Bu fotoğrafta bir yanlışlık var
Son beş ay içinde Ankara üçüncükez terörün şeytani hedefi haline gelmiş bulunuyor. 10 Ekim 2015’deki Gar saldırısı IŞİD, 17 Şubat 2016’daki Ankara’nın kalbine yapılan saldırıyı ise PKK-PYD ortaklığı gerçekleştirmişti. Terör şimdi üçüncü kez yine Ankara’nın merkezi Kızılay’da Türkiye’yi kalbinden vurdu.
Doğrudan Türkiye’nin Başkenti’ni hedef alan sistematik saldırıları, sadece bir terör tanımıyla açıklamak maalesef mümkün g ö r ü n m ü y o r. Evet bu özü itibariyle kanlı bir terör eylemi. Ama böylesine doğrudan ve ısrarlı bir şekilde Ankara’yı hedef alan sistematik saldırıların neredeyse art arda yapılması, ister istemez “Acaba içinde uluslararası unsurların da olduğu bir terör aklı mı devreye sokuldu?” gibi soruları akla getiriyor.
★★★
Ankara saldırısını ister IŞİD, ister PKK, isterse YPG yapmış olsun, sonuç pek değişmiyor. Esas itibariyle bu örgütler ve isimler, elde edilmek istenen sonuç bağlamında değerlendirildiğinde sadece birer görüntüden ibaret.
Belli ki bu örgütlere farklı roller dağıtan uluslararası unsurlar, Ankara saldırılarıyla Türkiye’nin karar vericilerine mesaj kalitesi yüksek bir şeyler söylemek istiyorlar. Bir kere bu saldırının zamanlaması son derece manidar. Ayrıca Cenevre görüşmeleri öncesi böyle bir saldırının yapılmış olmasını, Suriye’deki uluslararası itiş kakıştan ve paylaşım kavgasından bağımsız değerlendirmek de mümkün değil.
★★★
Sonuç olarak pek çok örgüte rol dağılımı yapan ‘terör aklı’nın biricik hedefinin sadece terör üretmek olmadığı muhakkak. Bütün bunları söylerken, her şeyi bir üst akıl kolaycılığına havale ediyor değilim elbette. Ama Türkiye’nin bekasını ilgilendiren çok unsurlu bir terör yazılımının olmadığı anlamına da gelmiyor.
Anlaşılan o ki, kanlı saldırılarla Türkiye’ye mesaj vermek isteyen unsurlar pek durmak niyetinde değiller.
Türkiye bu başına gelenleri soğukkanlılıkla analiz etmeli, içeride ve dışarıda dayanışmasını zenginleştirmelidir.
Maalesef ortaya çıkan fotoğraf, müttefiklerinin Türkiye’nin maruz kaldığı terörü yeterince anlamadığı ya da anlamak istemediğini göstermektedir. İşin bu noktası gerçekten çok önemli... “Bütün dünya bize düşman, yeni bir İstiklal Savaşı başlatmalıyız” mantığı ile bu beladan kurtulamayız.
★★★
Ayrıca unutmayalım ki biz kıyıda, köşede duran sıradan bir ülke değiliz. NATO’nun en güçlü ortağıyız, AB ile tam üyelik müzakereleri yürütüyoruz ve Amerika’nın en güçlü müttefikiyiz.
Ancak müttefiklerimizden Amerika, Suriye’de PKK’yı destekliyor, NATO ortalarda yok, AB ise buharlaşmış ve de etkisiz bir eleman durumunda...
Bu fotoğrafta bir yanlışlık var, ne yapıp etmeli bu görüntüyü değiştirmeliyiz. Özellikle de Suriye’deki kaotik ortam dikkate alındığında, Türkiye’nin terörle mücadeleyi sadece sahada silahla değil, aynı zamanda masada kazanması gerekiyor.
Çünkü Suriye’de barış ve istikrar geciktikçe, terör örgütü PKK Rojava hattında elde ettiği uluslararası desteği teröre tahvil etmeye devam edecektir.
★★★
İşte tam da bu noktada Türkiye müttefikleriyle özellikle de Amerika ile dayanışmasını zenginleştirecek daha esnek adımlar atabilir.
Zira Suriye’de dengelerin her gün yeniden değiştiği kaygan bir zeminde Türkiye’nin terörle mücadelede yanında daha fazla diplomatik desteğe ihtiyacı var. İçinde yaşadığımız coğrafyanın bize öğrettiği önemli bir gerçek var; eğer düşmanlarımızı azaltamıyorsak bile dostlarımızı çoğaltmak zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.