Sohbetle sahâbe olanların milletindeniz
Sohbet ehli misiniz? Sohbet eder misiniz yahut sohbetlerin müdavimi misiniz? Sohbet yoldaşınız yoksa, sohbetlerden gıdalanmıyorsanız içiniz kupkuru, diliniz kekredir.
Modernizme mağlup olanlar, sohbetin gıdasını tatmadıkları için televizyonların, sokak dilinin tartışmalı, gürültülü bağırtılarını sohbet sananlar nadânlardır.
Sohbetsiz insan olur mu? Müslümanca dili ve dünyası olmayanların sohbeti olmaz. Sohbetin gönle, fikre, dostluğa ve hayata şifa verici gücü bilinseydi, sokaklarda, evlerde ve türlü mekânlardaki gürültü kirliliği yapan bağırtılı, tartışmalı, laklak kabilinden konuşmalardan eser kalmazdı.
Bir Hocam, “utmak için sohbet edilmez” dediğinde anlamıştım sohbetin mânasını. Sohbette menfaat, hırs ve tartışma olmaz. Oluyorsa, onun adı sohbet değildir.
Sohbetin esası edeptir. lisânî hâldir, kalpten kalbe, gönülden gönüle irtibatı sağlar. Sohbette feyz vardır. Sözle de olabilir, hâl üzere de… Sözlü eğitim de, hâl eğitimi de yapılır.
Sohbet, Müslümanca dilleşmedir, hasbıhaldir, yârenliktir, yan yana ve lisân-ı hâl üzere olmaktır, dost meclislerini paylaşmaktır. Sohbet meclislerinde mânevî alışverişler vardır. İnsan ruhunun ihtiyacı olan fikrî ve mânevî gıdalar ikram edilir, gönüller sürur, kalpler huzur bulur.
İslâm toplumunun ilk tezahürü ashab’la yâni sohbet edicilerin sohbetleriyle başlamış. Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâm İslâm’ı sohbetle yaymış, ilk Müslümanları sohbetle irşad edip kazanmıştır. Huzurlarında toplanıp sohbet edenler mânasına gelen ashab İslâm toplumun çekirdeğidir. Sohbetleriyle terbiye ve irşad olan Ashâb-ı Kiram yâni “sohbetle olgunlaşanlar” ın usulü ve yolu da daima sohbet olmuştur.
SOHBETSİZ MEKTEP, SOHBETSİZ TEDRİSAT
İslâm medeniyeti ve toplumunun temeli sohbettir. Din, sohbetle yayıldı ki, dinimizden neş’et eden medrese eğitiminin temeli sohbettir. En ağır dersler dahi sohbet usulüyle anlatılırdı. Eğitimin bir parçası olan dergâhlar zaten bir baştan bir başa sohbete kesilmiş terbiye mekânlarıydı. Tasavvuf geleneğimizde sohbet, müridin gönül tâlimi ve aynı topluluğa aidiyeti artırmak için en elzem yollardan birisidir.
Modern mekteplerde sohbet mümkün mü? Tasavvuf ve hikmetten zerre kadar nasipsiz seküler, yâni zihnî malûlüliyete sebep olan eğitimlerle yetişip toplum önüne çıkan sosyologlar ve ruhiyatçıların talebelere ve hastalarına sohbet edin, dediğini duyan var mı? İlköğretimden üniversiteye kadar hiçbir eğitim kademesinde gençlere sohbet usulüyle ders verildiği vâki değildir.
Bu sebeptendir ki, Modern ve seküler devletin dayattığı eğitim tarzından, istisnalar hâriç, gönlü mutmain, dili güzel, muhabbet etmeyi bilen nesiller yetişir mi? Çoğu, sohbet lisânını bilmeyen, ağız kalabalığı yapan, yâni cafcaflı üslûpla konuşan marazlı bir nesil… Bu nesil, sohbetsiz mekteplerin kurbanlarıdır…
Müslüman, kendini emin görüp, âriflerin, fâzıl âlimlerin sohbetinden geri kalmamalı. Sohbetin, kalbi cilalayıp, ilmi artırdığını unutanlar gaflettedir. Öyle ki, ilmine güvenen âlimler ilmiyle kibirlenip âriflerin, ehl-i dil olanların sohbetlerini kendilerine lüzumsuz görürlerse kalplerinde kuruluk başlamış demektir ki, bu onların daha ham olduğunun işâretidir.
