Sözün bittiği yerdeyiz, ama bu beladan çıkarız
Atatürk Havalimanı’ndaki barbar IŞİD saldırısı sadece bizim değil, insana ait yüreğinde en küçük bir kıpırtı hisseden bütün insanlığın kalbini kanatan şeytani bir felakettir. Çünkü bunca masum insanı katleden şeytanın çocukları, bütün bir insanlığın düşmanıdırlar.
***
Tehdidin boyutları çok büyüktür ve vahim ötesidir. IŞİD terör örgütü en korunaklı havalimanında gerçekleştirdiği bu son derece profesyonel saldırı ile hem dünyayı hem de Türkiye’yi hedefleyen büyük bir güç gösterisinde bulunmuştur. Ve açıkça dünyanın bütün korunaklı merkezlerini vurabileceği tehdidinde bulunmuştur.
Başta Türkiye olmak üzere Amerika, Avrupa ülkeleri ve bütün dünya bu barbarların hedefindedir. Dolayısıyla, kimse “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek kenara çekilmekle bu beladan kurtulamaz. Hepimiz aynı gemideyiz, ya birlikte mücadele ederek kurtulacağız ya da hep birlikte batacağız.
***
Vahim bir tablo... Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz, zira bu katillere artık söylenebilecek bütün sözleri, bütün lanetleri söyledik ama şeytan masumları katletmeye devam ediyor.
Ama terör böyle istiyor diye umutsuzluğa da düşemeyiz, elbette bu beladan kurtulacağız. Tarih boyunca yaşadığımız felaketlerden, acılardan nasıl bugünlere çıkmayı başardıysak bu terörle baş etmenin de bir yolunu bulacağız.
Ancak bunun için bütün bir toplum olarak gönül seferberliği başlatmak zorundayız. Maalesef ülkede öylesine derin bir kutuplaşma yaşanıyor ki, neredeyse bir nefret toplumu haline dönüştük. Herkesin birbirinden rövanş almak için fırsat kolladığı bir toplumda terörle mücadelenin başarıya ulaşması ne yazık ki o kadar kolay bir iş değil.
***
Ayrıca unutmayalım ki terörün de istediği tam böyle bir şey... Aynı ülkenin çocukları olmaktan gurur duymayan, dayanışma duyguları dumura uğramış, barış iklimini kaybetmiş bir toplumun teröre karşı ortak mücadele için ne mecali, ne de motivasyonu olabilir.
Hemen belirtelim, birbirinden nefret eden milyonların olduğu bir ülkede teröre karşı saflarımızı sıklaştıramayız. Belki bugüne kadar uzlaşma kültürünü yeterince içselleştiremedik ama bugünden itibaren birbirimize tahammül etmeyi kesinlikle öğrenmek zorundayız. Ve bir ‘vicdan cephesi’ oluşturmaya acilen ihtiyacımız var.
***
Ne yazık ki bazılarımız laiklerden nefret ediyor, buna mukabil laik ve seküler kesimlerin önemli bir bölümü de muhafazakar-dindar kesimlerden nefret ediyor. Kutuplaşma zaman zaman öylesine keskinleşiyor ki, “Dindarlara geçmişte büyük mağduriyetler yaşatıldı ve eziyetler edildi, şimdi iktidar ve güç bizde aynı halleri biraz da onlar yaşasınlar bakalım” benzeri yaklaşımlarla hepimizi insanlık parantezinin dışına iten vicdansız bir hale mahkum olmuş durumdayız.
En önemlisi de adalet duygusu zedelenmiş insanların ülkesi haline gelmeye başladık ki bu endişe verici bir haldir. Ne yazık ki bu ‘yaralı bilinç’ hali nefret kültürünü, nefret kültürü de trolleşmeyi beslemektedir.
***
Teröre karşı mücadelede saflarımızı zaafa uğratacak bir tek insanı bile kaybetme lüksüne sahip değiliz. Bunun için de öncelikle her terör olayının ardından muhalefeti sorumlu tutma kolaycılığından vazgeçmeliyiz. Aynı şekilde insanlarımızı barbar teröre kurban verirken “Ah iktidar bir tökezlese de işini bitirsek” diyerek el ovuşturma vicdansızlığından da acilen kurtulmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.