Önce şunu belirtelim: Şovenist Kürtçülere verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilemiyorum! Bayan Dana/Zana’yı deşifre etmem zihinlerinde epey rahatsızlık oluşturdu. Yazımız bir gün geç yayınlandı, bu arada Sayın Cumhurbaşkanımız bu bayanla görüşme şartlarını açıkladı. Farklı düşünmediğimiz ortaya çıktı. 

Her şeye rağmen terör örgütünü mazur gören, ama “İslâmcı” veya “Müslüman” geçinenlere rahatsızlık versem de yazacağım. Terörle arasına hat çekmeyenlerin deşifre olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yâsin Börü’nün hunharca katledilmesine tepki göstermediği günden beri ismini Zalim-Der olarak tescillendirenlerin kimseye söyleyecek sözü yoktur! Nitekim, İstanbul’da gösteri yapıyorlar. İstedikleri ne? “Operasyonlar durdurulsun!”

Şehirlerimizin bazı bölümlerini hendeklerle yaşanmaz kılan, yüzlerce insanımızın ölümüne yol açan, ata mirasımız tarihî eserleri yakıp yıkanlara söz edemeyenlerin hiç bir sözünün hükmü yoktur!

Gelelim “Çiyager”e...

Bu meşhur bir “Kürt sanatçı” imiş. Bu unvanı kazanmak için asıl ismi olan Mehmet Karakuş’u değil, Çiyager’i kullanıyor olmalı. Birkaç gün öncesine kadar baş üstünde taşınan bu türkücü, bazı hakikatleri açıkladığı için şiddete maruz kaldı, darp edildi...

Hani meşhur İHD (İnsan Hakları Derneği), Hani “Mazlum”-Der? 

Tık yok. Demek ki Çiyager ne insan, ne de mazlum!

Mehmet Karakuş, örgüt tarafından terörize edilerek sosyal hayatı paramparça edilen, değerleri ayaklar altına alınan bir halkın acılarını ifşa etti... Sosyal bir çöküntüyü açığa vurdu. Ağır suç işledi! 

Terör örgütü çocukları ve kadınları hedef seçiyor. Onlar üzerinden bir sistem kurmak istiyor. Kadın militanlar, çocuk militanlar terör örgütünün elemanı olurken, aile yuvaları darmaduman ediliyor. 

Madem ki hakikati söyledin: Al sana!

Birilerinin burnu kanasa haber üstüne haber yapan, bildiri üzerine bildiri yayınlayanlar sus pus! Hakikati söylemek suçunu işleyenler değil darbı, ölümü hak etmiştir! 

Olay ortada... Suçu kimlerin işlediği, neden işlediği belli. Hatta bir tesadüf, ortamı paylaşan biri telefonla kayıt yapmış. Saldırganlar bir kahvede yakalanmaları halinde polise nasıl ifade vereceklerini kararlaştırıyor. 

“Yaklaşık 10 kişiden oluşan olan grubun içinde saldırganların yanı sıra HDP’li iki kişi ile Çiyager’in eski eşi ve kayınbiraderi de bulunuyor. PKK/HDP/KJA hakkında yaptığı açıklamaların ardından içinde akrabalarının da olduğu bir grup HDP’li tarafından evinden çıkarken saldırıya uğrayan Çiyager kendisini dövenlerin daha önce tehdit eden kişiler olduğunu söylemişti. Bir kafede kaydedilen görüntülerde, grubun arasında bulunan bir kişi, diğerlerine nasıl ifade vereceklerini izah ediyor. ‘O sizi görünce, sizin ona saldıracağını düşündüğü için size saldırdı. O bölgede güvenlik kameraları var mı? Olursa sıkıntı olur.’ diyerek, yakalanmaları halinde nasıl ifade vereceklerini tembihliyor. Görüntüleri kaydeden vatandaş devamında ise bu kişinin gruptakileri olayın kesinlikle HDP veya PKK ile ilişkilendirilmemesinin gerektiğini vurguladığını söyledi.”

Şovenistleri memnun ederse şöyle söyleyebilirim: “Olay kesinlikle HDP veya PKK ile ilişkili değildir. Bu sanatçı şöhret uğruna kendini dövdürdü!”

Ben böyle söylerken, meşhur Şivanperver’in açıklamasına gözüm takıldı: “Şu an herkes çatışma ortamında olduğu için siyasi hareketlerin de faşizan yönleri oluyor… Kendisinden yana olmayan herkesi ‘karşıt’ olarak yaftalıyor. ‘Ya benden yana olursun ya da karşımda’ diyor. Bunlar faşizmin biçimleri. İnsanları senden yana yahut senin karşında olmaya mecbur bırakman doğru değil… Sanatçı  milletin dili, varlığı, moral ve umududur. Sanatçı herkes için çalışır; yalnızca bir parti için değil.”

“Çiya” dağ demek. Tuncer Gülensoy’un etimoloji sözlüğüne göre Farsça kökenli. “Çiyager” ise dağcı!

Çiyager dağcılıktan şehirliliğe geçince, yani düz ovaya inince, avlandı.

Malum “Kekliği düz ovada avlarlar!”

Beklenir ki, Mehmet Karakuş sıhhatine kavuşunca bu meşhur türküyü okusun!