Yanlış bir değil, iki…
Aslında Nejad ile Bush’un kutuplaşmasına ‘maniheistlerin çarpışması’ demek daha doğru olur. Medeniyetler çatışması bağlamında Tarık Ali gibi kimileri fundamentalistlerin çatışması ibaresini üretmişti. Mehmet Aydın gibiler ise bu eğilimi cehaletlerin çatışması olarak değerlendiriyorlar. Kanaatime göre aslında çatışmanın merkezinde maniheist dürtüler var. Taraflardan birisi hayır ve güzelliği tekeline aldığında ve hayrın kaynağını kendisinde görmeye başladığında maniheist çizgi başlamıştır. David Frum ile Richard Perle, ‘Şerrin kaynağı’ veya ‘kötülüğün kaynağı’ (Türkçe’ye Şeytana Son başlığıyla çevrilmiştir) diye bir kitap yazmışlardı. Tezleri, şerrin kaynağının İran olduğu yönündeydi. Bu kesinlikle hayr ve şerri tamamen karşıt kutup ve cephelerde kategorize eden sakim ve hasta bir anlayıştır. Buna mukabil, Nejad gibiler de şerri karşı tarafta aramaktadırlar. Bu şerri karşı tarafta arama meselesi insanın kendi ayıplarını görmesine perde olur. Meseleyi biraz daha derinleştirecek olursak; görürüz ki, Reagan SSCB’ye Şer İmparatorluğu demişti. SSCB yıkılınca ve yeri boşalınca Neoconlar ve onlar gibi düşünenler onun yerine İslâm’ı ikame ettiler. Bunun somut örneği Richard Perle ve David Frum’un sözkonusu ortak kitaplarıdır. Bu kitaplarında Reagan’ın SSCB için söylediğini İran’a uygulamışlardır. SSCB’nin askeri gücü ve ideolojisinin yerine de terörü ikame etmişlerdir. Şablon hazırdır. Bu kadar basittir. Buna mukabil, Ayetullah Humeyni de Reagan’ın SSCB için söylediğini ABD’ye uyarlamış ve onu ‘Büyük Şeytan’ olarak nitelendirmiştir. Neoconların Reagan’ın mirasını başka noktada sürdürmeleri gibi Nejad da Ayetullah Humeyni’nin anlayışını bir nebze devam ettirmektedir. Böyle olunca iki taraf da hatayı karşısında arıyor ve kötülüğün kaynağı olarak karşı tarafı görüyor. Halbuki pekâla Irak ve Afganistan’da taktik işbirliği de yapabiliyorlar. İrangate bunun başka bir örneğiydi. Şerri karşı kutba monte ettiğinizde; hiç nefis muhasebesine ihtiyaç ve yer kalmıyor. Bundan dolayı, Bush’un Irak’a açtığı savaş gibi savaşlar haklılık üzerine istinat etmez. Bundan dolayı Obama’nın danışmanı Brzezinski’nin Irak Savaşıyla ilgilı tanımı oldukça manidardır ve ona göre demogojik/mugalatacı bir savaştır. Halbuki Neoconlar, reelpolitikçi değil idealistler olarak anılıyorlar. Bu hep kafamı kurcalamıştır. Bunlar nasıl idealist olabilirler? Bunların idealizmi değişimci hedeflerinde. Kendilerine göre dünyayı şerden arındırmak istiyorlar ama kullandıkları yöntemler guruları Leo Strausse’un yaptığı ve Bush’un tatbik ettiği gibi halka sistematik yalan söylemek ve Makyavelli’nin yöntemlerini kullanmaktır.
