Öyle bir geçer zaman ki
Bir demokrasiyi hele daha kurumsallaşmamış, yaraları bereleri sarılmamış bir demokrasiyi hasta etmek kolaydır. Tek bir mesele vücudu baştan ayağa sarar, hareket ettiremez hale getirir. Kürt meselesi böyledir…
Yönetilemezse, yanlış yönetilirse ve hele yanlışta ısrar edilirse süreç kontrolden çıkar, bir süre sonra hatayı nerede yaptığınızı bilemezsiniz.
Kürt meselesi ve PKK terörü hükümetleri sıradanlaştırır, pırıltısızlaştırır, devletleştirir, milletten uzaklaştırır. Sert önlemler kaçınılmazdır ama bu kaçınılmazlık zaman geçtikçe hükümetlerin yüzündeki sempatiyi dağıtır. Eli ağır, suratı asık hale getirir.
Çareler yetmez olur, hukuk rafa kalkar, zırh yasaları yapılır, asker hayatın ve siyasetin parçası olur.
***
Öyle zamanlar gelir ki başkasından duysanız hicap edeceğiniz hamaset dilinize pelesenk olur, bazen şoven bazen ırkçı bile olursunuz, anlayamazsınız.
Vekilin dokunulmazlığını bir kaldırırsınız, aradan geçen seneleri unutur, 20 sene sonra bir daha kaldırırsınız.
Göç olur, göç bela olur sonra seneler geçer yine göç olur, yine bela olur. Öfke dar sokakların, birbirine yapışan duvarların arkasında biriktikçe birikir.
Kan akar, canlar yanar, cenazeler dizilir ve artık rakamlar yarışmaya başlar, alışırsınız.
Sloganlar, pankartlar cami avlusuna geri döner, protestolar tertiplenir, bunu da milli şuurdan sayarsınız.
Bu öyle bir sarmaldır ki yaşanan her şeyi bir daha yaşarsınız, söylenen her şeyi bir daha duyarsınız, yakılan her ağıta bir daha ağlarsınız, elde yine koskoca bir hiç kalır.
Saymakla bitmez, hatırladıkça da insanı kahreder. Ama bilelim ki bir meseleyi ciddiye almış gibi yapmak yetmez. Ciddiye almak demek, devlet aklını çalıştırmak demek, tarihi hafızayı işletmek demek, bir adım sonrasını düşünmek demek ve muhakkak surette gerçeğin her veçhesiyle yüzleşmek demek. Bu kadar can yakan bir ateşi 35 senede söndürememeyi gurur meselesi yapmak demek!
***
Kürt meselesi sırayla bütün iyi şeyleri yıpratır, kıymetsizleştirir ve nihayet tüketir. Asıl mesele şu ki bir kez değil bunu birden çok kez yapar ve ister koalisyon ister tek başına olsun her hükümete yapar. 1990’larda yapar, 2000’lerde yapar, 2016’larda da yapar.
Geri dönüp, bu kadar çok hatayı nasıl yaptık, hiç mi geçmişten ders almadık, hiç mi muhakeme edemedik dersiniz, lakin iş işten geçmiş olur.
Evet acımız büyük, öfkemiz kalıplara sığmıyor ama sabır ve sükunet lazım. Yaralı bereli demokrasinin elde kalan son sermayesini heba etmeden yürümenin bir yolunu bulmalıyız. Yoksa ne terör biter, ne de geride hukuk ve demokrasi kalır. Terörle mücadele önce ve mutlaka öfkeyle mücadeledir.
Hepsinden önemlisi de mutlaka ama mutlaka siyaset yapmak lazımdır. Askerin, polisin kahramanlığı siyasetsizliği örtüyor olsa da bilelim ki şimdi eksik olan şey de budur… O tamam olmadan da ateş yanmaya devam edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.