Bodrum Cizre’nin Neresinde?
Daimi okuyucularım biliyor, o zatla Selahaddin ismini bir arada zikretmeyi doğru bulmuyorum, o büyük Selahaddin’e saygısızlık addediyorum. Tashih-i isim istese iyi olur. Mahkemede ben de şahitlik etmeye hazırım: “Bu adam asla Selahaddin” değildir diye…
İşte bu zat, eylül ayında Bodrum’da tatilin keyfini sürdükten sonra Budrumluları dehşete düşürmek kastıyla bir açıklama yapmıştı: “Bodrum Cizre’ye uzak değil!’
Konuşmanın muhtevasına bakarsanız, Cizre’de çukur kazıp patlayıcı döşeyen, arkasına geçip pür silah bekleyen ve bulundukları yerin ahalisini tehditle yerinden edenleri desteklememiz gerekiyor. Onların “öz yönetim”den başka niyetleri yok. Zaten öz yönetim silahsız, bombasız, çukursuz olmaz!
Bodrumlular ne yapmalıydı?
Hemen çukurları kazıp babadan dededen kalma av tüfekleri ile arkasına geçmeliydi…Bodrum’un Cizre ile böylesine dayanışma içine girmesi ancak Türkiye’yi kurtarırdı…
Ne yazık ki, Bodrum ve Türkiye’nin diğer illeri böyle bir kurtuluşu tepti!
Cizre ile Bodrum bu zatın dilinde bir ay önce yine bir araya geldi. (Bu “bodrum”un küçük harfle yazılması gerekiyor.) Cizre’de bir evin “bodrum”unda sivil, masum yaralılar vardı ve devlet cankurtaranları gönderip bu masumları hastaneye götürmüyordu. Hatta kendi görevlendirdikleri belediye cankurtaranına da izin verilmemişti!
Sağlık Bakanı açıklama yaptı: “Yaklaşan cankurtaranlara ateş ediliyor!” Cizre’deki kirli savaşın karargâhının o bodrum olduğu böylece anlaşıldı. Millete aylardır kan kusturan, bir çok masum sivilin, çocuğun ölümüne, askerin polisin şehadetine yol açanlar orada sıkışmıştı. Sivilleri hiç hesaba katmayan, asker polis öldürünce kimsenin olmadığı yerlerde halaya kalkanlar birden insaniyetçilik satmaya başlamışlardı.
Mukadder olan oldu ve o bodrumdaki teröristler etkisiz hale getirildi…
Bunun için üzülmeli miyiz?
Elbette bu elem verici bir durum. Bu elem verici duruma bakıp doğru olana yönelmeliyiz: Ülkenin bütünlüğü, birliği Türkiye’nin batısındakilerden çok doğusundakilerin meselesidir. Buna karşı saldırılar önce onların hayatını yaşanmaz hale getiriyor. Teröristler gelip Bodrum’da çukur kazamıyor. Cizre’yi, Silvan’a, Sur’u çukur kazılamaz hale getirmek oranın halkının en hayati meselesi.
Cizre’de çukur kazılamaması demek, dünya güçleri ile kirli ilişkiler içinde olan terör örgütünün burada borusunu öttürememesi demek. Sadece bu mu? Terör örgütünün desteği ile milletin başına bela edilen çukur siyasetçilerinin devrinin kapanması demek. Kürtler gerçek temsilcilerini kendileri bulup Meclis’e göndermeli. Dağdan, adadan tayin edilenlerin halkla bir rabıtası yok, tuzları kuru. Halka borçları olmadığı için onların hayatının kararmasıyla, ana baba ocaklarına terk etmeleriyle ilgilenmiyorlar.
Bodrumdakiler öldü, bunlar yaşayan ölü!
Telekom-ik işler
Telekom, malum özelleştirilen ve kâr oranı yüksek bir kurum.Türkiye’nin gerçek tekeli. Rekabet Kurulu hangi işlerle iştigal eder, bilemiyorum. İşte rekabete imkân bırakılmamış bir alan: Telekom!
Telefon onun elinde, internet onun elinde. Vatandaş ona mecbur, hatta mahkûm. Telekom’un zorbalığına dur demek kimin işi ben bilmiyorum. Şunu da biliyorum ki, Telekom ilanlarıyla basın yayın araçlarında kendi eleştirilemezliğini de sağlıyor.
İşte bir Telekom klasiği. Geçen sene, telefonla arandım, internet için Türk-net diye bir firma tarafından. Telefon ve internet bir arada belli bir rakam teklif ettiler, onlar da tabii olarak telekomla ilgili bir firma idi. Kabul ettim. Değişen bir şey olmadı. Yine internet doğru dürüst çalışmıyor. Ev telefonu da zaten fazla kullanılmıyor.
Türkiye’de şu mümkün değil: Telekom dışında bir firmadan internet almak!
Bir ay önce bu sefer TTnet’ten aradılar. “Sizin o firma ile süreniz doluyor, aynı şartlarda daha ucuza bize geçin.” Biz de aynı şartlarla ise, mesele yok diye kabul ettik. Bir de baktık ki telefon kesilmiş. Neden? Bizim böyle bir talebimiz olmamış. “Neyse telefon zaten çok da lâzım değil” diye düşündük. Meğer mesele öyle değilmiş. Çağrı merkezi ile bir sürü acayip müzikler dinleyerek, rakamlar tuşlayarak yarım gün içinde bağlantı kurduk. Dediler ki, “iki ay içinde internet de kesilir. Telefon için abone olmanız lâzım.” E ona ne vereceğiz? Ayda 18 lira da ona vereceksiniz, açma parası hariç! Bu nasıl ahlâksızca bir iş. Yenimahalle’de Telekom’un bürosuna gittim. Meğer bu oyunu onlar da biliyormuş. Şikayette filan bulunduk. Sizi iki gün içinde ararlar dediler. Ne iki günü, biz öğle vaktini bulmuştuk, öğle paydosu biter bitmez arandım. ”Ses kayıtlarınızı dinledik, telefonun devamı sözkonusu değil, böyle bir talebiniz olmamış.” Tabii ses kaydını tutan da tekelci firma.
Vatandaş telekoma karşı çaresiz. Bu Ulaştırma bakanlığını mı ilgilendirir bilmiyorum, ben sadece bu ahlâksızlığı duyurmak istedim. İki ay sonra internetsiz bir ev daha iyi olur diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.