Devlet Diyarbakır’a Yerleşmeli!
Başbakan Ahmet Davutoğlu Diyarbakır’a, daha doğrusu Sur ilçesine yerleşebileceğini söylemiş. Burası asıl Diyarbekir veya Amid, yahut Kara Amid... Yani Diyarbakır’ın o muhteşem surları ile çevrili tarihî şehir.
Böyle bir şehirde yerleşmeyi kim istemez ki?
Şahsen imkânım olsa, Sur’da yerleşmek isterdim.
Devlet Bahçeli, Başbakan’ın bu niyetinden hoşnut olmamış, veryansın etmiş. Bunu anlamakta zorlandım doğrusu.
Sabah namazını Ulucami’de kılmak, akşamı Fatih Paşa’da eda etmek... Dört ayaklı minareyi görünce tefekküre dalmak... Ramazan günleri, oruçlu daracık ve serin sokaklarında dolaşmak... Ulu Beden, Yedi Kardeş burçlarının kanatlı aslanlarına, çift başlı kartallarına hayran kalmak, Kiçi Burcu’na çıkıp şehrin ufuklarını taramak…
Balıkpazarı’nda alışveriş yapmak, burmalı kadayıfın hasını, kebabın âlâsını yemek. Ziya Gökalp’in baba evini ziyaret etmek, vandalların tamamen yok edemedikleri kütüphanesini görmek. Cahit Sıtkı’nın aile ocağında, onun güzelim şiirlerini okumak. Yahut “yaş yetmiş iş bitmemiş” nev’inden yeni bir şiir yazmak...
Celal Güzelses’in hâlâ Diyarbekir ufuklarında yankılanan muhteşem türkülerini dinlemek...
Çayın öte yüzünde/Ceylan oynar düzünde
Ben yârimi tanırım/Çifte ben var yüzünde…
Uğrun Kapı’dan şehre girip fetih bayraklarını şehre diken sahabenin kabirlerini ziyaret etmek... Sarı Saltuk’un sayısız türbelerinden birini bulmak, Sultan Şüca’yı, Şeyh Hemedani’yi, Şeyh Abdülcelil’i hatırlamak ve Diyarbekir’in tapu senedi olan Fatih Paşa ve Özdemiroğlu Osman Paşa türbelerini ziyaretgâha çevirmek…
Sultan Alparslan’ın muhabbetle okşadığı surlarını seyrü temaşa etmek, Selahaddin Eyyübi’nin hâlâ esrarını koruyan kapısından geçmek... Deliller Hanı’nda kahve içmek, Hasan Paşa Hanı’nda tarihi koklamak...
Elbette Diyarbekir daha fazlası… Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve nihayet Osmanlı...
10 Eylül 1515’te Osmanlı ordusu tarafından fethedilen şehrin beş yüzyıl sonra terör örgütü tarafından ele geçirilmeye çalışılması bir tesadüf olabilir mi? Ben derim ki, Diyarbekir’in Osmanlı fethinin yıldönümüne Fatih Paşa Camii’nin tahrip edilmesi, kendisi de bir Kürt olan Bıyıklı Mehmed Paşa’nın ruhunu taciz etmek içindir.
Osmanlı fethinin yıldönümü bir yıl sonra da olsa şanına lâyık şekilde kutlanmalı. O tarihe kadar Kurşunlu Camii başta olmak üzere tarihi eserler onarılıp kullanıma açılmalı.
Diyarbekir, Gülşeni tarikatının kurucusu İbrahim Gülşeni’nin memleketi.
Bu can kuşu kanat açar muhabbet mülküne uçar
İkiden birliği kaçar o tayrana giren gelsin
Oradaki güçlü edebiyat toprağı, Türkçe’nin büyük şair ve yazarlarının yetişmesini sağlamıştır .
Hele Diyarbekirli Said Paşa var ki, üç nesil sürecek bir şiir saltanatının kurucusu olmuş. 19. yüzyılın ünlü valilerinden Said Paşa’nın Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tevfiznamesi’ne benzer şiirinin hikmetli mısraları ezberlense yeri var:
Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni
Hilekârlık eyleme kimse dolandırmaz seni
Dest-i âdâdan soğuk su içme kandırmaz seni
Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni
Müstakim ol Hazreti Allah utandırmaz seni
Onun oğulları Süleyman Nazif ve Faik Ali Ozansoy edebiyat tarihimize geçmiş şairler. Faik Ali’nin Diyarbekir göklerine bakılarak yazıldığını tahmin etmek güç olmayan şu şiiri bestelenmiş ve neredeyse belli başlı bütün icracılar tarafından seslendirilmiştir ve zaman zaman TRT radyolarında icra edilmektedir:
Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey!
Mehtaba bakıp yar ile sohbet ne güzel şey!
Faik Ali’nin oğlu Munis Faik Ozansoy da bir zamanlar Hisar dergisini yayınlayan dönemin tanınmış bir şairidir.
Bütün bunlardan sonra, teklifimiz şu: Diyarbakır tam Devlet Bahçeli’nin yerleşeceği şehir. Partiyi emin ellere tevdi ettikten sonra bakarsınız, öyle yapar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.