Tartışıp Durmak Üzerine
Keşke düşünürken geride soru işaretleri bırakmaktan bu kadar ürkmeseydik...
Bir meseleyi ele alırken "doğrusu anlamadığım yanlar da var" demekten kaçınma alışkanlığı edinmeseydik...
Büyük iddiaların içine küçük (kişisel) itişmeleri dahil etmemeyi bilebilseydik...
Daha açıkçası...
Keşke münazara ve münakaşa yerine müzakere edip (yine de bir noktada buluşulmuyorsa) konuyu kapatıp çekilmeyi içimize sindirebilseydik.
***
Ama insanız işte..
Bugünün hamuruyla yoğrulmuşuz.
Ve yan yana saf tutmanın değerini bize unutturduklarından beri...
Saflaşıp karşı karşıya gelmeyi marifet sanıyoruz.
Sohbet mi?
Ne fena ki, "geyik" kültürü sohbeti ürkütüp kaçırttı. Şimdi artık hiçbir şey tartışmak kadar heyecanlı gelmiyor.
O yüzden özellikle sosyal medyada konu diye önümüze ne çıkarsa, kanırta kanırta tartışıyoruz.
***
Diyelim ki öyle!
Madem birbirimizi "boyama"ya çalışmaktan (nakş; münakaşa kök ilişkisi ilginçtir) kendimizi alamıyoruz...
Madem iddialarımızı yere göğe koyamıyoruz; madem "hakikat"i değil, "galibiyet"i talep ediyoruz..
Hiç değilse...
O kavganın içinde kendi ezik ve eksik duygularımıza protez aramaktan vazgeçsek, ne iyi olurdu!
Karşımızdakine tamamen konuya dair bir biçimde "yanlışsın" demenin düello seviyesinden "sen aslında şöyle birisin" pususu kurma alçaklığına kadar inmeseydik hani...
Bunları diyorum, diyorum da... Kim dinleyecek!
***
Ha bir de "tartışma adabı" diye bir şeyden söz ederler, malum.
Fakat kabul edelim, "adap" çerçevesinde kalınacaksa, tartışmaya girecek olanların sayısının pek az olduğu bir devirdeyiz.
Yani bütün tartışmalarda belli bir "nezaket" çizgisinin hasretini çekenler için durum umutsuz.
Yalandan hayal kurmanın da âlemi yok!
Hem Allah aşkına kim kime tartışarak fikrini kabul ettirmiş?
Hele sosyal medyada iş hemen fake hesapların yedi sülalemize sövmesine dönüşüveriyor.
O halde sohbet edelim arkadaşlar! Ne yapıp edip onun yolunu bulalım.
Gerisi boş!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.