Sultan Bayezid’in ABD Seferi!
Bir süredir gazetelerde ve elektronik ortamda bir cami veya külliye resmi dolaşıyor. Her görüşümde, Bayezid Camii’nin neden bu kadar güncel hale geldiğini düşünüyorum.
Nihayet mesele anlaşıldı: Amerika’da, başkent Vashington’a 15 km. mesafede, Mryland eyaletinin Lanham şehrinde Diyanet bir merkez kuruyormuş. “Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi”nin camii Bayezid Camii’nin kopyası neredeyse…
Dış görünüşü, avlu kısmı, şadırvanı, minareleri, içerideki fil ayakları, orta kubbe ve kemerler… Amerika’da Bayezid Camii ile karşılaşmak insana hoş geliyor! Çölde bir vaha! ABD’nin başkentine yakın olan bu cami ve külliye meşhur NASA Uzay Araştırmaları merkezine daha yakınmış. (Türkiye’den, mimarisinden bihaber ABD’nin uzaycıları, bizim cami minarelerini füze rampası sanmasınlar?)
Merkezin arazisi 1993’te Yehova şahidlerinden alınmış. Bölgede o zaman bir hayli Türk ailesi yaşıyormuş, çoğu Maryland Üniversitesi’nde akademisyenmiş. Bazıları da yakınlardaki işlerde çalışıyorlarmış. Şimdilerde Virginia’da daha çok Türk varmış, ama Türkiye kökenli bir nüfus, Merkez civarında yaşıyormuş. Ayrıca bölgede başka Müslümanlar da mevcutmuş.
Tabii böyle bir Merkez oluşturulurken sadece Türkler hedeflenmiyormuş, Amerika’da yaşayan tüm Müslümanlar hatta Amerikan toplumu da gözetilmiş. Merkez’den Senato binasına normal trafikte on beş dakikada ulaşılabiliyormuş.
Vashington’daki Din İşleri Müşavirimiz bu yapıyı şöyle anlatıyor: “Mryland’daki camimiz, Amerika’nın en büyük camisi olması yanında, bölgenin silüetine estetik mânada çok şey katan bir özelliğe sahip. Camimiz ve kültür merkezimiz İslâm medeniyetinde dinî mimarinin zirvesini teşkil eden klasik Osmanlı-Türk mimarisi, büyük Usta Mimar Sinan’ın tarzı ile inşa edildi. Ziyaretçiler bu camide Türk İslâm sanatlarının birbiriyle uyumlu numunelerini görme fırsatı elde edecek. Toplam inşaat alanı bin 879 metre kare büyüklüğünde olup avlu kısmı hariç, aynı anda bin kişi namaz kılabilecek kapasiteye sahip. Cami, ferah avlusu, muhteşem ana ve yan kubbeleri, göğe yükselen zarif minareleri, müze ve cenaze servis imkânlarıyla Müslümanların nefeslenecekleri, derin huzur bulacakları bir mekân. Projeyi tasarlayanların, maddî ve manevî destek verenlerin hayal dünyalarının gerçekten çok geniş olduğunu düşünüyorum.”
Din İşleri Müşavirimizin konuşması, İstanbul’u hiç görmediği intibaı uyandırdı bende. İstanbul’u görse idi onun merkezindeki camileri de bilirdi. Bayezid Camii de böyle camilerden biri. Mimar Sinan yapısı değil elbette. Mimar Sinan devşirilip İstanbul’a getirildiğinde, 1500’lü yılların başında yapılan bu camii görüp etkilenmiş olabilir. Muhtemelen Mimar Hayreddin’in eseri olduğu sanılıyor. Tabii bizde bir alışkanlık var, güzel bir cami görürsek, ille de onu Sinan yapmıştır diye…
En güzel camilerimizi Mimar Sinan yaptı, ama tek mimarımız o değil. Bayezid Camii, Osmanlı klasik mimarisinin başlangıcında bir yerlerde duruyor. Mimar Sinan çıraklık eseri Şehzade Camii’nde Bayezid camiini tekrarlamadı, ana kubbeyi dört yarım kubbe ile genişletti. Ardından Süleymaniye’yi yaptı, kalfalık eserinde Şehzade’yi geride bıraktı, merkezi kubbenin önünde ve arkasında yarım kubbeler var, fakat yanlarda yok ve nihayet Edirne’de ustalık eseri Selimiye’yi yaptı, yarım kubbeleri tamamen terk etti, tek bir büyük kubbe etrafında eserini oluşturdu.
Sinan sonrası mimarlar Bayezid’e dönmediler ama, değil Selimiye’yi, Süleymaniye’yi bile sürdüremediler ve Şehzade Camii’nden hiza tuttular. Sultanahmet öyle, Yeni Cami öyle. Yine de bu camiler başka özellikleriyle mimarî tarihimizde mühim yere sahipler.
Modern zamanlarda, Ankara Kocatepe’den başlayarak selatin camileri takliden camiler inşa ediyoruz. Kocatepe de Şehzade-Sultanahmet tarzı bir camidir. ABD’de biraz daha geriye gitmişiz, Bayezid Camii’ni örnek almışız. Onu da yarım kubbeler yapmak yerine, biraz Edirnekapı Mihrimah’a benzeterek değiştirmişiz. Tabii Bayezid’in muhteşem minareleri nire, Maryland camiinin minareleri nire! Ayrıca Bayezid’in minareleri, caminin tabhanelerinden ötürü bir hayli birbirinden uzaktır. Bu yüzden Bayezid Camii’ne mahya kurulamıyor diye hatırlıyorum.
Bu kadar sözden sonra, gelelim işin esasına. Bugün dünyaya sözümüzü mimari ile söyleyeceksek, bugünün dilinden konuşmalıyız. Bugünün malzemeleriyle geleneği de sürdürerek güzel eserler ortaya koymalıyız. Maalesef Turgut Cansever’den sonra böyle terkipçi mimarlar görülmüyor. Şimdi ABD’de yapılan bu cami bana Sultan 2. Bayezid’in Yeni Dünya’ya seferi gibi görünüyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.