Söyleme ve bir kez olsun, çatla!
Dürüstlüğü nezaketten; nezaketi nezahetten (iç temizliği) kopartınca...
İçtenlikle inceliğin arasını açınca...
Bütün bunların üzerine bir de çok güçlü bir benmerkezci bakış yerleşince...
Her şey birbirine karışıyor.
Ve sonuçta bugünün gençlerinde pek sık gözlemlediğimiz bir hal ortaya çıkıyor: "Ben dürüstüm" diyerek ortalığı kırıp geçirmek; berrak olacağım diye gitgide patavatsızlaşmak...
Ama olacağı buydu!
Çünkü sufi meşrep inceliklerle pişmiş bir geleneği bir iki kuşak içinde yerle yeksan edip yerine alabildiğine yapay bir kibarlık yerleştirmeye kalktık.
Usta-çırak terbiyesiyle oluşan derin bir yakınlığın yerine bürokratik disiplini koymaya çabaladık.
Eh, böylesini de kimse sevmez tabii!
Nihayetinde hiçbir genç büyüklerinin köksüz ve sevgisiz saygı gösterisine ikna olamadı.
Şimdi buraya nereden geldin, diye soracak olursanız...
Yeni Yüzyıl gazetesinde CNNTürk'ün "olaylı" sunucusu Nevşin Mengü'yle yapılan söyleşiyi okuyunca konuya biraz değinmek istedim.
Mengü'nün siyasi görüşlerini bir yana bırakıp tartışma yaratan ekran üslubuna eğilecek olursak, baştan söyleyeyim: Ben onun tarzını çoğu zaman sevimli bulanlardanım.
Fakat problem de tam o noktada!
Çünkü bu öyle bir üslup ki, frenlenmezse hızla hoyratlığa dönüşebiliyor.
"Ben lafı dolandırmıyorum" demiş genç sunucu, "direkt söylüyorum."
Örnek de vermiş. "Kilo alan arkadaşıma yüzüne renk gelmiş falan demem, çok şiştin derim."
Ah, bilmiyor ki, kalp kıran söz "direkt konuşmak" değil, "direkt yumruk" çıkarmak sayılmalı!
Tanıyoruz onları...
Çocuklarımız, kardeşlerimiz, sevdiklerimiz, öğrencilerimiz, vd.
Öyle çoklar ki!
Mesela "söylemezsem içimde kalır, çatlarım" diyerek otoyolda freni patlamış bir TIR gibi önüne çıkan kalpleri kırarak ilerleyen genç kadınlar var. Ama aynı şey kendilerine yapıldığında yataklara düşüyorlar da, bir kez bile dönüp kendilerine bakmıyor, "ne yapıyorum?" diye kendilerine sormuyorlar.
Tabii "Ben saydamım arkadaş" diyen genç erkekleri de es geçmeyelim. Dostlarından izin almadan kafalarındaki "hamlıkları" pat diye ortaya döküyorlar da, ne yaptıklarını fark etmiyorlar.
Oysa saydamlık dedikleri, basbayağı "odunluk!"
Dünya hayatı bir yönüyle dershane gibi ama artık o kapıdan içeri giren yok. Herkes koridorda koşuşturuyor.
Halbuki bütün popüler yavelikleri bir yana bırakıp dersimizi baştan çalışmalıyız.
Nezaketin sanıldığı gibi bir tür zayıflık değil, adil bir kudret olduğunu öğrensek, ne iyi olacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.