O hayvanları özlüyoruz!
Takıntıysa takıntı!.. Elimde değil, ne zaman bir patlama olsa, ne zaman şehit versek o hayvanları arıyor gözüm...
Hani şu çözüm sürecini 'bazı insanlar' anlamazken, üstün sezgi gücüyle anlayan ve takdir anlamında gülümseyen hayvanları... Bunu söyleyen zat o dönem âkildi, şimdi vekil...
Hayvanın yüzüne bakarak onun çözüm sürecini destekleyip desteklemediğini anlamak elbette önemli bir meziyetti, saygı duyduk biz de!.. Öyle ya, o âkil anlamayacak da biz mi anlayacaktık?
Zaten bu derece hassas bir konuda hayvanlardan referans almak ve onların ferasetine güvenmek gerekiyordu!.. Yüzyıllık problem ortadan kalkıyordu, hayvanlara sorulmadan, onların pek saygın fikirleri alınmadan bu yapılabilir miydi?
Kolay değil, otuz yıllık 'akıl tutulması' sona erecekti... Tam da burada hayvan aklı şimdi devreye girmeyecekti de ne zaman girecekti? Hayvanların bu süreçte gerçekten çok önemli katkıları oldu!.. Çözüm sürecine itiraz eden ve 'kafası basmayan' insanlarla dalga geçe geçe memlekete barış ve huzurun gelmesine katkı sağladılar!..
***
Bir özeleştiri yapmak gerekiyor galiba: Hata bizim gibilerden kaynaklandı... Çünkü biz 'anlayan hayvanlar'dan değil, 'anlamayan insanlar'dan olduk!.. Liberaller, İslâmcılar, Kürtçüler, radikal solcular, zekâ düzeyleri birbirine denk artistler 'grup' olmuş, memleketi aydınlatırken ve sonra bunlara hayvanlar da eklenip koalisyonun bütün renkleri tamamlanırken, bizler çözümün önünü tıkamaya çalıştık!..
Oysa ne güzel gülüşüyorlardı "Metropollere yığdığınız patlayıcıları biliyoruz" diye... Barış koşa koşa geliyordu, asfaltın altında veya bellerde patlayıcılar eşliğinde!.. Biz anlamıyorduk ama yaylaya çıkarken gülümseyen sığırlar bunu anlıyordu!..
O zaman hakkı da teslim etmişti aslında şu satırlarla: Bu bilgili ve vizyon sahibi hayvanları 'açılıma destek' amacıyla televizyonlardaki tartışma programlarına çıkarmak gerekir mi? Bence gerek yok... Zaten o işi yapan, fazlaca bilgili ve misyon sahibi 'bir sürü' akademisyen, stratejist, gazeteci 'insan' var!.. Onlar şehir merkezlerini tutuyorlar... O yüzden 'destekçi sığırlar'ın kırsalı tutmaları, alan hâkimiyetini kimseye kaptırmamaları daha önemli!.. İdeolojik iş birliği ve dayanışma böyle olur!..
***
Şu satırlarımı tekrar etmezsem içim rahat etmeyecek: Gerçekten insan merak ediyor... Şimdi nerede o 'sırıtan hayvanlar'? Niye sesleri çıkmıyor? Nereye kayboldular? Polis radyosundan veya belediye hoparlöründen şöyle bir anons mu yaptırmak lâzım: "Mürekkep yalamış, ihtisas sahibi, zenaat erbabı, oturmayı kalkmayı bilen, yüzündeki gülüşle bile her şeyi anlatma yeteneğine sahip, felsefî yönden çok gelişmiş hayvanlarımızı kaybettik... Görenlerin veya bulanların en yakın Tarım Müdürlüğü'ne veya karakola haber vermeleri rica olunur..."
Biz ne yazık ki değerlerimize sahip çıkamıyoruz!.. Kaybedince anlıyoruz başımıza geleni... Halbuki bir hayvan kolay mı yetişiyor? Arpası var, küspesi var, yalı var, yalağı var, aşısı var, yuları var... O zaman çözüm sürecini anlamasak bile şu ikazı yapmıştık: "Lütfen hayvan deyip geçmeyelim... Süreci anlayan ve destekleyen hayvanlara sahip çıkalım, çıkmayanları uyaralım!.."
***
Ne demiş atalarımız: Atın bahtsızı arabaya düşer... Olsun sığırın bahtlısı da renkli plakalı arabaya düşer!.. Mutlaka çözüm üretir, gülücükler saçar, 'bazı insanlar'ın düşünmediğini düşünür... Onu ancak 'boynuzu kendisine yük olmayan öküzler' daha çok anlar ve takdir eder...
Hayvanlar birçok açıdan 'anlamayan insan'dan üstündür... Ayı 'anlamayan insan'dan bin misli daha iyi koku alır!.. Meselâ balın kokusunu, armudun kokusunu, dünyalıkların kokusunu... Mandanın, su aygırının ve su samurunun derisi 'anlamayan insan'ınkinden kat kat kalındır, utanma nedir bilmezler!.. Sığırlar mâlum, çözüm sürecinde ispatladılar ki atomu parçalayacak zekâya sahipler!..
Duramıyoruz işte... 'Anlamayan insanlar'dan hayır yok, ne zaman 'barış'ın başına bir halel gelse o hayvanları arıyor gözümüz!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.