Cumhuriyet gazetesini nasıl teslim aldılar?
Ben bilmiyorum... Bunu, “Atalay” soy isimli avukat anlatsın. Gazetenin sermaye yapısını, nasıl işletildiğini, hangi konsorsiyuma karşı boynunun kıldan ince olduğunu o biliyor çünkü.
Hikmet Çetinkaya’nın tanıklığı da çok önemli.
Nerdeyse “cemaat”siz cümle kuramayan, “din baronları”nın en sıkı ve zorlu temsilcisinin Fethullah Gülen olduğunu öne süren, konu hakkında mebzul miktar makale ve kitap yazmış Hikmet Çetinkaya nasıl teslim alındıklarını (yani nasıl susturulduklarını) daha iyi anlatacaktır...
İzmir’in kavakları, laiklik, Mustafa Kemal’in çakmak çakmak bakan gözleri, çağdaş cumhuriyetimiz, Nazım Hikmet, imbatla gelen akşamlar, ipil ipil yağan körfez yağmuru, hepsi iyi hoş da, mazmunlarınıza ne oldu birader?
Kim unutturdu ezberlerinizi?
Hani “ışık evleri”nden yükselen tehlike?
Niçin gündeminizde değil cemaatin sinsi örgütlenmesi?
Din baronuna ne oldu?
Efendim?
Eskiden miydi o? Nedamet getirip laik cumhuriyet çizgisine mi geldiler?
İyi de, misyon gazetesi olmanız, habere sırt çevirmenizi gerektirmiyor ki... Memlekette olup bitenler konusunda okurunuzu bilgilendirmek hem ödeviniz, hem “namus borcu”nuzdur. Kaç aydır, nerdeyse bütün gazeteler ve haber portalları, paralel örgüte yönelik operasyonları haberleştiriyor. Yüzlerce gözaltı, yüzlerce tutuklama... Biz bu haberleri Cumhuriyet’te okuyamıyoruz.
Neden?
Başbakana “fiziki takip” uygulayan polisler, görevini savsaklayan ya da kötüye kullanan savcılar, “yasa dışı dinleme kararı” veren hâkimler, “himmet topluyoruz” bahanesiyle işadamlarına çöken maliyeciler, sınav sorularını çalan profesörler, sahte belgeye “sağlamdır” raporu veren Adli Tıp’çılar, kriptolu telefonların şifresini çözen TÜBİTAK’çılar...
Eylemleri ve cürümleriyle suçüstü yakalandılar.
Biz bu haberleri Cumhuriyet’te göremedik.
Neden?
Mikrofon uzatıp akladığınız paralel savcı, “Bir numarada Başbakan Erdoğan vardı” demişti... Savcının anlattıklarına tercüman olmayı içinize sindirebilmiştiniz ama “gazeteciliğinizi” hatırlayıp, “Başbakanı içeri tıktırmak için gösterdiğiniz gayretin yüzde birini Hrant Dink’in katillerini bulmak için sarf etmediniz. Üstelik Hrant dosyasını 7 yıl beklettiniz. Neden?” diye sormadınız.
Hakikaten merak ediyorum.
Neden?
Devletin “güvenlik” sorunu olarak gördüğü örgüt ilgi alanınıza girmedi...
Bir tek “kumpas” haberi yayınlamadınız...
Bir tek dinleme skandalına yer vermediniz...
Neden?
Pensilvanya’ya hicret ettiğini söyleyen sahtekârlarla ilgili hiçbir merak geliştirmediniz.
Neden?
Plaka tanıma sistemini kapatıp teröristlerin işini kolaylaştıran, PKK ve ASALA’yla “ortak eylem” koyan, devletin gizli operasyon bilgilerini terör örgütüne uçuran müntesiplerin suçüstü eylemlerini de göremedik gazetenizde...
Neden?
İlhan abi’nizi bir sabah derdest edip götürmüşlerdi... Uğur Mumcu’nun sütununa konuşlandırdığınız arkadaşınızı (Mustafa Balbay’ı) yıllarca cezaevinde tutmuşlardı... “Ergenekon örgütünün ana karargâhı” ilan ettikleri gazetenize bomba bıraktırtıp güya bombacılarla ilişkilinizi belgelemişlerdi... Sahte gizli tanıklarla hayatınızı karartmışlardı... Gözlerini kırpmadan her melaneti işlemişlerdi...
Bu çeteye karşı sonsuz hoşgörü ve sevgi içindesiniz.
Neden?
Biz Cumhuriyet’i, temsil ettiği dünya görüşüne katılmasak da, ilkesi, düsturu, istikameti ve omurgası olan bir gazete olarak biliyoruz. Bu gazetede çalışanları da, “düstur sahibi insanlar” zannediyoruz.
Ne oldu?
Niçin teslim oldunuz? Ne karşılığında? Hangi bedelle?
Değdi mi bari?
İnşallah ederinizin altında bir teklifle gelmemişlerdir. Değmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.