “meydana getirmek” gibi... Evet, belki fazla abartıyorum ama “hendek kazmak” denseymiş, daha doğru olacakmış gibi geliyor bana. Hendek, sonuçta, “kazılarak” elde edilen bir menfez...
Burada sözcük seçiminin, bilinçli bir tercihin ürünü olmadığı söylenebilir... Mümkündür... En fazla, “Türkçenin yanlış kullanımı” der, geçersiniz.
Fakat geçemiyoruz.
Kurulan (“arkadaşlar” tarafından inşa edilen) hendek gerçekliğinden sonra, “barikat” gerçekliğiyle karşılaşıyoruz ve “Bu kadar bilinçaltı da fazla olmuyor mu birader?” demekten kendimizi alamıyoruz.
Eli roketatarlı, yüzü maskeli “gençler” sağa-sola hendekler kazıyorlar, yola mayın döşüyorlar, uzun menzilli silahlarla asker-polis öldürüyorlar... Ortada böyle bir gerçeklik varken, Kemal Bey terör faaliyetini kolaylaştıran hendek-menfez çalışmalarını “barikat” sözcüğüyle yumuşatıyor.
Barikatmış... Tahir Elçi’yi seviyorlarsa, o barikatları derhal kaldırmalıymışlar.
Hangi işgalci güce, hangi “müstevli ordusuna” karşı kurulmuş o barikatlar? O barikatları tutan eli silahlı kişilerin vasfı nedir? “Arkadaş” olmaları mı?
Kemal Bey yol açtığı “lapsus”tan rahatsız olmuş olacak ki, hemen arkasından düzeltme yapıyor: “Hendek kuran arkadaşlar, kişiler...”
İyi de, “arkadaşlıkları” rahatsızlık yaratan ve hemen tavzih mekanizmasını harekete geçiren o kişilerin yaptığı bir de “iş” var. Barikat kurup savunma yapmak dışında bir iş... Hiç de romantik sayılmayacak bir iş...
Bu arkadaşlar adam öldürüyor.
Bu “iş”e dünyanın her yerinde “terör” adını veriyorlar.
Kemal Bey’in bu “iş”e bir itirazı olmayacak mı?
DHKP-C terörünü (burada zikretmemizin uygun kaçmayacağı nedenlerle) “anlayışla” karşıladığını biliyoruz.
Ne zaman çıkıp, “Arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz... Asker-polis öldürüyorsunuz... Tahir Elçi’yi sevseniz de sevmeseniz de, teröre son vermek zorundasınız.” diyecek?
Merakla bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.