İslam’la Savaşın Cephesi Türkiye mi?
John Galvin, geçen sene ölmüş...
Kimdir o? Diyeniniz çoktur. Bir ABD generali... Tabiî olarak Viet-
nam Savaşı’na katılmış. Hizmet hanesinde “soğuk savaş” da var...
Şu sözü NATO Başkomutanlığı görevinden ayrılırken söylemiş: “Soğuk harbi kazandık. Yetmiş yıllık bir sapmadan sonra yeniden son 1300 yılın esas çatışma eksenine dönüyoruz. Bu İslâm ile olan büyük çatışmadır…” Yıl: 1993!
Aradan geçmiş 23 sene. Şöyle bir bakalım geçen zamana. Bu sözü doğrulayan olayları mı görüyoruz, yanlışlayan sonuçlarla mı karşı karşıyayız?
Hiç bir NATO Başkumandanı böyle bir söz sarfetmemiş olabilir. Fakat hakikat ortada: Batı fabrika ayarlarına döndü. Batı emperyalizminin düşmanı İslâm’dı, yüzyıllarca onunla savaştı. Haçlı Seferleri ile İslâm’ın kalbgâhına yaklaştı. Mukaddes beldelerinden Kudüs’ü ele geçirdi. Bu işgal yaklaşık yüz yıl sürdü.
“Şarkın en sevgili sultanı” Salahaddin Kudüs’ü haçlılardan temizledi, şehri Memluklerden alan Osmanlılar 1917’ye kadar güvenlik içinde yaşattı…
Kudüs’ün kaybının önümüzdeki sene 100. yılı. İngilizler Filistin’de Yahudi devletinin oluşumu için gereken her şeyi yaptı. Orada batı emperyalizminin terörist bir unsuru var ve bu unsurun yaptığı her türlü insanlık dışı saldırı hoş karşılanıyor.
Filistin’de Yahudilerin Müslümanlara yaptıklarının yüzde birini Türkiye, Hristiyanlara veya Yahudilere yapsa, yer yerinden oynar!
Batının İslâm’la savaşının binbir yüzü vardır. Biz görünenlerle ilgiliyiz. İslâm dünyasına ABD tasallutu en ileri seviyede. İstediği ülkeyi, istediği güce peşkeş çekmeye kadar varan bir tasallut bu.
İslâm dünyasındaki Sünni Şii çatışmasızlığını ortadan kaldıracak hamleler Amerika’dan gelmiyor mu?
İşgal altında tuttuğu Irak’ta şiiliği yükselten, İran’ı denkleme dahil eden ve sünniliği hiçe sayan ABD değil mi?
Suriye’de İran askeri varlığının ABD’den habersiz oluştuğuna inanabilir miyiz?
Ya Rusya’nın Suriye’de etkin bir silahlı güç bulundurması Obama’nın göz kırpması olmaksızın mümkün mü idi?
ABD İslam’la savaşın bütün unsurlarını devreye sokuyor. Kendi eliyle yapmak istemediklerini alt yüklenicilere (taşeronlara) havale ediyor. Şu anda Suriye’de aktif iki İslâm karşıtı güç var: DAEŞ ve PYD!
Her iki gücün arkasında “ABD yoktur” diyebilir miyiz?
Daha ötesi “DAEŞ’in oluşumunda ABD’nin rolü yoktur” diyebilen var mı?
Terör örgütlerini kullanarak İslâm dünyasına şekil vermek, günümüzün en önemli meselesi.
ABD Suriye’de iki terör örgütünü aktif olarak kullanarak amacına adım adım ilerliyor. Suriye her bakımdan tarümar edildi. Şimdi soru şu: Sıra Türkiye’de mi?
Efendim ABD müttefekimiz. Hem de stratejik müttefik!
Geçelim bunları! Şu anda ABD’nin Türkiye’ye yaptığı düşmanlığı kim yapıyor? Siz zannediyor musunuz ki Türkiye’nin büyük şehirlerine yönelik terör saldırıları yüklenicilerin kendi uygulamalarıdır?
Buna inanmamız beklenmemeli. Ankara saldırılarında olduğu gibi, İstanbul saldırısında da ABD’nin rolünü tartışmalıyız. En azından, terörist unsurların önünü açan bir zemin oluşturması yüzünden, ABD’nin büyük sorumluluğu var.
Türkiye’ye karşı süreklileşme temayülü gösteren terör saldırılarını ABD’nin Suriye’de yürüttüğü siyaseti Türkiye’ye taşıma temayülünün görünürlük kazanması olarak okumaktan yanayım.
Savaş İslâm’la! Önce ılımlı İslâm, radikal İslâm ayırımı yaptılar. Sonra terörist İslâm kavramını yükselttiler.
Şimdi Türkiye’yi İslâm’la savaşın cephe ülkesi haline getirmeye çalışıyorlar. Türkiye’ye diz çöktürmek, aynı yüz yıl önceki gibi, bütün İslâm dünyasına diz çöktürmek anlamına geliyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.