Devlet dine, fikre karışmasın
Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sı çok uzun. Sanki darbeciler, milleti kımıldatmamak için, ama şurası da boş kalmasın diye akıllarına geldikçe madde koymuşlar.
Karakter sayısı 150 bini geçiyor.
Amerikan Anayasası’na da baktım. 26 bin küsur karakter. Sonradan bir şeyler eklemişler, değişiklikler yapmışlar. Ben, ana metnini saydım.
Bizim ülkemiz, 780 bin 576 kilometrekare. İlk mektepte öyleydi. Sonradan yapılan detaylı hesaplamalarla 800 bin kilometrekareyi geçti. ABD ise 9,8 milyon kilometrekare. Bizim 12 katımız.
Nüfusta da adamlar bizden üç dört kat kalabalık.
Yüzölçümünü veya nüfusu baz alırsanız bizim Anayasa’nın daha küçük olması lazım. Fakat görüyorsunuz, bizimki onlarınkinin beş-altı katı..
Ben, Anayasa’nın kısa, öz ve mantıklı olmasını tercih ederim.
Elbette, ‘laiklik’i kaldırmakla Anayasa kısalmaz. Olaya tamamen başka türlü bakmak gerekiyor.
Anayasa’nın oluşumunu, kendi vatandaşınıza ve kendi devletinize bakışınız belirliyor.
Vatandaşınızı bir ‘tehlike’, bir ‘tehdit’ olarak görürseniz, ya da milletin ‘reşit’ olmadığını, sürekli gözetilmesi, zapt u rapt altında tutulması gerektiğini düşünürseniz bir türlü Anayasa yaparsınız.
İnsana değer verirseniz, adalete, hakka hukuka, özgürlüğe değer verirseniz başka türlü Anayasa yaparsınız.
Ben çok merak ediyorum, bakalım nasıl bir Anayasa metni çıkacak ortaya.
Önceki yasama dönemlerinde gördüğüm birkaç ‘sivil’ metni hiç umut verici bulmadım.
Sanki 12 Eylül Anayasası’nı almışlar, oradaki maddelerin yerine başka maddeler koymuşlar.
Ben, kim ne yazarsa yazsın, isterse 12 Eylül Anayasası’ndaki maddelerin tam tersini yazsın, öyle bir metni, 12 Eylül Anayasası’nın kopyası olarak görürüm.
***
Evvelsi gün Meclis Başkanı İsmail Kahraman, laiklik maddesinin Yeni Anayasa’da olmaması gerektiğine dair ifadelerini gündemin ortasına attı.
Kişisel görüş olarak bakılırsa, sorun yok. İsmail Bey, öyle düşünebilir. Başkası da başka şekilde düşünür.
Fakat, Meclis Başkanı sıfatıyla söyleyince, insanların bakışı doğal olarak değişiyor.
Zira, Kahraman’ın sözleri, AK Parti’nin hazırladığı taslak maddelerle, AK Partililerin dün akşama kadar yaptığı izahlarla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha evvel yaptığı laiklik açıklamalarıyla bariz biçimde çelişiyor.
‘İfade-i merama muktedir olması lazım. Kendi beyanını kendisi tefsir eder’diyordum ki, açıklaması geldi.
‘Çarpıtıldı’ diyor. ‘Şahsi görüşüm’ diyor. ‘Anayasa’da yer alması lazım’ diyor.‘Doğru tarif edilmeli’ diyor.
Yani tashih ediyor, kısmen de sarf-ı nazar ediyor. Geçmiş olsun.
***
Şu anda, Anayasa’da laiklik var.
61’de de vardı, 82’de de vardı. 28 Şubat’ta da vardı.
Metin değişmedi, aynı metin. Zaten ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez.’
Fakat bir de vatandaşa sorun.
70’lerde, başörtüsüyle üniversiteye gidiliyordu.
80’lerde gidilemedi.
90’larda... Yani 28 Şubat’ta kız çocukları İmam-Hatip okullarına bile sokulmadı.
Şimdiyse, isteyen, istediği gibi okuluna gidiyor.
Bunların hangisi laiklik?
Yazı aynı yazı. Fakat, başa geçen iktidar, aynı yazıyla isterse vatandaşına eziyet ediyor, isterse serbest bırakıyor.
Demek ki sorun suiistimal.
Biz siviliz. Anayasa’ya devlet gibi bakmak zorunda değiliz. Laikliğe de öyle.
Devlet, bizim fikirlerimize, dinimize diyanetimize ne kadar az karışırsa, ne kadar az müdahale ederse o kadar iyi. Hiç etmese daha da iyi.
Hele bize ideoloji, fikir, itikat vesaire lütfen empoze etmesin.
Özgür olalım. Yollar açık olsun. Gideceğimiz yolu kendimiz buluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.