İmam Rabbani Hazretleri, Mektubat’ında, sohbetlerden doyuma ulaştığını sananlar için, doyuma ulaştığını söyleyen kişi aslında hiçbir yere ulaşmamıştır, diyor. Mâneviyat yolcuları kendilerini beğenerek sohbetleri küçümsememeli. Sohbetten çabuk ayrılanlar bilmelidir ki sohbetten maksat, faydalı olmak ve fayda görmektir. Bu iki özellik bir mecliste bulunmazsa, o meclisin bir değeri yoktur.
MÜEKKED SÜNNETLERDEN OLAN SOHBET GÖNLE ŞİFADIR
Sohbete doydum, diyenler samimi değildir. “Aşk şarabından içtim ve doydum” diyenlere, “Ben ise yedi denizi içtim hâlâ dilim dışarıda daha yok mu diye yalvarıyorum” diyen ehl-i mutasavvıfın sohbet yolunu tutmayan Müslümanların çoğalması fenâ! Yemeğe, uykuya doyulur; sohbete doyulmaz. Doydum diyen başka hazlar, başka meşguliyetler edinmiştir.
Sohbetin müekked bir sünnet olduğunu söyleyen hikmet ve mâna ehlinin sözleriyle, sohbet, insanın iç âleminin gözlerini açar, hadiselerin hakikatini kavratır. Öyledir ki, Efendimiz Âleyhisselâtaüvesselâm’ın yapılanmasını buyurdukları tekidli Sünnetleri arasında sohbet de vardır.
Bundandır ki, ârifler nükteli bir üslûpla sohbetin kazası olmaz, demişler. Sohbeti terk eden, üstadları da terk etmiş olur. Yatsıyı kılıp üstüne tatlı yiyerek yatan, ulvî sancısı olmayan Müslüman sohbetin şifasından mahrum biridir. Müslümanca yüreği ve mânevî sızısı olan için her sohbet yeniden diriliş ve güçleniştir.
“YOLUMUZUN ESASI SOHBETTİR”
Sohbetle sahâbe olunan Müslüman toplumunda, sohbetle yeniden millet olmanın ehemmiyetini Ali Yurtgezen hocadan dinleyelim:
“Bizim irfanımızda sözün hayır gözetilerek söylendiği, muhataba tesir ettiği, tarafların birbirini yenme hırsıyla malûl olmadığı konuşma tarzına ‘sohbet’ denir. Sohbet, ‘aralarında ünsiyet olan insanların bir araya gelip tekellüfsüz mükâleme etmesi’ gibi bilinse de, tıpkı konuşma gibi söz söylemekten ibaret değildir. Dostluk demektir, muhabbet demektir, yekdiğerine arka çıkıp sahip olmak demektir. Bütün bunlar sözsüz de olabilir. Sohbetin dilimizdeki ‘muhabbet etmek, halleşmek’ gibi karşılıkları da göstermektedir ki söz esas değildir. Sohbet, velev söz söylemek suretiyle yapılsın, zihnî olmaktan ziyade kalbî bir iletişimdir.
Öyle olduğu içindir ki saatler süren tartışmalara, sayfalar dolusu itirazlara rağmen inadından şaşmayan nice insan sohbetlerde bazen bir kelime, bazen bir nazar yahut tebessümle bir çırpıda ‘lâ’ deyivermiştir. (…) Büyükler, “Yolumuzun esası sohbettir’ derken, uzletten kaçınıp topluma karışmak, hiç kimseyi ötekileştirmemek yanında, cedelden uzak durmayı da kastetmişlerdir. Çünkü sohbette cedel olmaz. Olursa sohbet olmaz.”
Hâsıl-ı kelâm; sohbetle sahâbe olunan tarikin, yâni yolun yolcuları çoğaldıkça aslını havi bir millet olmanın önündeki engellerden biri kalkmış olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.