Laiklik Adam Olmaksa, Sen Nesin?
Meclis Başkanımız hangi kasıtla laiklik hakkında konuştu bilmiyorum. O nasıl konuşursa konuşsun, tantana çıkarılacağını, gulgule koparılacağını tahmin etmeliydi.
Eskiler buna “Esâmîyi üzerine sıçratmak” derler!
Aportta bekleyenler hemen atladılar! Salyaları mürekkeplerine karıştı, olmayan dengeleri bir daha kayboldu, ortalığı av-ave kapladı.
Yalandan başka şey yazmamaya azmetmiş bir varakpare, Atatürk’ün ağzından “Laiklik adam olmaktır” cümlesi uydurup manşete çekti.
Önce şunu söyleyelim: Atatürk’e ait olduğu kesin olan hiç bir metinde “laiklik” kelimesi geçmemektedir.
Atatürk laiklik siyaseti gütmüş olabilir, kendisi laik olabilir veya inanç itibarıyla başka bir konumda bulunabilir. Buna rağmen, laiklik onun konuşmalarında kelime olarak kullanılmamıştır.
Peki diyeceksiniz ki, “Adamlar hem de 1. Meclis’te böyle bir konuşma olduğundan söz ediyorlar”.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün oturumları kayıt altındadır. Eskiden zabıt cerideleri şeklinde şimdi ise tutanak dergisi olarak yayınlanıyor. Bunları taramak zor değil. Hepsi elektronik ortamda, kolaylıkla taranabilir.
Bu ahlâksızlar (ben yalan söyleyenlere böyle derim), bu konuşmanın 1. Meclis’in hangi oturumunda yapıldığını, sözü edilen hocaefendinin kim olduğunu ortaya koysunlar.
O zaman onlara diyeceğim ki: Bravo!
Böyle bir ihtimal söz konusu olmadığı için onlara başka şeyler söylemek zorundayız.
Bu yalancılara “ahlâksız, şerefsiz, haysiyetsiz” demek yeter mi?
Bu sıfatlardan biri ile dahi gerçek bir insana, “adam olana” seslensem, kimbilir nasıl bir karşılık alırdım.
Fakat “adam olana” dedim. Adam olmak, adam gibi adam olmak, insan haysiyetini, şerefini taşımak demektir.
Hiçbir haysiyetsiz adam değildir!
Şerefsizlerin adamlıktan nasibi yoktur!
Adam olmamak için ahlâksızlık başlı başına yeter.
Yalan bir yere kadar! Yalanın bile dereceleri var ve bu yalan derecelendirmesine girmeyecek bir yalandır.
Eğer sen Atatürkçü isen, Atatürk’ü önemsiyorsan, ona yalan söyletme! Sen istediğin yalanı uydur, değer verdiğin kişiyi ona âlet etme. Eğer bunu yapıyorsan, yukarıda sayılan bütün sıfatları kabulleniyorsun demektir.
İkinci nokta, sen eğer laiksen, laiklik ahlâksızlık demek değilse, senin bu yalancılığını nereye koyacağız. Bir tek firar noktan var: Yalancılık ahlâksızlık demek değildir.
O zaman da derim ki, senin ahlâkına tüküreyim!
Şimdi geldik esas noktaya: Sen laik olduğunu söylüyorsun ama yukarıda belirtildiği şekilde adam olman mümkün değil. Laiklik seni adam edememiş demek ki!
Öyleyse sen nesin?
Avanene bakarak mı tanımlayalım seni, anırtına bakarak mı?
Gelelim Atatürk’ün laikliğine...
Malum, laiklik 1927’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı oku arasında yer aldı. Bana laikliği tarif et desem, “din ve devlet işlerini ayırmak” dersin. Atatürk bu konuda çok usta idi. 1930 yılında Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi’yi CHP
Ankara İl Başkanı tayin etti!
Şimdi Ahmet Davutoğlu, Mehmet Görmez’e kendi partisinde aynı görevi verse, “Atatürk de böyle yapmıştı” mı diyeceksin?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.