Son Hacıbayram Şeyhi: Emin Acar
Şeyhürrum”, yani “Anadolu’nun şeyhi” olarak anılan Hacı Bayram-ı Veli’nin tekkesi de bütün tekkeler gibi kanunla kapatıldı, yıl 1925... Tekke şeyhleri dergâh binalarının son mûkimleri oldular. Onlardan sonra bir zamanlar hayat verdikleri yapılar da yıkılmaya terk edildi.
“Bütün tekkeler gibi” diyorum, Hacı Bayram’ın ve Bayramiliğin tarihimizde çok müstesna bir yeri var. İstanbul’un fethi idealini bu tekke Osmanlı ülkesine dalga dalga yaydı. Genç Sultan Mehmet, İstanbul kuşatmasına başta Akşemseddin olmak üzere sadece Bayramî şeyhlerini davet etti. Onlar da 20 bin derviş ile Kostantiniyye önünde saf tuttular.
Son Bayramî şeyhleri Millî Mücadele’ye gerçek anlamda destek verdiler. Tayyip Baba’nın oğlu Mehmed Şemseddin Efendi, daha Mustafa Kemal Paşa yola çıkmadan Ankara’da Milli Mücadele hazırlıklarına Ali Fuat Paşa ile başladı. Kemal Paşa’yı davet eden 8 kişilik heyette yer aldı. Pederi Tayyib Baba’nın vefatı üzerine 1920 Mayısı’nda posta oturdu ve 1. Meclis’e Ankara meb’usu olarak seçildi. Mehmet Âkif’in şiirinin millî marş olarak kabulü yönünde önerge verenler arasında o da vardı.
Ya sonra? Millî Mücadele’den sonra Âkif ne durumda ise, Şemseddin Efendi’nin durumu da odur. Adı Ankara ile anılan Bayramî ailesi tekkeler kapanınca, İstanbul’a göçmek mecburiyetinde kaldı…
Yani resmen son Bayramî şeyhi Şemseddin Efendi’dir…
Elbette Hacı Bayram-ı Veli’nin manevî havası tekkelerin kapatılmasıyla yok edilemedi. Hacıbayram civarı kitapçılarla ve irşad gönüllüleri ile sarılı kaldı. Emin Acar onların en mütevazısı ve fakat en bilineni. Onun neden Hacı Bayram’ın yanındaki eski bir Ankara evini muayenehane yaptığını tahmin etmekte zorlanmayız. Ne zaman sokağından geçseniz “Dr. Emin Acar, Asabiye Mütehassısı” tabelasını görürsünüz. Aslında bu tabela her şeyi ifade eder. Maksat sağaltmaktır, tedavidir, Emin Hoca’nın ihtisası da bunun üzerinedir.
Emin Acar, biz bildiğimizden beri muayenehanesinde veya tekkesinde ruhları sağaltır. Onun dergâhında sadece zikir çekilmez, milletin her türlü meselesi konuşulur. Emin Hoca sadece tıbbî müktesabatını değil, geniş bir sahadaki birikimini ziyaretçileriyle paylaşır. Herkes gücüne göre veya ihtiyacına göre nasiplenir.
Orada dünya ekonomisinden, enerji veya pamuk savaşlarından, nüfus dengelerindeki değişikliklere kadar bir çok bahsin geçtiğine şahit olursunuz.
Hacıbayram’a gidip de Emin Acar’ın mekânına uğramamak olmaz. “Tekke çorbası” namıyla anılan çay farklıdır orada. Esası kuşburnudur, ama ne şifalı maddeler karıştırılmaz ki… Ya mercimek çorbası niyetine yenilen çorbanın içinde neler bulunmaz ki?
Emin Hoca’nın şifahanesinin her türlü âkil müdavimleri yanında meczubları da bir haylidir. Sık uğramasanız dahi unutulmazsınız, Emin Hoca sizinle ilgili mevzuları açıverir.
Son yıllarda belediyenin Hacıbayram’ı çökertmeye yönelik hamleler döneminde Hacıbayram’a uğramak bir eziyete dönüştüğü için sık gitmez olmuştuk. Bir ikindi vakti hep Hacıbayram’da görmeye alıştığımız Emin Hoca’yı Türkiye Yazarlar Birliği’nin Müdafaa Caddesi’ndeki merkezinde bulduk. Evet oydu; hep tebessüm eden yüzüyle oydu, Bolu şivesi tekellümüyle ve sohbetiyle de. Sonra uğramayı mutad hale getirdi. Birliğin küçücük mescidinde kıldırdığı ikindi namazları bizi bir başka atmosfere çekiyordu.
Onun da “burada bir başka hava var” dediği oldu, biz Hacıbayram semtine belediyenin reva gördüğü muamelenin onu ne kadar rahatsız ettiğini böylece hissettik. “Asıl Hacıbayram havası burada” dediğine dahi şahit olduk.
Sonra belediye başkanı zorlamalar karşısında Hacıbayram semtindeki yapıların ayağa kaldırılması için harekete geçmeye mecbur oldu. Derler ki, o beşuş çehreli malûm başkan bizzat Emin Hoca’yı ziyaret edip “binanızı yeniden yapalım” dedi…
Emin Hoca’nın bunu kabul etmediğini tahmin edebilirsiniz!
Dün Emin Hoca’yı uğurlamak için, Kızılcahamam’daki Genç Yazarlar Kurultayı programını sıkıştırarak icra ettik. Yetiştik yetişmesine de, cenazede “yüksek protokol” olduğu için cami avlusuna dahil olmakta güçlük çektik. Vilayet tarafından gelirken önce “yürümeyen merdiven”leri gördük, sonra yürüyen merdivenden çıkışın güvenlikçilerce tahdit edildiğine şahit olduk…
Namazdan sonra bir hayli kalabalık olduğu anlaşılan korumaların itip kakmasıyla ezileyazdık!
Namaz alanına herkes kontrol edilerek girdiğine göre, neden bu kadar koruma devletluların etrafını kasıp kavuruyor? Belki bir ikisi belli etmeden civarda bulunabilir. Bir cenaze namazının böyle kalabalık koruma ordusu ile icrası işin ruhuna hiç uygun değil.
Emin Hoca 90 yaşında vefat etti… Demek ki tekkeler kapatıldığı sene doğmuştu. Yine de bizim bildiğimiz son Hacıbayram Şeyhi oydu!
Allah’ın ebedi rahmeti onunla olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.