Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Baykal gitmezse rejim krizi çıkar

Baykal gitmezse rejim krizi çıkar

Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu’nun saygısızca ithamlarını, getirttiği dev ekranın karşısında, ‘goooolll’ çığırışları eşliğinde izlemiş.

Kemal vurdukça coşmuş...

Coştukça yerinde duramaz olmuş...

Partililerle ‘çaaakk’ da yapmış mıdır?

Yapmıştır yapmıştır...

Muhtemelen, izleyiciler arasından, ‘iktidar rüyaları’ görmeye başlayanlar da olmuştur.

Fakat kötü haber:

Baykal’ın seçim kazanmak, iktidara gelmek, memleket yönetmek gibi bir derdi yok.

Ne kadar batarsak, parlamento ne kadar değer kaybederse, siyaset ne kadar ‘çözüm’ olmaktan çıkarsa o kadar iyi.

Kaç yıldır anlatmaya çalışıyorum.

Baykal’ın CHP’si, muhalefet rolünü beceremediği için, Türkiye’ye kötülük ediyor ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in de belirttiği gibi, muhalif unsurları yeraltına itiyor, daha doğrusu ‘illegal siyasete’ yöneltiyor.

Bütün o ‘Ergenekon’ ve ‘darbe’ muhabbetlerinin altında biraz da bu yatıyor.

Baykal’ın beceriksizliği hem solu, hem de Türkiye’yi bitiriyor.

Bir muhalefet partisi düşünün ki, muhalefet avantajıyla girdiği bütün genel, yerel ve ara seçimleri kaybediyor.

Bir muhalefet partisi düşünün ki, anakronik ‘laiklik’ söylemi dışında yeni hiçbir fikir üretmiyor.

Önümüzde bir ‘yerel seçim’ var.

Periyodik aralıklarla tekrarlanan, sonucu önceden belli, zaman zaman kazananların değiştiği ama kaybedenlerin hiç değişmediği, bu gidişle de hiç değişmeyeceği seçimlerden biri...

İktidar kazanacak.

Muhalefet avantajına rağmen CHP kaybedecek.

Bunu biraz açayım:

Elimizdeki örnek (CHP), her zaman ‘devleti kuran parti’ olmakla övünmüş, böylece hem benzerlerinden farkını vurgulamış, hem de ‘mahiyet üstünlüğünü’ korumuştur (korumak istemiştir).

Esasında demokratik parlamenter sistemde, partiler arasında bir mahiyet farkı bulunmamaktadır; onları birbirlerinden ayıran, dünya görüşleri ve programlarıdır.

Dolayısıyla, CHP’yi benzerlerinden ayıran da, mahiyeti (yani belli bir merkeze uzaklığı ya da yakınlığı) değil, öncelikle programıdır, programı olmalıdır.

Her fırsatta ‘cumhuriyet’ ve ‘laiklik’ diye çığıranlar bu yakınlığın kendilerine ‘a priori’ olarak (yani kafadan) ‘üstünlük’ sağladığını düşünebilirler.

Oysa tam tersi geçerlidir...

CHP merkeze değil, benzerlerine yaklaşmalı, önce demokratik olarak ‘rüştünü ispat’ etmelidir.

Dolayısıyla, benzerlerinden farkı, CHP’nin avantajı değil, dezavantajıdır.

Nitekim, ‘yakınlık avantajıyla’ girdiği bütün seçimleri kaybetti.

Kaybetmesinde önemli etken, evet, ‘bir yerlere selam çakması’dır ama, asıl etken bir politikası, bir vizyonu, bir kurtuluş reçetesi bulunmamasıdır.

Baykal bize ne söylüyor?

Nasıl bir gelecek vaat ediyor?

Nasıl bir ülke olacağız?

Farklılıklarımızı nasıl meczdeceğiz?

Cebimizde para olacak mı?

Fukaranın karnı doyacak mı?

İşsizliği nasıl halledecekler?

Daha da önemlisi, müşteki göründükleri ‘cunta anayasası’ ve bu anayasanın ürünü olan antidemokratik kurumlar (ve alışkanlıklar) konusunda nasıl bir ‘iyileştirme’ öngörüyorlar?

Bunları bilmiyoruz.

Bunları bilmediğimiz için CHP bir kez daha kaybedecek.

Olan da, Deniz Baykal’a, Kemal Kılıçdaroğlu’na, Dengir Mir Mehmet Fırat’a değil, sana bana olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi