‘Monşer’ sessiz sedasız gitti
Monşer’ diye bir şey var. Resepsiyonlarda, kokteyllerde, arz-ı endam eden, adab-ı muaşerete riayetkar, bir işin ucundan tutmamaya özen gösteren, sıkıya gelmeyen, kıyafeti düzgün, çoğunlukla fraklı, papyonlu bir Bay.
Sıfat olarak hariciyecilere yakıştırılır. Hitap sözüdür. Aslı Fransızca. ‘Azizim’ gibi bir anlamı var.
‘Monşer’ uzun zaman hüküm sürdü hariciyemizde.
Türkiye’nin defans öncelikli, statükocu, kafa karıştıracak herhangi bir ‘yeni durum’un doğmamasına özen gösteren dış politikasına uygun bir ‘tip’ti monşer.
Vatandaşla işi olmazdı. Bir yerde rastlasan, bir şey söylesen, işitmezdi.
Biraz da sinameki.
Türk sefaretlerinin soğuk, sıkıcı mekanlar olması sanki devlet politikasıydı.
Rahmetli Özal zamanında TİKA (Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı) kuruldu.
Faaliyetleri çok sınırlıydı.
Ama TİKA, yavaş yavaş, bizim hariciyemizin soğuk imajını değiştirdi.
Rejimin Müslümanlara surat ekşittiği 28 Şubat günlerinde dahi, TİKA, dışarıda bu memleketin çocuklarına karşı mütebessimdi.
AK Parti iktidarında TİKA’nın hizmet alanı, kapasitesi çok genişledi.
Balkanlar’da, Kafkasya’da, Ortadoğu’da, Orta Asya’da var. Afrika, Okyanusya ve Latin Amerika dahil, 140 ülkede faal.
Türkiye’nin dışarıda faaliyet gösteren kuruluşlarına son yıllarda Yunus Emre Enstitüsü eklendi.
Yunus Emre Enstitüsü de hal-i hazırda 37 ülkede dilimizin, kültürümüzün, tarihimizin tanıtılması için çok kıymetli çalışmalar yapıyor.
İki gündür, Yunus Emre Enstitüsü’yle birlikte Bosna Hersek’teyiz.
Memlekette herkes fitne fesatla uğraşmıyor. Allah’a şükür, millete faydalı olmak için gecesini gündüzüne katanlar da var. Bunların sayısı, emin olun, ‘ehl-i fitne’den çok daha fazla.
Bakın, o iyi insanlar iki günde neler yaptılar.
Yunus Emre Enstitüsü, Bosna-Hersek ve Türkiye Milli Eğitim Bakanlıkları arasında bir protokolün imzalanmasını sağlamış.
Protokolle, Türkçe Bosna-Hersek ilk ve ortaöğrenim müfredatına seçmeli ders olarak konulmuş.
Altı bini aşkın Boşnak öğrenci Türkçe’yi seçmiş. Türkçe, Bosna okullarında Almanca ve Fransızca’yı geçmiş, İngilizce’nin ardından 2. yabancı dil olmuş.
Bu, neresinden bakarsanız bakın, büyük bir başarıdır.
Zenica’da büyük bir kapalı spor salonunda (Zenica Arena) bu öğrencilerin katıldığı şahane bir program düzenlendi.
Programın finalinde Dino Merlin konser verdi. Dino Merlin, savaş sırasında Bosna’da direnen sanatçılardan. Tabir caizse, ‘yerli ve milli...’
Aynı gün Saraybosna’da Türk ve Boşnak yayınevlerinin katıldığı bir kitap fuarı açıldı.
Cemal Akyıldız ressam. Türkiye’deki bir çok mimari eserin gravürünü çizmiş, çizmeye de devam ediyor. Perşembe günü Mostar’da Cemal Akyıldız’ın Eski Türk Evleri gravür sergisi açıldı.
(Şu yazının sonuna yaklaşırken, bir dost, ‘Muğla Valiliği, her yıl 50 Boşnak öğrenciyi Muğla’da misafir edecek, bunu da yazarsanız memnun olurum’ dedi. Buyurun, ben de yazdım.)
Ardından, Visoco’da büyük bir merkez açtılar.
Bütün bu çalışma süreçlerinde, o ülkelerin hükümetleriyle TİKA’nın veya Yunus Emre’nin yöneticileri birlikte çalışıyor.
Hizmet, o ülkelerin insanlarına veriliyor.
Fitne, başka ülkelerde de eksik değil. Hizmetin kazaya uğramaması için, hassas bir diplomasi yürütülüyor.
Bunların hepsi tecrübe. Bir ‘büyük devlet’ tecrübesi.
Bu tecrübeyi ‘milli gelir’e yazmazlar. Fakat çok kıymetlidir. Ölçecek para birimi bulunamaz.
Yazıya ‘monşer’le başladım.
Hani nerede şimdi monşer?
Monşer, bu kadar yoğun çalışmaya gelemez. Sessizce sıvışır.
Ben oralarda, dinamik, sınırsız çalışan heyecanlı ekipler gördüm. Hiç monşer görmedim.
Eskiden görürdüm. Şimdi görmedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.