Kızıyla Gurur Duyan General!
Elbette o da benim dâvacılarımdandı! “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” yazısı, darbeci generallerin fiyakasını fena hâlde bozmuştu. Kanuna göre iki asker bir araya gelip dilekçe bile veremezken generallerin 312’si bir maksatla bir araya getirildi ve çoğu okumadıkları ama başlığından çok alındıkları yazıyı mahkemeye verdi. Trilyonluk dava böylece açıldı.
İstisna: Hilmi Özkök Paşa! O kafileye katılmadı ve böylece kendini onbaşı bile olamayacaklardan ayırdı!
Tabi güç ellerindeydi. Darbecilerin amiral gemisi Hürriyet borazanları idi, hâkim bilirkişiye bile gitmeden az zamanda karar verdi ve ardından emekliliğini istedi...” Alın istediğiniz karar, sonradan Yargıtay bozarsa bozsun!”
Cerbezeli avukatları (şimdi ölü), şahsım için “onun kolundaki saati, parmağındaki yüzüğü bile alacağız” diye televizyonlarda açıklama yaptı. Oysa kol saati kullanmadığımı, parmağımda hiç bir yüzük taşımadığımı herkes bilir!
Gelelim sadede... Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Kara Kuvvetleri Kumandanı olabilecekken, 2010 yılında hükümet aleyhinde yayın yapan psikolojik harekat amaçlı web siteleri kurdurduğu iddiasıyla başlatılan bir soruşturma yüzünden emekliye sevk edildi… Ya edilmeseydi? Oradan da Genelkurmay Başkanlığı’na yükselseydi…
Devletin terörizme karşı kararlı tavrı bugünkü gibi askeriyede karşılık bulur muydu?
Tabi bu sorunun cevabı, vatan müdafaası olduğu için, olumlu olmalıdır. Eğer öyle olacaksa, bir genelkurmay başkanı kızı babasının yürüttüğü harekatı “katliam” olarak niteleyen bildiriye imza atar mıydı?
Hasan Paşa’nın kızını övmesine bakarsanız, “Türkiye’ye, aziz yurdumuza geçmiş olsun” diyeceğinizden eminim! Zât-ı âlilerinin kızı, “ailesinin kendisi ile gurur duyduğu, başarılı bir akademisyen”miş! Amerika’da yaşayan kızının gayet başarılı bir evlilik yaptığı da şüphe götürmez: Eduardo Matos Martin isimli bir İspanya Yahudisi ile izdivaç etmiş!
Tabi, şimdi hanımlar evlendikten sonra soyadlarını muhafaza edebiliyorlar; acaba Hasan Paşa’nın kızı “Iğsız” olmaya devam ediyor mu? Yoksa Martin mi?
Soyadı değiştirmek önemli değil, vatan ve milliyet değiştirmek önemli! Mesela bu bayan akademisyene İsrail aleyhtarı bir bildiri imzalatılabilir mi?
Öyle insan haysiyetine düşkün, katliam karşıtı bir kişilik olsa idi, onun defalarca İsrail aleyhtarı bildiriler yayınlaması veya yayınlanan bildirilere imza atması gerekirdi.
Bakın İsrail gerçekten sivilleri öldürüyor, kadınları çocukları katlediyor… Ve bununla övünen İsrailli yetkililer var. Hadi general kızı, göster kendini!
Acaba bu general, başta sözü edilen dava konusu yazı kapsamına uygun bir kişi miydi? Onbaşı bile olamayacakken şu veya bu şekilde general mi olmuştu? Şimdiki hale bakarak vereceğimiz cevap “evet”tir!
Bakalım mezkur general bizim yazdıklarımızı kızının ihanetten başka şekilde tanımlanamayacak bildiriyi imzalaması gibi fikir hüriyeti kapsamında sayacak mı? Yoksa mahkemeleri meşgul etmek yolunu mu seçecek!
Bir an “bu generalin tavrını olması gereken gibi görebilir miyiz?” diye düşünenlere, kahraman ordumuzun gerçekten paşalığı hak etmiş, vazife başındayken memleketin badirelere sürüklenmesinin önüne geçmiş bir kumandanının fikrini aktarayım:
Emekli Genelkurmay Başkanımız Hilmi Özkök konuya ilişkin olarak şunu söylemiş: “Türk vatandaşı olmayan bir insanın PKK sevici olmasını anlarım ama bir ordu komutanının kızını, onu destekleyen babasını asla anlayamam.”
Yazının başlığını değiştiriyorum: Kızıyla gurur duyan onbaşı bile olamayacak kişi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.