Meclis’teki kavgalar için model arayışı
Rahmetli Anneciğimin babası, Trabzon’dan Düzce’ye, Düzce’den de Kandıra’ya bağlı Potlar Köyü’ne göçmüş.
Oradan bir arkadaşımın bir sözü geldi aklıma, bu yüzden, Potlar’ın izahını yapmak icap etti.
Kefken’de, sahilde bir yerde otururken, birisi, bir yabancı, Emin’in Musa’ya (Kesikbaş) sormak gafletinde bulundu:
“Ne iş yapıyorsun sen?”
Musa, hiç istifini bozmadı.
“Fuzuli işlere bakarım ben. Denizi taşlarım, direk boyarım, köpek kovalarım, böyle işler.”
Biliyorum, memleketimizin çok büyük meseleleri var. Fakat, şu bahar rehavetinde, esaslı bir meseleye girmeye üşendim.
Yüksek siyasi meselelerin ‘Penguen dosyası’ makamında tartışıldığı bir havada canım da çekmedi.
Ben de bugün ‘fuzuli işler’e bakmak istiyorum.
Gündemden de kopmamak gerekiyor. Öyleyse şu Meclis’teki kavga görüntülerine temas edebilirim.
***
Geçen dönem, kamu güvenliğiyle ilgili birtakım düzenlemeler gelmişti Meclis’e. Polisin arama-tarama, gözaltı yetkilerini arttıran düzenlemeler.
Meclis’te bütün muhalefet görüşmeler neticelenmesin diye direnmiş, bir sürü kavga çıkmıştı.
Doğrusu, biraz ‘sivil’ bakmıştım o yasalara. Olağanüstü bir döneme ait, geçici bir durum olmasını temenni etmiştim.
Geçti gitti, bir iki eksiğiyle kanunlaştı.
Şimdi, dokunulmazlıklar komisyonda görüşülürken de kavga çıktı.
Birkaç milletvekili yaralandı.
Bir şey dikkatimi çekti kavgaları seyrederken.
Bizim vekillerin kavgası kesik kesik. Bizim derken parti ayırdetmiyorum.
Birisi coşuyor, masaların üstüne çıkıyor, sonra gidip bir tarafa doğru atlıyor.
Ya da bir tanesi, karışıklıkta, punduna getiriyor, öteki vekile bir tokat, bir yumruk bir şey atıyor.
Bence milletvekili performansı olarak yetersiz.
Birden aklıma geldi.
Eskiden, kalkınma ve laiklik uygulamaları açısından ‘Malezya modeli’ne çok vurgu yapılıyordu.
Rakip medya, bizi eleştirmek için Malezya’yı ikide bir manşete çekiyordu. Sanki bizim çok umurumuzdaydı o manşetler!
Tabii ki aşıldı Malezya modeli. Artık kimse üzerinde durmuyor. Türkiye modeli oturdu sayılır.
Döğüş-çekişte de bir model ülke üzerinde durulabilir.
Avrupa’da pek kavga çıkmıyor. Uzak doğulular çoğu munis insanlar ama dövüştükleri zaman daha becerikliler.
Tayvan Meclisi’ni hatırlıyorum. Temiz temiz dövüşüyorlar. Daha hızlılar, bizimkiler gibi bir vurup bir beklemiyorlar, rakip partinin vekillerine kombine darbeler indirebiliyorlar.
Daha net, daha anlaşılır vuruyorlar.
Ayrıca, Tayvan’da sadece vuranların değil, dayağı yiyenlerin de performansı iyi. Bizim çoğu obeze yakın vekillerimiz gibi ufak tefek darbelerle yıkılmıyorlar.
Neden Tayvan’dan geri kalalım?
***
Sonra vazgeçtim Tayvan modelinden. Biz niye başka bir ülkeden model transfer edecekmişiz ki?
Taklitçi zihniyet!
Kendimiz, meseleyi ciddiye alıp kendi yöntemimizi geliştirebiliriz.
Madem Meclis faaliyetlerinin şiddet içerikli bir boyutu var ve demokrasi uğruna bunu yaşamamız gerekiyor, partisini ve kendisine oy verenleri kavgada iyi temsil edebilecek milletvekillerini istihdam etmenin bir yolunu bulabiliriz.
Seçimlerde, partiler milletvekili aday listeleri hazırlanırken bu gerçeği dikkate alırlarsa etkili olur.
Her vilayette, listenin ortalarında bir yere döğüşken bir aday. Tercihen bir boksör, bir karateci, bir pehlivan...
Böylece, kavgalara kalite gelir.
Şimdi siz, bu fikrin yeni ve saçma bir fikir olduğunu düşünebilirsiniz.
Haklı olabilirsiniz.
Ama bildiğim kadarıyla bu fikir uygulanıyor.
Uygulanıyor da, yaygın ve sistemli uygulanmadığı için netice elde edilemiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.