Erdoğan, Gül buluşması
4 Şubat 2016 tarihli yazımın başlığı “Kucaklaşma-Şeytan çatlatırcasına” şeklinde idi.
Kardeşlik teması işleniyordu. Son bölümünde birileri tarafından tırnak kaşınarak takip edilen “güncel sancı”ya işaret ediliyordu. Cumhurbaşkanı ve eski arkadaşları arasına kara kedi girer mi? Bülent Arınç’la, Hüseyin Çelik’le, başka isimlerle ve tabii 10. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile.
Arınç’ın CNN Türk’teki programda söyledikleriyle daha da ısınan ortam.
Şöyle yazdım 4 Şubat’taki yazımda:
“Siyaset alanı zor bir alan. Orada kardeşlikler çok daha çetin bir sınava tabi oluyor. Bu, İslam’ın ilk dönemlerinden beri böyle olmuş. O dönemlerdeki ayrışmaları - savruluşları okumaya insanın kalbi dayanmıyor. “En iyisi, diyoruz, yorumlamayalım, onlara yönelik muhabbette kalplerimizi korumaya çalışalım.”
Gelelim zamanımıza.
Şu sıralar pek çok insanın öndeki simalarla ilgili böyle bir duygu taşıdığını sanıyorum. Her biri yıllar içinde büyük mücadeleler vermiş insanlar... Hangisine kıyacaksınız ki? Hangisine taraftar olsanız, diğerinin hukukunu bir ölçüde ihlal etme riski var.”
Sonra Arınç’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sımsıcak muhabbet dolu şu sözlerini aldım yazıya:
“Siz benim rahmetli annemin beşinci oğluydunuz. Evlatlarım rahmetli Mehmet Fatih, Ayşenur ve Mücahid’in Tayyip amcasıydınız. Bütün ağabeylerim sizi benden çok daha fazla severdi........ Sizin sağlığınıza, ailece mutluluğunuza duacıyız. Ve ülkemiz için bugüne kadar güçlü bir lider olarak yaptığınız mükemmel hizmetler için de teşekkür ederiz.”
Ve şöyle bitti o yazı:
“Annenin beşinci oğlu. Çocukların amcası. Ağabeylerin en çok sevdiği... Yani kardeş.
Evet kardeş.
Şimdi Tayyip Bey’le Bülent Bey’in, bir de Abdullah Bey’in, bir de Ahmet Bey’in şöyle kameraların önünde, adeta şeytan çatlatırcasına, birbirinde kayboluyormuş gibi kucaklaşmasını öyle istiyorum ki...”
5 Şubat tarihinde Serdar Turgut, Habertürk’te benim heyecanımı paylaşan “O kucaklaşmanın görüntüsü bile Türkiye’yi kurtarmaya yeter” başlıklı bir yazı yazdı. O yazıdan şu satırları paylaşayım:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Bülent Arınç’ın, Ahmet Davutoğlu’nun ve Abdullah Gül’ün sarayda bir arada oturup konuşmaları ve sonunda bir kucaklaşma görüntüsü vermelerinden bahsediyorum.
Entelektüel tavrına ve kamusal alandaki yaklaşımlarına saygı duyduğum Ahmet Taşgetiren’in dün Star Gazetesi’ndeki yazısının sonunda ifade ettiği bir arzuydu bu.
Ahmet Bey’e yüzde yüz katılıyorum, bu arzusunu paylaşıyorum ve hatta bu arzunun bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için onunla kol kola girip çağrılar yapmaya da hazırım.
Çünkü Türkiye’nin bu kucaklaşmaya ihtiyacı var.
Çok fazla sorunumuz var.
Ne kadar ağır olurlarsa olsunlar bu sorunlar hâlâ daha çözülemeyecek düzeyde değiller.
Sadece morale ihtiyacımız var.
.....
Şu anda muhalefetin ve iktidarın çözümler için kucaklaşma ihtimali yok.
Bu durumda olabilecek en büyük felaket, iktidarın kendi içinde de bölünmüşlük görüntüsü vermeye başlamasıdır.
Türkiye’nin zirvedeki birlik görüntüsünün vereceği moralle arkasında durmasını gerektiren bir girişim bu.
Sarayda Cumhurbaşkanı’nın himayesinde gerçekleşecek bir kucaklaşma olduğu takdirde tüm Türkiye’nin minnettar olacağına emin olunsun.”
Önceki akşam ilk kucaklaşma gerçekleşti. Halef- Selef Cumhurbaşkanları ve kadim dava arkadaşları Erdoğan ve Gül arasında. “Oh be!” demek geliyor içimden. 3 saatlik bir buluşma bu. Bu buluşma haberinin, muhtevası ne olursa olsun, hayra yorulacağına ve çok çok geniş toplum zemininde sevinç uyandıracağına inanıyorum. En çok üzülenler şimdiden taraftarlığa soyunup onu-bunu biçme coşkusuna kapılanlar olacaktır. Bence onlar da yüreklerini bir gözden geçirmeliler.
Bu ekip birlikte yürüyerek çok şey yaptı. Ayrılışlar kimseye hayır getirmez. Daha yürünecek çok yol var, ayrılık olacaksa bile gönül ayrılığı olmamalı. Devam efendim, kucaklaşmaya devam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.