Ne işiniz var Musul’da?
Sorunun esası, “Ne işimiz var Musul’da?” olacak ama muhalefet edecekler ya, bir harf değişikliğiyle “Ne işiniz var Musul’da?”ya dönüştürüveriyorlar.
Bir harf değişikliği nelere kadir görüyorsunuz... Maşallah sinekten yağ çıkarıyorlar, uluslararası meselelerde bile Erdoğan’a çakma fırsatını kaçırmıyorlar.
Bir harf değişikliğiyle kendinizi dışarıda tutuyorsunuz, bunun millî bir mesele değil, kişisel bir mesele (Erdoğan’ın kişisel meselesi) olduğunu söylüyorsunuz ve rahatlıyorsunuz. Ne güzel dünya...
Soru önemli elbette...
Musul’da ne işiniz var? Ama bu soruya verilecek cevap “Yurtta sulh, cihanda sulh” olmamalı...
Bir sosyalist arkadaşımız böyle yazmış...
Mustafa Kemal Paşa’nın “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, aynı zamanda “kimsenin toprağında gözümüz olmadığı” anlamına geliyormuş; bu husus ayrıca “Lozan anlaşması”nın filanca maddesinde hükme bağlanmış. Dolayısıyla, Musul’a asker göndermek, “Bizim Irak’ın topraklarında gözümüz var” düşüncesinin teyidi anlamına geliyormuş ki, bu çok çok tehlikeli bir gidişatın habercisiymiş.
Öyle miymiş?
Bakalım:
Lozan anlaşmasının hangi maddesinde “kimsenin toprağında gözümüz yok” hususunun karara ve açık hükme bağlandığını ben bilmiyorum. Lozan’ı her vetiresiyle okumaya ve anlaşmaya çalışan bir amatör tarihçi olarak böyle bir maddeye (açık bir hükme) rastlayamadım... “Haddimizi hududumuzu bileceğiz” anlamına gelen sözler verilmiş olabilir ama Taha Akyol’un da yerinde hatırlatmasıyla en fazla “Ege adaları konusunda savaş vermeyeceğimiz” bildirilmiş olabilir. Ki, doğrusu budur.
Musul, sadece “Irak toprağı” yahut Irak’ın bir parçası değildir. Milli Misak çerçevesinde “yurt toprağı” sayılan bir yerdir... Ki, Misak-ı Milli hâlâ geçerliliği olan bir karardır...
Kararı son Osmanlı Meclisi almıştır. Cumhuriyet Meclisi onaylamıştır.
Bu demek değildir ki, “Musul’u ilhak edelim, sınırlarımızı genişletelim...” Sadece durumu (yani Musul’un bizim için ifade ettiği anlamı) bilelim.
İkincisi, “yurtta sulh, cihanda sulh”, konjonktür icabı söylenmiş bir sözdür. Kutsiyeti olmadığı gibi, vahiy değeri de yoktur. Hoş ama aynı oranda boş bir sözdür... Ayrıca, “kimsenin toprağında gözümüz yok” anlamına da gelmemektedir. Bir taahhüdü (bir sözü) içerseydi, bizzat Mustafa Kemal Paşa “Gerekirse Hatay’a gider, çete reisi olarak savaşırım” demezdi, Hatay’ı yurt topraklarına katmazdı... Demek ki, döneminde “hoş” karşılanan bir söz, icabı halinde “boş” bir söze dönüşebilirmiş.
Evet, kimsenin toprağında gözümüz yok... Diyelim ki bu husus Lozan’da hükme bağlandı. O zaman “Kıbrıs’ta ne işiniz vardı?” diye sormazlar mı adama?
Elbette Kıbrıs topraklarında gözümüz yok... “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı “işgal” olarak yorumlayan sosyalist arkadaşlar “savunma zaruretini” anlayamamışlardı; “Türk ordusu adadan çekil” şeklinde nümayiş yapmışlardı.
Şimdi de, “Ne işiniz var Musul’da?” diyorlar.
Doğru soruyu hiçbir zaman sormuyorlar:
Rusya’nın ne işi var oralarda? Amerika’nın ne işi var? DAİŞ’in ne işi var? İran’ın ne işi var?
Musul’dayız...
Çünkü ülkenin güvenliği önce Musul’u arındırmaktan, sonra da Peşmerge’yle kurulacak sağlam ittifaktan geçiyor.
HAMİŞ:
Hürriyet’in “Alo” namıyla maruf şaşkın ördeği, “Biz televizyon programı yapıyoruz, başkaları reyting almayan programlarında bizi konuşuyor” buyurmuş. Bu “Alo Ahmet” kendi programının reytingine hiç bakmıyor galiba. Turgay Güler’e söyleyelim de, Perşembe günkü ölçümleri şunun gözüne bir sokuversin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.