Üryan Geldim, Yine Üryan Giderim!
Türkiye’nin güneydoğusuna musallat olan terör hareketini hiç bir zaman “Kürt isyanı” olarak görmedim. Zaman zaman, böyle bir muhteva bulaştırılmak istenmiş olabilir. Bilhassa da, Devlet güçlerinin şiddete karşı şiddete başvurduğu dönemlerde...
Şimdi de bu beklendi. Terör hendekleri bir tuzak olarak kazıldı. Onun gerisinde mevzilenenler, sivillerin de saldırıya maruz bırakılacağını düşündüler.
Halkı gözetmeyen bir müdahale hem Türkiye’de, hem de dış dünyada büyük yankılar uyandıracak ve bir iç harp manzarası üretilecekti...
Devlet aklı buna izin vermedi. Terörü yayma hevesi örgütün kursağında kaldı. Böylece, devlete karşı, hatta halka karşı şehirlerde bir terör yuvalanmasından öteye gidilemedi. Bu yuvalanmanın etkisiz hale getirilmesi de beklenen bir sonuçtu.
Ve dün resmin son karesini de gördük: 12 terör örgütü mensubu “üryan geldik üryan gideriz” edasıyla teslim oldu!
Bu sonucu terör örgütünün siyasi uzantıları göremedi mi?
Başlangıçta bir halk ayaklanması, “serhildan” ümid ettikleri için körleşme halinde idiler, yani görmeleri mümkün değildi. Zamanla gördüler ama hakikati gördüklerini ikrara cesaret edemediler.
Silvan unutuldu bile... Cizre’de hayat normale dönüyor. İdil ve Sur gün meselesi...
Güvenlik güçleri, orada yaşayan halkın can güvenliği uğruna bunca şehit verdi. Türkiye’nin bundan sonraki tarihinde onların kanı belirleyici olacak. Türkiye’nin her yerinden şehitlerimiz var. Sanmayın ki sadece batı illerinden, Diyarbakır’dan, Mardin’den veya Muş’tan, Siirt’ten, Bitlis’ten...
Bu bize neyi anlatıyor? Ülkenin bütünlüğü için bütün memleketimiz göğsünü siper etmeyi göze aldı.
Bu sonu bir “zafer” olarak görmeli miyiz?
Elbette bu bir zaferdir! Kürtlere karşı değil, Kürtlerin de teröre karşı bir zaferi bu! Bu zafer üzerine yeni bir Türkiye inşa etme iradesi göstermeliyiz.
Bu nasıl olur?
Bu dönem boyunca ihanet odakları boş durmadı. Teröre açık veya gizli destek verenlerin bu ülkenin geleceğinde bir yeri olmamalıdır. Onların ne yaptıklarını ve neden yaptıklarını cümle âlem biliyor.
Adalet böyle zamanlarda lâzımdır.
Eğer hainler ihanetlerinin cezasını görmezse, kahramanları ihanetle suçlama güçlü bir propagandaya dönüşür.
Elbette bugün manzarayı seyreden halk, kimin neyi ne için yaptığını biliyor. Zamanla bunlar unutulabilir. Hakikat kolayca tersine çevrilebilir. Böyle bir propaganda gücüne ulaştıkları an, emellerine kavuşurlar.
Şehirlerimiz terör unsurlarından temizlenirken, evvelki sene 6-7 Ekim’de terörü geçici olarak şehirlere yaymayı başaranların durumunu bir daha hatırlamamız gerekiyor.
16 yaşındaki masum fidan Yasin Börü’yü katledenleri kastediyoruz. Fiilen işin içinde olduğu anlaşılan ve sanıklar arasında olan birisi şuna benzer bir lâf etmiş: “İyi ki öldürmüşüz!”
Bu sözün 6-7 Ekim’de ve sonraki günlerde çok tekrarlandığını düşünebiliriz. Çünkü masumlara karşı bir güç gösterisi idi. Bu güç kendini çok sayıda insan katlederek ispat etmişti.
Bu ispat mekanizmasının tepesinde bulunan şahıs da herkesin malûmu. İsmiyle sütunumu kirletmek istemiyorum. Mahkeme devam ediyor ve bu azmettirici bir türlü sanık sandalyesine oturtulmuyor!
Bu davanın mazlumları adaletin tecellisini bekleme hakkına sahipler elbette.
Gelelim, üryan teröristlere…
Bu çıplak teröristler neden soyundukları sorulduğunda, “üzerimizde patlayıcı hiçbir şey olmadığını göstermek istedik” demişler. Edebimiz böyle soyunmayı imkânsız kılar. Ama anlaşılıyor ki bir ıstırap hali var, onları mazur görelim. Asıl önemlisi, bu terörden dış soyuluşun içe de sirayetini umalım. Bu gençler bir daha ahlaksız örgütlerin oyununa gelmeyecek, kardeşlerine kurşun sıkmayacak feraset ve akıla sahip olsunlar. Amin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.