***
Bu hususta Bush ile Nejad arasında milim fark yok. Sultan Ahmet Camii’nde siyaset yapıyorum diyen Nejad, Hizbullah’ın Beyrut’u ele geçirmesi sırasında da ‘Herkes Lübnan’ın içişlerine karışıyor ama bizim müdahalemiz sıfır düzeyinde’ demişti. Halbuki, Hatemi ‘İmam’ın devrim ihracı böyle uygulanmaz ve başkalarının içişlerini karıştırmak değil’ dediğinde Nejad’ın vekilleri kendisine dört koldan saldırmışlar ve neredeyse ihanetten dolayı yargılanmasını istemişlerdi. Velhasıl, dünya barışının önündeki engel maniheist anlayışlardır. Bu durumda hata bir olmaktan çıkıyor ve yaygınlaşıyor. Neoconların mesleği şeytanın mesleğidir. Şeytan suçu Adem’de ve ona karşı Allah’ın lütuf ve ihsanında görmüştür. Adem ise boynunu bükmüş ve suçunu kabul etmiştir. Cevdet Said’in dediği gibi insan hatayı öncelikle kendisinde aramalıdır. Bu, iç muhasebeyi beraberinde getirir. Şerri başkasında gördüğünde ve suçu başkasında aradığında büyüklenme (isti’la) hastalığı devreye girer. Büyüklenme yani isti’la devreye girince de istila yani işgal peşine gelir. Para ve güç de bunun aracı konumundadır. Bundan dolayı potansiyel şerri ayağa kaldırdan ve kuvveden fiile çıkartan ve ayartan para ve güçtür. İnsanın kusurunu kendisinde araması Adem’ın mesleği ve mezhebidir. İbni Adem’in yani Habil’in mesleği de budur. Kabil bu meslekten ayrılmış ve şeytanın mesleğine tabi olmuştur.
***
Maniheist söylem dünyayı kutuplara ayırmaktadır ve Huntington günümüzde Maniheizmin baş sözcüsüdür. İran’da devrimden sonra ilk kez Maniheist söylemden sıyrılan Hatemi olmuştu ama Bush maniheizmi, Nejad’ın şahsında İran Maniheizminin yeniden doğuşuna ve yükselişine hizmet etmiştir. Şimdi Baker-Hamilton komisyonu doğrultusunda ABD’nin akil adamları Bush sonrası gelecek yönetime diyalog ve uzlaşma teklif ediyorlar. Irak savaşı öncesinde de İngiliz ve Amerikalı diplomatlar ayrı ayrı hükümetlerini uyarmışlardı. Şimdi yıllar sonra yeniden benzeri bir uyarı yapıyorlar. ABD eski Dışişleri Bakanları, George Washington Üniversitesi’nde düzenlenen yuvarlak masa toplantısında bir araya geldi ve ABD’nin yeni yönetiminde izlenmesi gereken politikaları tartıştı. Toplantıya Clinton dönemi bakanları Madeleine Albright ve Warren Christopher, Baba Bush dönemi bakanı James Baker, Nixon dönemi bakanı Henry Kissinger ve George W. Bush’un birinci dönem bakanı Colin Powell katıldı. Tüm eski bakanlar ABD’nin yeni dönemde Suriye ve İran ile diyaloğa geçmesi gerektiğinde hemfikir oldular. Hatta Powell ve Baker doğrudan temastan bahsettiler. Powell İran ile diyalogda nükleer meselenin ötesine geçmek gerektiğini vurguladı.
İran tarafında da benzeri bir sağduyu işaretleri var. Rafsancani ve Hatemi, Nejad’ı uslubundan ve yaklaşımlarından dolayı kaç defa payladılar. Elbette onların da kendilerine göre kusurları var. Lakin onların kusurları ikaz ve nasihata engel değil. Rafsancani, Nejad’ı sokak ve pazar diliyle konuşmakla suçlarken Hatemi de Nejad’ın konuşmalarının düşmanca ve keskin olduğunu ifade etmiştir. İşte bu keskin ve düşmanca uslubun gerisinde kendisini hayrın merkezine alan Maniheist bir yaklaşım vardır. İran’ın siyasi sözlüğünde ABD’nin sıfatı istikbardır. Hoş Amerikalılar da bunu fazlasıyla hak etmiştir. Jingoizm olarak anılan Amerikan kibri, karşıtını yani Amrikan nefretini uyandırmış ve üretmiştir. Jingoizm, “ugly America” tabirini türetmiştir. Netice itibarıyla, Maniheist dürtüler ikiz düşmanını üretmiştir. Bunun panzehiri içten tamire yönelen yapıcı hareketlerdir. Pratik şudur: Herkes kendi delisine ve maniheistine sahip çıksın. Veli hepimizin dostu, deli hepimizin düşmanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.